BÖLÜM 13
Bu bir kurtuluş muydu? Yoksa bir çukurun içine düşüş müydü?
Her şeyin yoluna girişi miydi? Yoksa başa sarışımız mı?
Aren dün akşam gelmişti. Beni seçim yapmaktan kurtarmıştı. Ama ben hiç kurtulmuş hissetmiyordum. Aksine kendimi suçluyordum. Bencil olduğumu düşünüyordum. Gerçekten bencil miydim? Bence öyleydim.
O ölecekti. Uraz ölecekti. Hem de benim seçimlerim yüzünden ölecekti. Neredeyse hiç tanımadığı birisi, yani benim annemin yaşaması için kendisinin haberi bile olmadan ölecekti. Kafam iyice karışmıştı. Belki akşamı atlatmış olabilirdim ama bu yarınımın çok sağlam olacağı anlamına gelmiyordu. Her adımımı temkinli atmak zorundaydım. Çok dikkatli olmam ve sevdiklerimi korumam gerekiyordu.
Aren dün akşam aşk demişti. İsmini bildiğim ama hiç yaşayamadığım o duyguyu yaşadığımı söylemişti. "Uraz'a aşıksın" demişti. Hissediyordum. Belki de kendime itiraf etmek istemiyordum çünkü şu anki özgüvenimi ve neşemi -cinayetleri ve tercihleri saymazsak- bozmak istemiyordum. Çünkü Beliz ne zaman âşık olsa gelir bana anlatırdı. Daha sonra ağlaya ağlaya ayrıldıklarını söylerdi. Aşk insanı bitiriyordu. Ama ya düşündüğümün tam tersiyse. Çok mutlu olursam. Hayallerimi yaşayabilirsem...
Aman canım. Sanki Uraz bana âşık olacak da bunları düşünüyorum. Biz imkansızdık. Romeo ve Rosealine kadar imkansızdık...
Romeo Rosealine'yi unutmak için Juliet'i kullandı. Juliet de buna kandı.
Tüm aşklar unutmak için doğardı. Bir öncekini unutmak için yenisi istenirdi. Nasıl yara bandı artık kullanılmaz hale geldiğinde çıkarılıp yenisi takılıyorsa, aşk da tam olarak buydu. Tam bir aldatmaktan ibaretti...
Noktadaki odamda oturup vaka çıkmasını bekliyordum. Bugün nöbetimiz Aren'leydi. Umarım gece nöbet çıkmazdı. Gece nöbet çıkarsa annemi hatırlardım. O gün de geceydi. Gecelerden nefret eder olmuştum. Saatler su gibi akıp geçti. Şu an saat gecenin 22.48'i olmuştu ve sadece ufak tefek vakalara gitmiştik. Onun dışında hep yattım. Canım yataktan kalkmak hiç istemiyordu. Daha yaşananları atlatamamıştım. Ben bundan birkaç ay öncesine kadar çardağımda kendi kendime oturan bir kızdım. Tek entrikam babamın bana kızmalarıydı. Şimdi ise neleri düşünür olmuştum.
Uraz'la uzun zamandır konuşmuyorduk. Acaba ne yapıyordu. Nöbetten çıktığım gibi ilk iş onu bulacaktım. Bana kırgın mıydı? Evet, ona asla öyle bir cümle kurmamalıydım hayatımda hiçbir yeri olmadığını söylememeliydim. Ayrıca hayatımın büyük bir parçasında o da vardı. Sanırım ona bir özür borçluydum.
Odamdan çıktım ve mutfağa gittim. Bu sefer ambulans şoförü olarak Erhan abi yoktu. Çünkü ambulans şoförleri on iki saatte bir değişim yapıyorlardı. Nasıl biz yirmi dört saat çalışıyorsak, onlar da on iki saat çalışıyorlardı. Bu sefer gelen Ali abiydi.
"Merhaba Ali abi. Nasılsın?" dedim yorgun bir sesle.
"İyiyim iyi de sen pek iyi değil gibisin." Dediğinde mutfaktaki sandalyelerden birine oturup bacaklarımı yukarı topladım.
"Sadece yorgunum." Diye cevapladım. Daha sonra Aren odasından çıkıp yanımıza geldi. Yine eski umursamaz hallerine dönmüştü. Gelip yanımıza oturdu.
"Aren. İyi misin?" diye sordum.
"Kötü gibi mi gözüküyorum?" dedi düz bir sesle masaya bakarken.
"Yani." Dedim. Daha sonra hiç konuşmadık. Aren kalkıp odasına gitti. Daha sonra bende kalkıp odama girdim. Ali abi ise tek başına mutfakta kalmıştı. Biraz odamda telefona bakmak istiyordum ki, şu iğrenç ötesi tabletin çalma sesini işittim. Gözlerimi devirip odadan çıktım ve vakaya gitmek için Aren'i bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARDAKTAKİ KIZ
Teen Fictionİnci'nin en büyük hayali, üniversiteden mezun olup işinde iyi olan bir paramedik olmak. İnci'nin babası Murat, yakın bir arkadaşının ölümü sonucunda çok değişmiştir ve kimseye tahammülü kalmamıştır. ölen arkadaşı Kadir ve ailesi, Murat ve ailesiyle...