"Eviniz gerçekten güzelmiş."
"Teşekkürler, şöyle oturabilirsiniz."
Sağ eliyle tekli koltuğu gösterdi Felix. Ve Junseo da onun dediği gibi yapıp oturdu.
Sarışın çocuk da hemen yanındaki 3 kişilik koltuğun en kenarına oturdu.
"Beni nereden buldunuz ve neden geldiniz acaba?"
"Tabii, hemen konuya gireyim. Zaten beni dinledikten sonra burada 1 saniye dahi kalmak istemeyeceksin."
Ne dediğini anlayamıyordu. Neden burada kalmak istemesin ki?
"Hm, ne demek istediniz acaba?"
Adam ilk önce boğazını temizledi ve koltuktaki rahat pozisyonunu bozup biraz daha öne geldi. Böylece Felix ile daha yakın oldular.
"Yongbokie, şuan sevgilin olan adamın aslında ne işle meşgul olduğu hakkında hiçbir fikrin yok."
Felix huzursuz olmaya başlamıştı. Zaten konu Hyunjin olunca iyice hassaslaşıyordu.
"Lütfen biraz daha açık konuşur musunuz rica etsem!"
"Peki, konuşayım."
Adamın yüzü de iyice gergin bir ifade almıştı. Ve az öncekinin aksine şimdi anlatacağı şeylerden daha rahatsız gözüküyordu. Bir taraftan sağ elinin işaret parmağı ile koltuğun kenarına ritim tuttu.
"Bundan altı yıl önce Hyunjin ve Jeogyun aynı ekipte görev alıyorlardı. Herşey gayet normaldi. Sıradan insanlara göre pek te normal sayılmazdı gerçi. Onların görevi şirkete para kazandırmaktı. Hemde kaçak yollarla."
Felix abisinin böyle işlerle meşgul olduğunu öğrendiğinde zaten yeterince şaşırmıştı. Ama şimdi Hyunjin ve abisinin birlikte çalıştığını öğrenmesi...Bu gerçekten ayrı bir boyuttu.
Adamı dikkatle dinliyordu. Bu işin nereye varacağını kestirememişti. Ama sadece kötü birşey olmaması için Tanrısına dua ediyordu.
"İkiside gençti o zamanlar. Hyunjin 21 yaşında ve Jeogyun da 23 yaşındaydı. Ne yaptıklarını bile bilmiyorlardı. Sadece küçükken onlara öğretilen şeyleri yapıyorlardı."
Felix kesti sözünü. Zaten iyice rahatsız edici olmuştu bu durum. Duymak istemiyordu bunları. Sadece mutlu olmak istiyordu. Ama yine bozulmuştu işte.
"BİR SANİYE BİR SANİYE. ABİMİN KÜÇÜKKEN BÖYLE BİR YERE KATILMA İMKANI YOK. NE OLURSA OLSUN BABAMIN BİR ŞEKİLDE HABERİ OLURDU!"
İster istemez bağrınıyordu. Sanki sesini yükselterek susturmak istiyordu onu. Ama duydukları asıl onun sesini kıstı.
"Baban bir süre sonra abini umursamayı bıraktı. Çünkü ne yaparsa yapsın abin asla onu dinlemiyordu. Ama sonra seni kullanmaya başladı. Sana işkence etti. Çünkü zayıftın sen abin gibi değildin. Ve Jeogyun seni çok seviyordu Felix. Sen herşeyden değerliydin onun için. Bu yüzden babanı kaç kere karşısına aldı. Biliyor musun kaç kere eli yüzü mor bir şekilde geldi okula. Hepsi senin içindi."
Gözlerinden damla damla göz yaşları dökülmeye başladı. 1 senedir sadece geceleri aklına geldikçe sessiz sessiz ağlıyordu.
Küçükken yaşadıklarını hatırlayıp duygusallaşıyordu. Ve şimdiki yaptıkları için de küfrediyordu. İkisinin arasındaki ilişkiyi bozduğu için sinirleniyordu. Ama yapacak birşey yok. Abisi gitti. Hem de şimdiki sevgilisi sayesinde. Bu gerçek kalbine acı bir şekilde oturdu. Bir daha kalkmamak üzere...
"Bende onu seviyordum. Ama o yaptığı yanlışlar yüzünden beni kaybetti. Eğer ya-"
"Siktir."
Junseo seslice küfrederek arkasına yaslandı. Sakinleşmek için elleriyle yüzünü kapattı. Bir süre bekledikten sonra göz ucuyla Felix'e baktı. Ağlıyordu. Zaten şimdiye kadar zor şeyler yaşamıştı. Sonunda mutlu oldum derken yine bir üzüntü karşılamıştı onu. Bu yüzden biraz daha sakin olmaya karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMPOSSİBLE LOVE | HYUNLİX
Fanfiction"Daha hızlı Yongbok" "Bende nefes almak için sana yalvarıyordum Hyunjin" Bu sadece paramparça olanların hikayesi. Uyarı: Hiçbir uyarı yok. Bu kitapta herşey olabilir hazırlıklı olun.