BÖLÜM 23
Geldiğimiz son nokta burasıydı. Ölümler yoktu. Silah sesleri yoktu. Ayrılıklar da yoktu. Sadece biz vardık. Bunu hak etmiştik. Her şey zaman içerisinde düzeliyor, iyileşiyordu. Hani bir yerini çok fena kanar ya. Diziniz veya kolunuz. Böyle hiç geçmeyecek gibi bir acı vardır. Günlerce o acı devam eder. Sonra bir gün daha iyi gibi olur ama yine aslında acısı dinmemiştir. Sonra yavaş yavaş kabuk tutar. Bir de o kabuğu koparırsanız daha kötü olur. Diyelim ki kopardınız. Tekrar iyileşmeye çalışır. Hiçbir zaman pes etmez. En sonunda o yara iyileşir. Aradan belki haftalar geçer. En sonunda tamamen ortadan kaybolur. Bizim hikayemiz de öyleydi. Üzerimizde yaranın izi vardı ama kanama bitmişti. İzi de sonunda kaybolacaktı. Birbirimizin yaralarını saracaktık.
Bugün Beliz'le konuşacaktım. Buna mecburdum. O benim en güvendiğim kişilerden birisiydi. Birisi de Ahsen'di ama o doğru kişi olamamıştı. Beliz değildi bunu yapan. Kendi iradesi dışında olan şeylerle onu suçlayamazdım.
"Alo, Beliz'im nasılsın?" dedim ses tonumun en neşeli şekilde çıkmasına dikkat ederek.
"İyiyim. Neden aradın?" diye sordu direk. Ondan şüphelendiğimi düşünüyordu. Bu yüzden bana soğuk davranıyordu.
"Bugün kısa bir süre buluşalım mı? Lütfen Beliz." Dediğimde kısa bir süre telefonda sessizlik hâkim oldu. Daha sonra Beliz konuşmaya başladı.
"Kısa bir sürem var. On dakika sonra sizin sitenin yanındaki kafede buluşalım." Dedi ve telefonu suratıma kapattı. Haklıydı. Çok kötü psikolojik bir durumun içinden geçiyordu. Uraz'ın iki gün art arda nöbeti olduğu için bugün de nöbetteydi. Geçen günler başkalarıyla değiştiği nöbetleri tutuyordu.
Üzerime kısa beyaz bir tişört, altıma da siyah bir eşofman giydim. Upuzun olmuş saçlarımı dalgalı yaptım ve kirpiklerimi kıvırıp evden çıktım. Beliz oldum olası çok dakik bir insandır. On dakika dediyse, on dakika sonra orada olurdu. Bir dakika dahi gecikmezdi. Hemen evden çıktım ve bizim sitenin yanındaki kafeye doğru yürüdüm. Kafeye iyice yaklaştığımda en köşedeki masada oturan Beliz'i gördüm. İçeri girdim ve gülümseyerek onun yanına gittim.
"Merhaba." Dediğimde Beliz özlem dolu şekilde bana bakıyordu.
"Sana çok kırgınım. Bana haber vermeden yurt dışına gittin ve telefonları da açmadın. Ayrıca başına gelmeyen de kalmamış." Dediğinde hemen yanındaki sandalyeye oturup ona sarıldım.
"Özür dilerim. Bir dahakine söylerim." Dediğimde Uraz gibi iğrenç şakalar yapmaya başladığımı fark ettim. Beliz kaşlarını çatıp omzuyla koluma vurdu. Gülerek yanından kalktım ve karşı sandalyesine geçtim. Derin bir nefes aldım ve direk konuya girmenin daha iyi olacağını düşündüm.
"Beliz, aslında benim seninle konuşmak istediğim başka bir konu var. Bu konuda kimseyi suçlamıyorum. Kimseyi suçlamıyorum. Aksine sana yardımcı olmak istiyorum. Biliyorum sende olanların farkındasın ve kendini suçluyorsun. Suçlama Beliz. Çünkü sorun seninle alakalı değil." dediğimde Beliz'in gerildiğini hissettim. Ellerini masanın altına götürdü.
"Neler oluyor İnci?" dedi tedirginlikle.
"Beliz, bir hastalık var kleptomani diye. Biliyor musun?" dediğimde gözlerini hızlıca birkaç defa kırpıştırdı ve sağa sola bakındı.
"Neden soruyorsun?" dedi kekeleyerek. Ellerimi masanın üstünde birleştirdim.
"Beliz sen benim evime geldiğinde altınlarım yerindeydi ama sen gittikten bir gün sonra yerlerinde değillerdi. İnternetten araştırdım. Buna kleptomani hastalığı deniyor. Kişinin kendi iradesi dışında ve ihtiyacı olmadığı halde bir şeyleri çalma dürtüsü deniyormuş buna. Sende bu rahatsızlıktan olabilir. Sana yardımcı olmak istiyorum ve seni suçlamadığımı bil. Sana çok iyi bir psikolog bulmuştum. Gel oraya gidelim. Sana yardımcı olsu-" derken beliz nefes nefese bir şekilde sözümü kesti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARDAKTAKİ KIZ
Teen Fictionİnci'nin en büyük hayali, üniversiteden mezun olup işinde iyi olan bir paramedik olmak. İnci'nin babası Murat, yakın bir arkadaşının ölümü sonucunda çok değişmiştir ve kimseye tahammülü kalmamıştır. ölen arkadaşı Kadir ve ailesi, Murat ve ailesiyle...