(11) Başarı

74 6 24
                                    

(Asya...)

Bu... Bu Furkan denen pisliğin yanındaki o Polat değil miydi? Cemre ile göz göze geldiğimizde, bir yandan da o pisliğin konuşmalarını dinliyordum. "Arkadaşımı ölümden döndürdünüz, ama o yavşak sevgilinin peşini bırakacak mıyız zannediyorsunuz?" Alayla başımı salladım. "*** git şimdi, sıkıyorsa düş peşine! Ama dikkat et, senin de elin kırılmasın." Kahkahayla telefonu kapattım. "Ruh hastası, pislik!" Diye söylendiğimde, "Harbiden ruh hastası!" Diye katıldı Cemre. İstediği her şeyi yapabilirdi, ama karşısındaki kişinin ne olduğunu unutmadan...

"Hâlâ bir halt yapabileceklerini zannediyorlar, ama anca lafta yapıyorlar be Asya." O kadar haklı konuşmuştu ki Cemre. "Çok haklısın, ama artık bir darbeyi daha kaldıramayacağım!" Başını salladı. "Ne diyeyim, tekrar tekrar hatırlamak ve hatırlatmak istemesemde o gece iğrenç ve dehşete düşürücü bir geceydi." Ona katılıyordum. Ne yaşadığımı bir ben, bir Allah bilirdi. "İnsanlar bu kadar acımasız olamaz! Peki ya Çınar ve Güney'in yaptıklarına ne demeli?" Dedim. "Ben de ilk başlarda hak vermiyordum ama bir kadına tecavüz eden bir insanı bu şekilde cezalandırmak onlara müstahak!"

Ne diyeyim, Cemre bunda haklıydı.

"Haklısın. Ama bunu direkt can çekiştirmeden de yapabilirdi," bu dediğime göz devirdi. "Çınar ve Güney'in orada her yaptığına katılıyorum. Sana zarar vermiş, bir kadını suçsuz yere tecavüz ediyor. Onların bu durumda ne yapmasını bekliyorsun? Güney'in bu durumda ne yapmasını bekliyorsun? Kusura bakma da, burada o ite acıyorsun olarak algılarım. Her kim olsa böyle algılar. O yüzden kasma! Onlar gerekeni yaptılar. Ayrıca şiddetten hoşlanmasam da, kavgadan ne kadar nefret de etsem onların bu yaptıklarına hak veriyorum." Bu kadar sert konuşmasına gerek yoktu Cemre'nin. Kıkırdadım. "Tamam, haklısın. Sakin ol!" Güldü. "Sen iyi misin onu söyle?" Diye tekrarladı. Ben iyiydim ama onlar yanımda olduğu sürece... "Ben çok iyiyim, beni düşünme artık!"

Acınası şekilde, "Nasıl düşünmeyeyim? Cidden nasıl düşünmeyeyim?" Dedi. Ama iyiydim ben. "Ben iyiyim," dediğimde tebessüm etti. "Umarım iyisindir." Yalan söyleyecek halim yoktu! Gerçi bu yüzden yalan söylediğim anlar da olmuştu 'iyiyim' diyerek... "Ben içerideyim, bir şey olursa seslenirsin," dedi tebessümle. "Tamamdır," dedim ve odadan çıktı. O da yorulmuştu, dinlenmesi gerekiyordu ama bunu yapmıyordu. Ben ise stajdan ne zaman gelsem direkt yatıyordum. Ama Cemre de bu huy yoktu. Kafama, o Polat denen pisliğin araması takılmıştı. O yavşak sevgilinin peşini bırakacağımızı mı zannediyorsun demişti. Sıkıyorsa bırakmasın! Sonunda neler olacağına ikisi tarafından da katlanırdı. Bir kez daha sinirden kriz geçirmek üzereydim. Bitmiyordu bunlar! Yeni yeni türüyorlardı. Yalan mıydı? Herkesten nefret edecek duruma düşmüştüm, herkese doğru düzgün güvenemiyordum bile artık. Odamdan çıkmak iyi olacaktı. Hapis gibi burada kapanmak istemiyordum. Mutfakta bir şeyler hazırlayan Cemre'ye seslendim. "Ben yemek istemiyorum sanırım," yüzü düşmüştü.

Yine bana yemem gerektiği konuşmasını yapacaktı. "Yemen gerekiyor, Asya." Ne demiştim ben? Al işte! "Ayrıca sen yat-" derken sözünü kestim. "Asla! Yata yata yatak çürüdü." Dediğimde kıkırdadı. "Çok komiksin ya," derken göz devirdi. "Sana yardım edeyim," diyip yanına geçtim. "Saçmalama, geç odana!" Bana küçük çocukmuşum gibi davranmayı ne zaman bırakacaktı? İşte bunu merak ediyordum. "Odama mı geçeyim? Güldürme beni lütfen, ben iyiyim." Diyorken her ne kadar onu ikna edemesem de, az da olsa anlıyordu. "İyi, yardım et de tekrar başın tutup yataklara düş!" Neden sinirliydi? Sanırım fazla sinirlenmişti. "Ne oluyor sana, niye bağırıyorsun?" Dedim sakince. Konuşmadı. "Ne olduğunu söyleyecek misin?" Diye tekrarladım. "Bu halimle başını ağrıtmak istemem şahsen," dediğinde gözlerimi devirdim. Anlamıyordu! "Cemre anlatacak mısın, yoksa ben mi-" derken sözümü keserek, "İyi, geç de anlatayım." Dedi.

AŞK NEREDEN NEREYE? (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin