Ertesi gün daha güneş doğmamışken abisi Felix'i uyandırdı. Bavulu zaten hazırlanmıştı. O yüzden hemen üstünü giyindi ve hızlıca dışarı çıktılar. Küçüklüğünden beri yaşadığı yerden ayrılıyordu. Aslında hayır. Ayrılmıyordu, kaçıyordu. Felix'in zor bir hayatı olmuştu. Küçüklüğünde çok şiddet görmüştü. Ve babası tarafından tecavüze uğramıştı. Büyüdükçe biraz da olsa rahatlamıştı.
Ama sonra hiç tahmin etmediği şeyler yaşadı. Hyunjin ile tanıştı. İlk başta onu çekici buldu. Sonra nefret etti. Sonra ise hoşlanmaya başladı. Ama hoşlansa ne olur ki, onlar imkansızdı. Onlar gerçekten de imkansızdı.
Sonra orada neredeyse en çok konuştuğu kişi öldü. Hemde öz abisi tarafından. Sadece 25 gün. Sadece 25 gün içinde yaşamadığı şey kalmadı. İyice psikolojisi bozulmuştu.
Şimdi de Fransa'ya kaçıyorlardı. " Belki herşey geride kalır." diye düşündü Felix. Ama kader çoktan ağlarını örmüştü.
Havaalanına vardılar ve uçağa bindiler. Fransa'ya doğru yola koyuldular.
Onunla aynı zamanda farklı bir yerde zor şeyler yaşayan bir kişi daha vardı. Hyunjin...
Herkes koltuklara sırayla dizilmiş oturuyordu. Jisung ve Minho sürekli birbirine bakıp iç çekiyordu. Chan bunu farketti.
-Hadi ne söyleyecekseniz söyleyin. Sizi dinliyoruz.
Jisung ilk önce Minho'ya bir bakış attı. Ondan onay gelince elleriyle koltuğun kenarından destek alarak ayağa kalktı.
-Hyung bunu hiç sırası değil farkındayım. Aslında dün söyleyecektik fakat iş bitince daha iyi olur diye düşündük. Ama...
Boğazı düğünlenmişti. Dudakları büzülmüştü ve gözleri dolmuştu. Yüzü ağlamaya hazırlandığı için kızarmaya başladı.
-Ama...şimdi böyle oldu. Mutlu olmam gerekirken,ben...ben çok acı çekiyorum hyung.
Minho Jisung'un yanına gidip sarıldı. Jisung ise sadece önündeki parmaklarla oynuyordu. Minho'da geri çekilip sadece kolunu tuttu.
-Neden bahsediyorsun Jisung. Ağzında geveleme. Düzgünce söyle.
-Hyung ben...
-Evet sen?
-Ben hamileyim.
-NE?
Hepsi aynı anda aynı tepkiyi verdi.
Ama Jisung ağlamaya devam ediyordu . Hızlıca Changbin'in yanına gitti ve ayaklarının önüne yere çöktü. Changbin'in ellerinden tutarak ağlamaya devam etti.
-Hyung ben...ben özür dilerim. Sen bu haldeyken böyle bir haber vermek istemezdim.
Changbin sadece başını öne eğmişti. Jisung'da hıçkırarak ağlıyordu. En sonunda Changbin kafasını kaldırdı. Ellerini Jisung'un sırtına koydu ve kendine çekip sarıldı. Bir elini başına getirip okşamaya başladı.
-Senin hiçbir suçun yok Jisung. Mutlu olmak tabii ki senin hakkın. Bebeğinle ve Minho ile mutlu ol. Hem ne güzel. Eve bir neşe gelir öyle değil mi?
-H-hyung.
Jisung daha fazla ağlamaya başladı.
-Shh. Sakin ol. Ağlama.
Ama bunu derken Changbin de ağlıyordu. Sadece onlar değil herkes duygulanmıştı. Hyunjin kendinde de suç buluyordu. Eğer Jeogyun'u Jeongin'e vermek yerine kendi götürseydi bunların hiçbiri olmayacaktı. Bu düşüncelerle kabının sıkıştığını hissetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMPOSSİBLE LOVE | HYUNLİX
Fanfiction"Daha hızlı Yongbok" "Bende nefes almak için sana yalvarıyordum Hyunjin" Bu sadece paramparça olanların hikayesi. Uyarı: Hiçbir uyarı yok. Bu kitapta herşey olabilir hazırlıklı olun.