22•"Anne sana sevgilimi getirdim."

122 9 2
                                    

Felix'in büyük bir acı ile kapanan gözleri aynı acı ile beyaz renkli bir tavana açıldı. Aklına ilk gelen kişi annesi oldu. Ama ne etrafındakilere birşey sorabildi ne de acısını haykırabildi. Sanki gözleri açık olduğu halde bilinci kapalıydı. Düşünemiyordu, bir duygu hissedemiyordu.

"Felix-"

Başını isteksizce sağa çevirdiğinde ona endişeli gözlerle bakan Hyunjin'i gördü. Hiçbirşey demedi ona. Söyleyecek tek bir kelimesi yoktu. Annesinin ölümünü onaylamasını da istemiyordu. O sadece herşeyden habersizce yaşamak istiyordu. Artık biraz da olsa mutlu olmak istiyordu.

Hakkıydı. Ama hayat her zaman bize istediğimizi vermez. Zaten kötü şeyler yaşarken üstüne daha kötüsü geliverir birden. Kimse de bunu durduramaz. Gücü yetmez. Ve insan bu verdiği savaşı ya kazanır ya da kaybeder. Kaybettiğde savaşabileceği bir ortam kalmaz.

Hyunjin Felix'in ona olan boş bakışlarını gördüğünde kahroldu. İçi içini yiyordu. Hızla ona doğru yaklaştı ve yatağa eğilerek ona sarıldı. Birşey olmaması için temkinli bir şekilde yapıyordu bunu. Fazla sıkmamaya çalışıyordu. Ama elinde olsa ona sımsıkı sarılır asla bırakmazdı.

Sarışın çocuk Hyunjin'in ona sarılması ile gözlerinin dolduğunu hissetti. Sonra da zaten kendiliğinden dudaklarına yağmur gibi yağmaya başladılar.

Hyunjin Felix'in ağladığını görünce biraz geri çekildi ve yatağın kenarına oturdu. O sırada da bir kapı sesi duydu. Başını çevirdiğinde odanın boş olduğunu gördü. Seungmin'in odadan çıktığını anladı. Böylece ışık hızında başını geri Felix'e çevirdi.

"Hyunjin a-annem o...o"

"Shh"

Kahve saçlı çocuk karşısındaki masum bedene dayanamıyordu. Onun bu şekilde acı çekmesi çok ağır geliyordu. Annesinin öldüğü haberinin gerçek olduğunu ve bunun bir kalp krizi değil babasının cinayeti olduğunu söylemek istemiyordu. Ama bunu yapmak zorundaydı.

Sadece ağlıyordu. Arada konuşmak istiyordu ama sözleri yarım yamalak söyleyebiliyordu. Hyunjin de onun minik yüzünü avuçlarının arasına aldı ve baş parmağı ile gözyaşlarıyla sulanmış kalp şeklindeki dudaklarını okşamaya başladı.

Ne kadar silse de yerine yeni gözyaşları geliyordu. Hyunjin kendi yüzünü yavaşça, sanki izin alırmışçasına yaklaştırmaya başladı. Sarışının onu engellemediğini gördüğünde dudaklarını karşısındaki yumuşaklığa bastırdı. Ve sanki onun acısını kendi bedenine almak ister gibi sakinlik verecek bir şekilde oynatmaya başladı. Felix ise sadece Hyunjin'in onu yönlendirmesine izin veriyordu.

Bir süre daha böyle devam ettikten sonra en sonunda Hyunjin biraz geri çekildi. Ama hâlâ burunları birbirini öpüyordu.

"Hyunjin h-haber doğru mu?"

O bunu ağzı ile onaylamak istemedi. Sadece başını doğru olduğunu belirtircesine aşağı yukarı salladı.

"Benim yüzümden...ben, ben babama karşı çıkmasaydım a-annemi öldürmeyecekti. Evet biliyorum bunun kalp krizi olmasının imkanı yok. Kesinlikle babam yaptı."

"Felix-"

"Hyunjin dışarı çıkar mısın. Yalnız kalmak istiyorum."

O ise Felix'in bu söylediği ile dönüp kaldı. Açıkçası böyle birşey beklemiyordu. Ve Felix şuan gerçekten çok kötü gözüküyordu. Onu burada yalnız bırakmak seçenekleri arasında yoktu. Ama şimdi yapmak zorunda kalmıştı.

"Peki Lixie."

Felix ise zaten çoktan ona sırtını dönerek yatmaya başlamıştı. Sadece biraz zamana ihtiyacı var. Birşeyleri kendi içinde halletmesi gerekiyor.

İMPOSSİBLE LOVE | HYUNLİXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin