¹⁰

211 35 14
                                    

"Benim suçum yoktu. "

"Sen nefes aldıkça olan bütün kötü şeyler senin suçun." Zihnime kazınan kelimeleri duymazdan gelmeye çalıştım. Benim suçum yoktu. Doğmayı ben sevmemiştim ölmek istiyordum.
...

"Sevgili kızım. " kulaklarının dibinden çınlayan çirkin sesi duymazdan geldi Lâl, konuşmadı ona cevap vermedi o konuşmayı uzun zaman önce bırakmıştı zaten.

"Yine mi Lâl olmaya karar verdin güzel kızım. " ağladı, ama bunu göstermedi Tarığa ne olacaksa olsun diye susuyordu daha fazla gücünün kalmadığını görüyordu ya bu gün ya da yarın ölecekti bunu hissediyordu.

"Sana çok sevdiğin birini getirdim güzel kızım. " Çok sevdiğim biri diye düşündü ilk önce, aklına ilk gelen ihtimal abisiydi ama Tarığın gücü onu getirmeye yetmezdi. Başka kimse de yoktu zaten, boş bakışlarını Tarığın yüzüne çıkardı usulca. Bunun ne demek olduğu belliydi, yine dayak yiyecek ama bu sefer ona kalkan el Tarığın olmayacaktı.

"Bugün çok yorgun olduğum için yatacağım ama seni ihmal etmek istemedim bi tanem, sana çok güzel arkadaşlar getirdim. " titredi Lâl tekrar olduğu yerde.

Alt mahallenin kendini belalı olarak tanımlayan kızlardı Tarığın bahsettiği. Bir insanı küçük düşürmekten de onu önlerinde bayılana kadar dövmekten de çekinmeyecek üç zorbaydı bahsettiği kızlar. Lâlin yaşında olmaları daha da küçültüyordu kendini gözünde.

Aciz bir ucubeden farklı hissetmiyordu.

Tarık keyifle kalktı Lâlin yanından ve kapının önünde bekleyen kızlara açtı kapıyı. "Keyfinize bakın. "

Kızların yüzündeki arsız gülüş Lâlin küçük bedenini titretti ama bunu da belli etmedi Lâl onlara. Korksa da korkmuyor gibi davranmak zorundaydı, eğer korkarsa onlar yaptığı her şeyden daha fazla zevk alacaktı, Lâl daha da küçülecek kendini daha da kötü hissedecekti. Buna izin vermemek adına dikti gözlerini o kızlara.

"Ne o?" Dedi içlerinden biri Lâl bu sefer bakışlarını ona çevirdi. "Bizi mi döveceksin dilsiz şeytan?" Alaylı sesi diğer arkadaşlarıyla beraber Tarığı da güldürdüğünde Lâl onlara üstten bir bakış daha attı. Küçümsüyor gibi, sanki dayak yemeyi bekleyen onlar gibi.

Konuşabildiğini, istese bülbül gibi şakıyacağını burdaki herkes biliyordu onların bahsettiği dilsizlik yapılan haksızlığa, şiddete susmasıydı.

Onları umursamamaya çalışarak küçük adımlarla mutfağa girdi Lâl, henüz onlar peşinden gelmeden bir tane bıçak aldı eline. Onun canını en çok yakanın üzerinde kullanmak için en keskininden en acı verecek bıçağı seçti kendine daha sonra mutfaktan da çıkıp odasına girdi. Çok geçmeyecek bir kaç dakika sonra diğerleri de girecekti bu odaya, Tarık bir köşede onları izleyecek onlar Lâlin kalmayan sabrını sınamaya devam edeceklerdi.

LÂLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin