"Felix ben seni seviyorum."
"Ha? Ah bende seni seviyorum Hyunjin. Sen iyi bir insansın."
Hayal kırıklığı. Hyunjin'in hissettiği şuan tam olarak bu.
"Sanırım anlaman için cümleyi biraz daha açmam gerekiyor. Seni seviyorum kelimesi senden hoşlanıyorum manasına geliyor. Seni seviyorum kelimesi seninle sevgili olmak istiyorum anlamına geliyor. Bence yeterince açıkladım. Ha Felix? Anladın mı şimdi? Çünkü bana arkadaşça bir seni seviyorum demeni kaldıramıyorum."
İptal iptal iptal. Aradığınız Felix'e şuan da ulaşılamıyor. Ortalık gereksiz bir şekilde gerilmişti. Felix'in ağzı açık kalmış, Hyunjin'in başı utançla yere eğilmişti. Yıllardır o kadar cesur şeyler yaptıktan sonra iş aşka gelince bu kadar utangaç olması anlaşılır gibi değildi. Ama sonunda rahatlamış şekilde konuşmaya devam etti.
"Biliyorum, sana çok kötü şeyler yaptım. Canını çok yaktım. Hemde hiç suçun yokken. Ben sadece görevimi en hızlı şekilde bitirmeye çalıştım. Ama sanırım günahsız bir cana zarar verdiğim için Tanrı beni cezalandırdı. Ve şimdi tüm bu lanet şeyleri yaşıyorum. Farkındayım herşeyin. Ama yemin ederim ki pişman oldum Felix. Şu yaşıma kadar hiçbir şekilde sevgi görmedim. Sadece arkadaşlarım vardı ve onlarla eğleniyordum. Ama sevgi bambaşka birşeymiş. Bunu seninle tanıştıktan sonra anladım. Lütfen tüm yaptıklarım için beni affet Lixie. Çünkü geriye kalan tüm zamanımı seninle geçirmek istiyorum."
Gerçekten çok şaşırmış olmalıydı. Çünkü Felix şuanda hiçbir tepki vermiyordu. Hyunjin zaten birleşik olan elleriyle onu okşadı.
"Lixie-?"
Felix ellerini Hyunjin'in ellerinin üstünden çekti. Ve bir elini yukarı kaldırarak ona doğru yönlendirdi. Hyunjin bir tokat yiyeceğini çoktan anlamıştı. Bu yüzden gözlerini sımsıkı kapattı.
Ama beklediği gibi olmadı. Felix'in o yumuşak elini sert bir şekilde yanağında hissetmedi. Aksine naifce boynunun arkasına koymuştu. Hyunjin tam gözlerini açacakken Felix eliyle gözlerini kapattı. Hyunjin de ona ayak uydurup gözlerini tekrardan yumdu.
Küçük çocuk olduğu yerde Hyunjin'in kucağına oturdu. Bu hareketiyle iyice nefesi kesilmişti.
Yukarıda olan yüzünü birbirlerine hizaladı ve sıcak nefesler üfleyerek birbirine yaklaştırdı. En sonunda iki yumuşak dudak birbiriyle buluştu. Hyunjin sanki çölde su bulmuşçasına onun dudaklarının tadını çıkarmaya başladı. Yavaş ama bir o kadar ateşli hareketlerle dudaklarının her köşesini ezberlediler. İkiside ilk defa gerçekten isteyerek öpüşüyorlardı. Ve bu sefer aralarında yoğun bir duygu vardı.
Ama ikisininde doyamadığı öpüşmeyi bozan şey Hyunjin'in telefonunun çalmasıydı.
Felix bunun önemli olduğunu düşünerek geri çekildi. Hyunjin ise o geri çekilir çekilmez belinden sıkıca çekip tekrardan öpmeye başladı. Felix ise ona biraz karşılık verdikten sonra tekrardan dudaklarını ayırdı. Elini saçlarına geçirerek oynamaya başladı.
"Buna bakman gerekebilir."
Hyunjin de bıkkınlıkla hiç susmayan telefonu açtı.
"Alo-"
"Ateşli öpüşmenizi kestiğim için özür dilerim Hyung. Umarım sertleşmemişsindir. Çünkü hemen şuan arabaya gelmeniz gerekiyor."
"Geliyoruz Seungmin."
Felix ise telefonun hemen dibinde olduğu için herşeyi duymuş ve utançla hemen Hyunjin'in kucağından inmişti. Ayağa kalkarken Hyunjin ona doğru imalı bir bakış attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMPOSSİBLE LOVE | HYUNLİX
Fanfiction"Daha hızlı Yongbok" "Bende nefes almak için sana yalvarıyordum Hyunjin" Bu sadece paramparça olanların hikayesi. Uyarı: Hiçbir uyarı yok. Bu kitapta herşey olabilir hazırlıklı olun.