En köşe masa tarafını tuttuğu için karşısında oturdum. "Hoşgeldin," diyerek söze girdi. "Hoşbuldum. Güzel bir kafe seçimi yapmışsın," dedim gülümseyerek. "Arkadaşlarımla sık sık geldiğim güzel mekanlardan biridir, burası." Bunu da öğrenmiş olduk! "Hastanede çalıştığını, stajyerlik yaptığını senden duyduğumda bayağı şaşırdım doğrusu." Gülerek cevap verdim. "Staja başlayalı dokuz ay oldu. İkinci sınıf ile birlikte toplamda sekiz ayım kaldı. Yani son senem." Şaşırmışçasına beni dinliyordu. Bu söylediklerimi duyduğunda, "Gerçekten şaşırdım. Hemşirelik okumanı beklemiyordum doğrusu!" Dedi. Alayla kurduğu bu cümleye, "Sen de polislik okuyormuşsun... Daha doğrusu okuyormuşsunuz." Diyerek karşılık verdim.
"Evet, Çınar ile polislik için son sınıf öğrencisiyiz. Sınavlara hazırlanıyoruz." Dediğinde doğrusu imrenmiştim. Hayalimdeki meslek polislikti benim. Ama sonradan sağlık okumaya karar vermiştim. "İyiymiş ya cidden. Benim de hayalimdeki meslek polislikti. Ama sonradan sağlık okumaya karar verdim." Dediğimde güldü. "Yakışmazdı zaten!" Dedi.
Bu kadar açık sözlü olmasına inanamıyordum. Bu da bir başarıydı! "Belki yakışırdı?" Diyerek düşünecesini değiştirmesini sağladım ama düşüncesinde oldukça netti. "Asya, açıkça konuşmak gerekirse yakışmazdı. Hem hemşirelik okuyorsun, son senen. Polisliğe geçemeyeceğin için polislik mi yoksa hemşirelik mi diye tartışmamıza gerek yok, benim açımdan." Aniden söze girmesiyle şaşkınlığa uğramıştım. Ve oldukça rahattı. Güldüm.
"Kaç kardeşsiniz?" Dedim merakla. "Kız kardeşim ve ben iki kardeşiz. 11 yaşında, Erva." Dedi kahvesinden bir yudum alarak. 11 yaşında mı? "Sen?" Diye sorduğunda rahatça cevap verdim. "Yok!" Şaşırdı. "Hiç kardeşin yok mu?" Buna şaşırmış olmalı ki, aynı kelimeleri tekrarlayıp duruyordu. "Hayır, yok. Tek yetiştirildim ve kardeşimin olmasını da istemezdim şahsen." Düşüncelerimiz farklıydı. "O da iyi," dedi. Güldüm. "İçmiyor musun?" Dedi önümdeki kahveyi göstererek. Merakla sohbete daldığım için kahveyi içmeyi unutmam normaldi. Fark ederek, içmeye başladım. "Ailen bu şehirde mi?" Diye sordu. "Hayır, Mersin'de yaşıyorlar. Arkadaşımın annesi de o şekilde. Yarın ziyarete geleceğiz gibi şeyler söyledi bana." Dedim bahsederek. "Senin?"
Ellerini masada birleştirdi ve söze girdi. "Onlar Hakkari'de yaşıyorlar." Ne yani? Doğu da mı? Şaşırdığımı gören Güney, sözüne devam etmeye başladı. "Şaşırman normal. Oralardan buralara gelmem beni de şaşırttı." Güldüm. "Peki gitmiyor musun hiç? Veya gelmiyorlar mı?" Merakla sorduğum soruya iç çekerek cevap verdi. "İki senedir görmüyorum. Nasıl gidelim be kızım?" Buna üzülmüştüm. "Gerçekten çok üzücü bir şey. Meslek sahibi olunca görürsün belki...""Umarım..." Sesindeki o üzgünlük her şeyi anlatıyordu. Ne diyeceğimi ben de bilmiyordum. Konuyu değiştirmek amacıyla bundan bağımsız bir konu açtım. "Gerçekten benim numaramı kasiyere numara verirken mi kaydettin?" Bu dediğimi duyan Güney, gülerek onayladı. "Evet, başka türlü bulamazdım çünkü." Dediğinde gülümsedim. Ama hiç dikkat etmemiştim ve anlamamıştım. O yüzden bunu sormam ve merak etmem gayet normaldi. "Çınar da Cemre'ye âşık olmuş... Ne dediniz? 'Marketteki şu kızlar çok güzel gel numaralarını alalım. Aşık olalım' falan mı?"
Alayla kurduğum bu cümleye gülmüştü. "İsabet olmuş sanırım Çınar'ında. Bu arada onlar da buluşacaklarmış." Dediğinde haberimin olduğunu söyledim. "Biz aynı evde yaşıyoruz," dedim. "Bunu biliyordum," nereden biliyordu? "Nereden biliyorsun?" Dedim. "Cemre Çınar'a söylemiş." Şaşırmamıştım. Normaldi. Sonuçta tanışıyorlardı. "Cemre yaptığı için şaşırmadım. Ben bilmiyorsunuz zannettim."
"Artık biliyoruz." Dedi gülerek.(Cemre'den...)
Çınar'ın beni davet ettiği mekana girmiştim. Ortadan bir masa seçmişti. Bu sokağın en güzel kafesiydi burası. Yanına doğru ilerledim. Beni gördüğü an ayağa kalkıp, "Hoşgeldin," diyerek elini uzattı. "Hoşbuldum. Burası çok güzel mekan." Dedim etrafa bakarak. "En güzel yer olsun isteyerek burayı seçtim." Ve gülümsedim. "Ne içersin?" Diye sordu. Ice Tea alabilirdim. "Ice Tea alırım." Dedim. "Bize iki tane Ice Tea!" Buranın yabancısı gibi durmuyordu. Sanki hep geliyormuş gibiydi. "Buraya hep gelir misin?" Etrafa göz gezdirdi, "Gelirim. Tabii gelmeye vaktimiz olursa..." Neden yoğun muydu? "Polislik okuyorum demiştin," dediğimde başını salladı. "Evet, polislik okuyorum. Sende hukuk okuyormuşsun. Ama yalan yok, gerçekten çok yakışıyor. O kıyafetlerle seni görmek isterdim şahsen." Dediğinde belki de bu iltifatlara alışık olmadığımdan dolayı utançtan yerin dibine giriyordum? Diye düşündüm içimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK NEREDEN NEREYE? (Tamamlandı)
Teen FictionBir hemşire ve bir hukuk fakültesi okuyan iki arkadaşın olağanüstü olaylı hayatını konu alır. Bu iki arkadaş, karşılaştıkları yerde hayatlarını baştan düzenleyecek iki kişi ile tanışırlar. Üniversitede son ayları olan Asya ve Cemre'nin meslekleri ve...