-Hyung, hadi kalk artık. Bugün yeterince uyudun. Kahvaltı yapacağız. Hem Minho senin en sevdiğin peynirden almış. Hadi kalk!
Jisung Changbin'in odasının kapısını tıklatırken konuştu. Garip buluyordu. Normalde Changbin asla bu kadar geç saate kadar uyumazdı.
-Bak gireceğim. Sonra bana kızma...Giriyorum hyung.
Jisung daha fazla dayanamayıp Changbin'in odasının kapısını açtı. Ve girer girmez karşılaştığı görüntüyle şok oldu.
-AAAGAGAGAA!
Büyük bir çığlık attı. Gözlerine çoktan yaşlar dolmaya başlamıştı bile. Changbin akşamdan sabaha kadar bu halde durmuştu ve bu onu daha kötü bir hale çevirmişti.
Jisung'un çığlığını duyan herkes koşarak ne olduğunu sorarak geldi. O konuşamadı.
-C..Changbin h..hyung o..o-
İlk önce Hyunjin ve ardından Minho ve Chan geldi. Seungmin ve Felix de kapıda gördükleri görüntüyle asılı kaldılar. Etrafta büyük bir karmaşa oluştu. Herkes ağlamaya başladı. Bir yandan içlerindeki acıyı sökmek için bağırıyorlardı. Hyunjin, Minho ve Chan Changbin'i indermeye çalıştılar. Seungmin hemen şirketi aradı.
Bu sırada Jisung kapıya yaslanmıştı. Derin derin nefes almaya çalışıyordu. Karnını tutmaya başladı. Felix hemen Jisung'un yanına gitti ve kolundan tuttu.
-Jisung i-iyi misin?
Her ne kadar onun için sakin olmaya çalışsa da Felix de çok gergindi. Ne yapacağını bilemez haldeydi.
Jisung acıyla bağırdı.
-A-acıyor!
O sırada Changbin'i yere yatıran Minho farketmemişti bile.
Felix'in gözlerini aşağıya doğru kaydığında farketti. Jisung'un şortunun altından kırmızı sıvı akıyordu. Bacağından sıyrılarak ayak bileklerini buldu.
-Jisung!
Jisung ise bilincini kaybetmek üzereydi. Son zamanlarda yaşadığı şeyler ona ağır gelmişti. Şimdi ise Changbin'in ölümü son nokta olmuştu.
-MİNHO HYUNG!
Felix sertçe bağırdı. Onun bağırmasıyla bu sefer herkes onlara döndü. Minho fısıldayarak ettiği küfürle koşarak yanlarına gitti. Jisung'un başını ellerinin arasına aldı ve bilincine baktı. Neredeyse bayılmak üzereydi.
-Jisung hayır. Dayan lütfen.
Minho hemen önünde bayılmak üzere olan Jisung'u kucağına aldı. Ve hızla dışarı koşmaya başladı. Hyunjin'in de onlarla gitmeye kalktığını gören Felix onun peşinden koştu. Koridordayken onu durdurmak için elinden sıkıca tuttu. Hyunjin duraksayıp Felix'e döndü.
"Sen burda kal. Changbin Hyung ile ilgilen onları ben götürürüm."
Hyunjin düşünmek istese de zaman olmadığının farkındaydı.
"Ehliyetin var mı?"
Felix hızla olumlu anlamda başını salladı. Hyunjin de elindeki anahtarı ve telefonu ona uzattı.
"Peki, anahtarı ve telefonu al. Şifresi 201500. Birşey olursa hemen haber et!"
"Tamam. Sende haber edersin."
Hyunjin başını sallayıp geri odaya koştu.
Felix de hızla arabaya bindi. Arkada Jisung'un sızlandığını ve Minho'nun onu rahatlatmaya çalıştığını görebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMPOSSİBLE LOVE | HYUNLİX
Fanfiction"Daha hızlı Yongbok" "Bende nefes almak için sana yalvarıyordum Hyunjin" Bu sadece paramparça olanların hikayesi. Uyarı: Hiçbir uyarı yok. Bu kitapta herşey olabilir hazırlıklı olun.