Bölüm 24

281 2 0
                                    

Günler bu şekilde birbirini kovaladı ve yaklaşık bir hafta geçtiğinde değişen bir şey yoktu. İki kız da sigara içerken yakalanmamış ama Gökhan'ın ablalarının sigara içememeleri için aldığı sıkı tedbirler ve yakalanmaları halinde yiyecekleri falakanın korkusuyla ikisi de sigara tiryakiliklerini belki günde bir kaç dal ile sınırlamış görünüyordu. Ancak tiryakiliği küçük kız kardeşinden daha fazla ve daha eski olmasına rağmen sigarasızlıktan dolayı Esra'nın yaşadığı gerginlik Semra'nın çektiği mahrumiyet sıkıntısından gözle görülür şekilde düşüktü.

O Gün pazardı ve Semra erkek kardeşi Gökhan'ın onun arkadaşı olmasına karar verdiği iki farklı kızla buluşma ayarlamıştı ve evde olmayacaktı. Erken yapılan kahvaltı sonrası her ikisi de öğleye kadar ders çalıştıktan sonra Semra randevularına gecikmemek için çıktı. Bir gün öncesinde de tüm kardeşler günü evde birlikte geçirmişlerdi ve Esra'nın cuma akşam saatlerinden beri sigara içmiş olma ihtimali yoktu ve beklendiği üzere onun sigarasızlıktan dolayı her geçen dakika daha çok gerildiği belliydi.

Gökhan ablasını çalıştığı odadan içeri çağırdı.

Esra: Hayırdır ne oldu ki? Ders çalışırken çağırmazdın sen beni

Gökhan: Sana bir teklifim olacak bugün için.

Esra: Nedir?

Gökhan: Şehir merkezine gidelim mi? Senin de sevdiğin Dondurmacı Yaşar Usta'da otururuz dondurma yeriz ama öncesinde biraz yürüyüş yaparız ...

Esra: (biraz duraksayıp düşündükten sonra) Yok ben gelmeyim boşver.

Gökhan: Niye ki? Hava çok güzel işte gidelim biraz hava alalım

Esra: Sen git o zaman; madem havasız kaldın!

Gökhan: Yalnız yalnız ne yapacağım ben oralarda! Canım sıkılır... sen gelmezsen ben de gitmem

Esra: Tamam iyi o zaman ben de geleyim...

Gökhan: Harika... hadi hazırlan çıkalım o halde

Abla kardeş kısa sürede hazırlanıp çıktılar. Şehir merkezi ve gitmek istedikleri dondurmacı minibüsle 20-25  dakika kadar sürüyordu. Yolda çok fazla konuşmadılar. Esra 1 hafta önce kardeşinin kendisine yaptıkları için hala hayıflanıyordu. Gönül kırıklığı geçmemişti ama günden güne yüreği soğuyordu kardeşine karşı. Canını çok fazla yakmıştı ve hem kardeşi Semra, hem kuzeni Pelin, teyzesi ve hatta komşu Şükran teyze önünde çok aşağılanmıştı. Bunları hazmedemese de kardeşinin iyi niyetini sorgulayamıyordu bir türlü. Onun iyiliğini istediğinin farkındaydı ama kendisinin yetişkin olarak bu iyiliği değerlendirme hakkını elinden almış olmasını ve arkadaş çevresini bile değiştirmek zorunda bırakmasını ve bunlara kendisinin hiç direnememesini kendine yediremiyordu.

Şehir merkezinde indikten sonra biraz yürüyüş yaptılar etrafı gezdiler. Dondurmacıya vardıklarında yavaş yavaş havadan sudan konuşmaya başladılar. Gökhan sohbeti ablasının arkadaş çevresini oluşturması için seçtiği okulundaki dersleri iyi kızlara getirdiğinde Esra elbette bu durumdan hoşlanmadı ama  Gökhan konuyu burada tutmakta kararlıydı. Esra'nın çaktırmadan konuyu başka yerlere çekme çabalarını boşa çıkacak şekilde konuyu hep bu kızlara ve onlarla olan ilk bir kaç sosyalleşmeye getirmeyi başardı.

