Korkular, endişeler, tercihler, ihanetler...
Hayatımım çoğunluğu, çardağımda sakin sakin oturarak geçmişti. Çocukluğum da kötü değildi. Evet, annemle babam ufak tefek kavgalar ederlerdi ama ne olursa olsun Uraz vardı, Efsun teyze vardı, Kadir amca vardı...
Onlarsız bir hayat hiçbir zaman hayal etmemiştik. Daha yedi yaşımın başlarındaydım. İlkokula başlayacaktım. Tarih 12 Temmuz 2010. Kadir Amca'nın öldüğü gün. Bugün ise günlerden 24 Mayıs 2024. Ne uzun bir gün ama!
Titrek ve korkak adımlarla ormana girdim. Bu sefer kaybolmak istemediğim için yolu görebildiğim bir yerde durdum. Elimdeki ses kaydeden cihazı siyah hırkamın cebime yerleştirdim. Olur da ben bugün ölürsem, nasıl öldüğüm bilinmeliydi. Saat 23.47'ydi. Dakikalarım kalmıştı. Titreyen ellerimi sıktım.
Mecburdum. Bunu yapmaya mecburdum. Bugün olur da ben ölmezsem, o ölürse...
Kendimi asla affetmezdim.
Arkamda bulunan kocaman kayaya oturdum. Ellerimin ikisini de başıma yerleştirip gözlerimi kısa bir süreliğine kapattım. Bugün buradan bir ölü çıkacaktı.
Ya ben ya Uraz Ya da Ahsen...
"Vay, gelmişsin İnci Hanım!" dedi solumdan gelen bir ses. Hızla kafamı sesin geldiği tarafa çevirdim.
"Ruh hastasısın sen!" diye bağırdım refleksle ayağa kalkıp. Semra nefes verip bana yakınlaştı ve elini hırkamın cebine sokup telefonumu çıkardı.
"Ne yapıyorsun sen?" dedim elimi telefonumu almak için. Semra elindeki ses kaydı açık olan telefonumu yukarı kaldırdı ve ses kaydını kapatıp geri bana uzattı.
"Ne mi yapıyorum? Kendimi güvenceye alıyorum tatlım." Biraz geri çekildi ve tekrar konuşmaya başladı. "Vakit geldi çattı. Kararını vermişsindir umarım. Uraz mı? Ahsen mi?" Ahsen'in ismini söylerken alayla dudaklarını büzdü. Saat 23.55 olmuştu ve sadece beş dakikam kalmıştı. Bu beş dakika içerisinde birisi ölecekti ancak kim olduğunu ben bile bilmiyordum.
"Sen iğrenç birisin Semra! İğrenç!" dedikten sonra sakinlemek için derin bir nefes alıp verdim. "Kararımı söylüyorum." Bunu yaptığıma kendim bile inanamıyordum. Kimseye haber veremiyordum. Yardım isteyemiyordum. Yarın nöbetim vardı. Belki de yarın o nöbete bile gidemeyecektim. Annemin yaşaması için biri ölmeliydi. Kendimi seçme sansım olsaydı kesinlikle kendi ölümümü seçerdim ancak seçemiyordum. Cesaretimi topladım ve tek seferde söylemek için ağzımı açtım.
"Lanet olsun kimsenin ölmesini istemiyorum ama ölen-" derken bir silah sesi duyuldu. Ardından Semra anında arkasını döndü. Tam Semra arkasını döndüğü anda, arkamdaki çalılardan simsiyah, kafasında şapka olan bir insan, elinde kocaman bir balık ağıyla Semra'nın üzerine atladı. Semra ne olduğunu anlayamadan bağırmaya başladı. Siyahlı kişi sadece iki kelime söyledi.
"Kes sesini!" daha sonra Semra balık ağıyla mücadele ederken, siyahlı kişi boynundaki halatı hızlıca aldı ve ağın içerisindeki Semra'nın etrafını sardı. Artık Semra tamamen etkisiz haldeydi. Yerde balık ağına dolanmış ve halata sarılmış halde yatıyordu. Siyahlı kişi elini cebine soktu ve bir ilaç kutusuyla pamuk çıkardı. İlacın kapağını açıp elindeki pamuğa döktü ve Semra'nın üzerine eğilip pamuğu ağzına ve burnuna tuttu. Yerde çığlıklar atan Semra'nın bir anda sesi kesildi. Bayılmıştı! Siyahlı kız elindeki ilaç kutusunu ve pamuğu ormana fırlatıp bana döndü. Bir elini şapkasına, diğer elini de yüzündeki maskesine götürdü ve ikisini de tek hamlede çıkardı.
Bu? Bu Aren'di!
"Aren!" dedim şaşkınlıkla. Aren saçlarını geriye atıp elini beline yerleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARDAKTAKİ KIZ
Teen Fictionİnci'nin en büyük hayali, üniversiteden mezun olup işinde iyi olan bir paramedik olmak. İnci'nin babası Murat, yakın bir arkadaşının ölümü sonucunda çok değişmiştir ve kimseye tahammülü kalmamıştır. ölen arkadaşı Kadir ve ailesi, Murat ve ailesiyle...