Oy verip yorum yapmayı unutmayın ~
4 ay sonra:
Jeongin'in acısına artık biraz alışılmıştı. Ve Jisung artık. 7 aylık hamileydi. Bir kız çocukları olacaktı. Minho isminin Hana olması konusunda çok inatçı davrandı. Ve Jisung sonunda kabul etmek zorunda kaldı. "Han ve Hana en sevdiklerim." diye dolanıyordu etrafta.
Chan ve Seungmin iyiydi. Arada şiddetli kavga ettikleri oluyordu. Ama birbirlerine asla dayanamıyorlardı.
Changbin daha iyiydi. Ne kadar iyi olabilirse o kadar iyiydi. Sadece bebek Hana'nın konusu açıldığında gülümsüyordu. Onun haricinde sadece iş olduğunda konuşuyordu. Diğerleri ona yardım etmek istiyor ama asla müsaade etmiyordu.
Hyunjin. O...o çok pişmanlık duyuyordu. Hâlâ kendini affetmedi. Yüreğinde bir vicdan azabı var ve geçmiyor.
Min-Jun ekibe iyice alışmıştı. Sadece ekibe alışmakla kalmadı. Onun duyguları gittikçe büyüdü. Onun yanı sıra da Hyunjin'e çok yardım ediyordu. Ve Hyunjin'de bunu anlıyordu. Aralarındaki kalıpları kırmaya çoktan başlamışlardı.
Böylece Min-Jun daha da umutlanıyordu. Artık Hyunjin ile sarılıyor, arada elini tutuyor;koluna giriyordu. Hyunjin böyle temaslardan pek hoşlanmazdı. Ama yinede birşey demiyordu. Ve artık Jeogyun'un Felix'le Fransa'ya kaçtığını öğrenmişlerdi. Gerçekten çok fazla uğraşmışlardı. Hep birşeyler yakalayacakken başa dönmüşlerdi. Ama sonunda buldular.
Bunun için plan da yaptılar. Ertesi gün ise Fransa'ya uçakları var. En çok Changbin heyecanlı. Sonunda sevgilisinin katilini bulabilecekler.
Min-Jun ise telaşlı ve üzgündü. Onun hiç beklemedeği bir gün gelmişti. Hatta bunun için bilerek Jeogyun'u bulma süresini 4 ay'a çıkardı. Çünkü iş ne kadar erken biterse Hyunjin'den o kadar hızlı ayrılacak.
İç çekerek ayağa kalktı.
"Dışarıya biraz hava almaya çıkacağım."
" Çabuk gel. Yarın erkenden yola çıkacağız. Dinlenmen gerek."
"Peki, hyung." (Peki sevgilim. Beni ne kadarda çok düşünüyorsun böyle. Böyle yaparsan kalbim dayanmaz ki.)
Min-Jun gülümseyerek dışarıya çıktı. Ve evden uzaklaştı. Sonra da duvarın çıkıntısına gizlenmiş olan telefonu aldı. Bir numarayı tuşladı.
-Patron.
-Hmm.
-Yarın yola çıkıyoruz patron. Sizi orada arama süresini de uzatmaya çalışacağım.
-Peki yeterince uzat. Birkaç eksik var. Sonra herşey hallolacak.
-Evet patron. Ama Fransa'ya gelmeden önce paramı gönderebilir misiniz?
-İlk önce sen Fransa'ya gel de. Sonrasına bakarız.
-Patron. Paramı yatırırsanız daha iyi iş yapabilirim.
-Aklınca beni tehdit mi etmeye çalışıyorsun! Bunu sadece para için değil canın için de yaptığını unutma! Eğer tek bir hatanı yakalarsam senin külünü bile bulamazlar. ANLADIN MI BENİ?
-E-evet patron.
Ve telefon kapandı.Min-Jun da umutsuzca eve döndü.
Ertesi gün sabah erkenden herkes hazırlandı. Havaalanına doğru yola çıktılar. Onlarla birlikte birkaç ekip daha geliyordu. Ama genel koordinasyon White'daydı. En sonunda uçuşa geçtiler. Yolları uzundu ve işleri zordu.
Hyunjin:
Fransa'da olan çalışma alanımıza geldik. Burası daha çok iş odaklıydı. Koredeki gibi hem evimiz hem iş yerimiz değildi. Bu yüzden ekibin kalması için sadece 4 oda vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMPOSSİBLE LOVE | HYUNLİX
Fanfiction"Daha hızlı Yongbok" "Bende nefes almak için sana yalvarıyordum Hyunjin" Bu sadece paramparça olanların hikayesi. Uyarı: Hiçbir uyarı yok. Bu kitapta herşey olabilir hazırlıklı olun.