 Konu içinde en merkezi konumda Figen vardı. Diğer kızların aksine Figen daha sosyal biriydi ve feminist biriydi. Esra kardeşinin ısrarla onu hayatına sokmak istediği için şaşırmıştı. Gökhan ise bunu hiç garipsememesi gerektiğini kendisinin otoritesinin ablasının zihnine ve fikrine değil tamamen davranışlarına müdahale olduğunu onun da feminist olabileceğini ama kendisine itaatsizlik etmemesini sağlamanın da evin erkeği olarak kendi görevi olduğunu anlattı ki onun bu rahatlığı Esra'ya onları falakaya yatırdığında kendilerini çözemeyeceklerinden emin şekilde duşa girişini ve kendilerinin kurtulmak şöyle dursun ayaklarını 1 santim bile oynatamadıkları gerçeğini hatırlatıp daha da sinir etti.

Aynen Gökhan'ın önceden planladığı üzere dondurmacıdan kalktılar ve minibüse binip evlerinin olduğu semte doğru harekete geçtiler. Yolda çok fazla konuşmadılar zaten epey kalabalıktı. Havanın güzel olması dolayısıyla insanlar yollara düşmüştü belli ki. Geldikleri saate göre trafik de biraz artmıştı ki yol yarım saatten fazla sürdü. Minibüsten indikten sonra Gökhan bir an durdu. O durunca Esra da durdu. Genç adam telaşla elleriyle ceplerini yolamaya başladı.

Esra: Hayırdır ne oldu? Bir yerde bir şey mi unuttun?

Gökhan: Telefonum yok!

Esra: emin misin? bakalım şu ceplerine

İki kardeş genç adamın üstündeki tüm cepleri yokladılar ki koca cep telefonu delikanlının üzerinde olsa fark etmemeleri mümkün olamazdı

Esra: En son ne zaman kullandın?

Gökhan: aaa... ben oraya girince şarja takmıştım kasanın arkasında müsait priz vardı

Esra: neyse güvenli yerde bırakmışsın

Gökhan: Evet ama bir an önce gidip almam lazım! Hay Allah ya

Esra: Neyse! benim gelmem gerekiyor mu?

Gökhan: Neden gereksin? Hemen şimdi eve geç derslerinin başına sen ben gidip de alayım... hah... şansıma minibüs geliyor

Esra: İyi bari.. 

Gökhan telaşla gelmekte olan minibüse işaret etti ve aceleyle bindi ve minibüs de şehir merkezine doğru hareket ettiğinde Esra saatine baktı; saat 5:15 idi... "Gökhan en erken altı buçukta dönebilir; Semra da şu saatlerde sinemaya girmiş olmalıydı o yediden hatta sekizden önce dönemez herhalde" diye düşündü ve evin yolunu tutmaya başladı.

Tam apartmana girerken komşu binada oturduğunu bildiği ama tanışmadığı orta yaşlı bir kadın da binaya girdi. Arka arkaya merdivenleri çıktılar.  Kadın aşağıdan zile bastığı için kendisini bekleyen ev sahibi de kapıdaydı ve maalesef bu ev sahibi Şükran teyze idi ve belli ki komşu apartmandaki hanım ona 5 çayına gelmişti. Bir an için Şükran hanımla göz göze geldiler. Şükran hanım hafif bir gülümsemeyle selamladı ve Esra da onu selamladı ama kendisini falaka yerden ve hatta altına işerken gören bu orta yaşlı kadının gülümsemesinde "bak işte yedin falakayı şimdi ne güzel uslu kız olup hava kararmadan eve geliyorsun" der gibi bir anlam sezmişti. 

Komşu Şükran teyze adı Hayriye  olan misafirini içeriye alırken Esra da kendi dairesine doğru merdivenlerden çıkmaya devam etti.

Hayriye hanım içeri girdikten sonra ev sahibi Şükran "çay suyu hazır ben demlemeye koyayım yarım saate hazır olur" dedi ve çayı demlenmeye bıraktı. İki komşu bir 5 çayında iki orta yaşlı kadın her ne yapar ne konuşursa ne bir eksik ne bir fazla sohbete koyuldular.  İki dost sohbet ve biraz da dedikodu etmenin tadını çıkarıyorlardı. Şükran hanım saate baktığında saat 18,50 idi. 


Şükran: neredeyse yarım saat oldu çay demlenmiştir.

Hayriye: Ben de geleyim sen zahmet etme

Şükran: Yok sen misafirsin otur nesi var ben 2 bardak çay koyacağım altı üstü

Şükran hanım mutfağa girip çayı ve ikramlıkları hazırlarken içeriden Hayriye hanımdan telaşlı bir ses geldi

Hayriye: Şükran bu gürültü ne! üst katta ne oluyor?



Korkunç VELET (bir falaka hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin