-Jeongiiinnnn!
Büyük bir çığlık duyuldu etrafta. Changbin'in çığlığı. Koşarak Jeongin'in yanına geldi.
-Hayır! Hayır sevgilim! Hayır lütfen. Lütfen sen bana bunu yapmazsın. Jeongin lütfen. Jeongin hayır lütfen...
Kelimeler kifayetsiz kalıyordu adeta. Changbin Jeongin'e sarılmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Hepsi o kadar zayıftı ki şuan kıpırdayamıyorlardı bile. Ama bir o kadar da öfke vardı içlerinde. Yüreklerine öyle bir ateş düşmüştü ki , canlarını öyle bir yakıyordu ki bin yıl geçse sönmezdi.
Changbin ayağa kalktı. Chan'ın önüne geldi.
-Hyung o gitmedi değil mi? O beni bırakmaz değil mi!?
Chan cevap veremedi. Sadece Changbin'e sıkıca sarıldı. Ama Changbin sarılmak istemiyordu. O sevgilisinin sıcaklığını istiyordu. Onu ittirdi. Hyunjin'e döndü.
-Hyunjin. Hyunjin o...o ölmedi değil mi? Lütfen lütfen beni bırakmadığını söyle.
Hyunjin de cevap veremedi. Sadece karşısında çaresizce duruyordu. Gözleri dolmuştu. Ve bir bir damlalar düşmeye başladı. Ona da çok zor geliyordu. Jeongin ile çok uzun zamandır birlikteydi. Şimdi onu böyle görmek ağır geliyordu.
-Neden hiçbiriniz cevap vermiyorsunuz! Neden sevgilimin beni bırakmayacağını söylemiyorsunuz? O giderse ben ne yaparım. Söyleyin bana ben ne yapacağım...
En sonunda Minho dayanamadı. Changbin'in yanına gitti. Kollarının iki yanından tuttu ve kendine çevirdi.
-Changbin bunu söylemek o kadar zor ki benim için. Hepimiz için çok acı. Ama Jeongin... O yıldız oldu Changbin. O şuanda ışıl ışıl parlıyor. Senin için. O seni bırakmadı. Asla bırakmaz. Sadece başka bir yere gitti. Ve sende bir gün onun yanına gideceksin.
-Ama ben onu hemen görmek istiyorum hyung. Çocuk değilim ben. O öldü. Onu öldürdü. Bizi ayırdılar. Ama elbet sevgilime kavuşacağım. İntikamımı aldıktan sonra sevgilime kavuşacağım.
Artık ağlamıyordu. Şuan sadece intikam hırsı bürümüştü bedenini. Haklıydı da böyle davranmakta. Sevgilisini çok sevmişti. Sevgilisi de onu bir o kadar çok sevmişti. Ama ayırmışlardı onları. Onlar birer imkansızlardı.
Changbin geri arkasını döndü. Sevgilisine büyük bir hüzünle baktı. Yanına gitti ve yere diz çöktü. İlk önce açık kalan gözlerini kapattı. Sonrada kanlı başını okşadı. Yeniden gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Jeongin'in sırtından ve bacaklarından tutarak kucağına aldı. Ve arkasını dönüp yürümeye başladı.
Yürek yakan bir görüntüydü bu. Changbin kucağında ölmüş sevgilisi ile yürüyordu. Beyaz gömleği Jeongin'in kanıyla kırmızıya boyanmıştı.
'Beyaz ne kadar temiz gözükse de üstündeki lekeyi hemen belli eder'
Arkalarından da bitmiş halde arkadaşları geliyordu. Hem görevi bitirememişlerdi hem de canlarından can vermişlerdi.
Felix:
Abim Jeongin'in başına silah tutunca hiç olmadığım kadar çok korktum. Dışarı çıkmak istedim. Ama arabanın kapıları kilitliydi. Bende çaresizce sadece camları yumrukladım. Abim tam kapının önüne gelince kilit açıldı ve bir adam gelip kapıyı açtı. Tam dışarı çıkacaktım ki bir silah sesi. Nefesim kesildi. Abim anında arabaya bindi. Jeongin'in yere düşüşünü görmüştüm. Araba hızla sürüldü.
'Merak etme abini öldürmeyecekler.'
Abim seni öldürdü Jeongin...
Jeongin'in öldüğünü görünce çok kötü oldum. Gözlerim anında doldu ve ağlamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMPOSSİBLE LOVE | HYUNLİX
Fanfiction"Daha hızlı Yongbok" "Bende nefes almak için sana yalvarıyordum Hyunjin" Bu sadece paramparça olanların hikayesi. Uyarı: Hiçbir uyarı yok. Bu kitapta herşey olabilir hazırlıklı olun.