Semra da Esra da erkek kardeşleri tarafından salona sürüklenmişlerdi ve başlarına gelecekleri biliyorlardı. Semra kendisinden başlanacağını bildiği ve suçsuz olduğu inancını koruduğu için bir yandan yalvarıyor bir yandan da falaka için düzenek olarak kullanılan iskandidav tipteki ahşap kanepenin arkasına gelmemek için ayak diremeye çalışıyorduysa da erkek kardeşinin büyük eliyle üst kolundan tutulmuş elleri de arkadan bağlı olduğu için o uğursuz yere gelmesine engel olması imkansızdı. Engel olamadı da. Kanepenin arkasına gelindiğinde Gökhan ablasının daha da direnmesinin gereksiz olduğunu artık anlamasını umuyordu.
Gökhan: Şuraya sırt üstü yatmana yardımcı olayım ablacım sen de zorluk çıkarmadan ayaklarını kaldır olur mu?
Semra: hayır ne olursun hayır benim bir suçum yok
Gökhan: canım yaaa... Suçun var demedim ama işte kuralımızı biliyordun gözünün açık olması ve olmaması gereken durumları bana hemen söylemen gerekiyordu.
Semra: yemin ederim bilmiyordum; lütfen!
Gökhan: Her ne ise ablacığım artık çok geç karar verildi
Esra: Ne kararı yahu!... Ben de bir şey yapmadım 10 tane içtiğimi zannetmişim zaten kızın da bir günahı yok bırak kızı!
Gökhan: Emrin olur ablacım! Siz önce saygılı olmayı öğrenin! Ben buna karar verdim sizin de buna saygı göstermeniz gerekir. Hep bir karşı koyma çabası sürekli bir debelenme ve mızırdanma halindesiniz... Anlaşıldı iş yine başa düştü..
Gökhan ablasının kolundan sıkıca tutarken bir çelme takım üst bedenini tümden kavrayarak kontrolsüz düşmesine mani olarak yere yatırdı. Semra'nın elleri zaten bağlı olduğu için ayaklarını sımsıkı bağlaması zor olmadı.
Bu sırada Esra elleri arkadan bağlı vaziyette adeta tepiniyordu salonun ortasında.
Esra: saçmalama Gökhan bu kadarı da fazla o hiçbir şey yapmadı ben bile yapmadım!
Gökhan: mızırdanmayı kesin artık!
Bir dakika içinde Semra'nın bilekten birbirlerine sımsıkı bağlı ayakları Gökhan tarafından kanepenin kenarında falaka için bağlanacağı yere yerleştirildi ama Semra'nın haksızlığa uğradığına inanan ruhu bu kez bedenine hiç olmadığı kadar direnme mesajları verdiği için çıplak ayaklarını kanepe kenarına bağlamak bir kaç dakikasını aldı genç adamın. Gökhan bu işi bitirdikten sonra her zamanki gibi bacaklarını da kanepenin arkasındaki ahşap iskeletin dikey ahşap çubuklarına bağladı ve artık güçlü şekilde ayaklarını geri çekme hareketi de yapamazdı...
Esra olanı biteni mecburen çaresizlik içinde izliyordu. Az sonra kız kardeşi sırf kendisinin yapmaya çalıştığı ufak bir oyunu fark edip de Gökhan'a bildirmediği için falaka yiyecekti ve hemen sonrasında ise kendisi aynı kaderi paylaşacaktı. Kız kardeşinin çıplak tabanlarını böyle yan yana bağlı vaziyette kıvranırken ilk defa görüyordu. Birlikte iki defa falaka yemişlerdi ama yan yana birlikte falakaya yattıkları için bu şekilde falaka yiyecek tabanları görmek zorunda kalmamıştı.
Semra bir yandan kanepenin kenarına bağlı ayaklarını kurtarmak için çaresizce ama tüm gücünü kullanarak çabalıyor diğer yandan da yalvarıp duruyordu suçunun olmadığını, bunun haksızlık olduğunu söyleyip durarak yalvarıyordu ama ikisi de nafile çabaydı. Bileklerden bağlı ve tabanları havaya doğru bakan çıplak ayakları onca çırpınmaya rağmen yerinden bir santim sağa veya sola bile oynamamıyordu.
Gökhan ise onca acı yalvarışlara kulağını tıkamış gibi sopayı nereye koyduğunu hatırlamaya çalıştı sağa sola baktı ve o ince içi boş ve esnek bayrak sopasını kenepenin kenarında çaresiğzce kıvranan çıplak tabanlarla buluşturmak üzere bulup elinde bir kaç kere esnetti ve falaka uyguladığında hep aldığı pozisyonu aldı ve kendinden emin ve buyurgan bir ses tonuyla yerde kıvranan ablasına "hadi ablacım mızırdanmayı bırak da şu ayaklarını düzelt ki başlayalım ve bitirelim şu işi" dedikten sonra burada kardeşinin ne emrettiğini ve yapmaktan başka çaresi olmadığını çok iyi bilen Semra yavaş yavaş ve titreye titreye de olsa tam da falakanın en kolay ve tehlikesiz şekilde atılmasına uygun pozisyona getirdi ayaklarının kıvranma ve dalgalanmalarını durdurup, parmaklarını gevşetip iki ayağı yan yana ve sabit hale getirerek.
O sırada artık yapabileceği hiçbir şey kalmadığının farkındalığıyla aslında öfkesi daha da artsa da bu çaresizliğin etkisiyle fiziksel ve sözlü tepkileri azalan Esra hemen karşısında kız kardeşinin tabanlarının kardeşinin emri üzerine nasıl derhal hizalanıp sabitlendiğini gördüğünde Pelini ve onun önünde yediği dayakları düşündü. İşte tam da böyle bir manzara görmüştü hem de iki ablasını yan yana bu şekilde falakaya yatırılmış halde kıvranırken ve onlardan yaşça küçük erkek kardeşinin ayaklarını düzeltmeleri emri üzerine özgür kız idolü olarak gördüğü bu iki ablasının yan yana sımsıkı bağlı dört çıplak tabanının yan yana hizalandığını seyretmek zorunda kalmıştı. İçinden "ne büyük bir travma yaşamasına alet olduk kızın tüm bağımsızlık ruhu ezilmiş olmalı" diye düşündü içinden.
Ama kendisine dönüp sanki içinden geçenleri okuyormuşçasına "bak aynı Pelin gibi gözünü ayırmadan seyredeceksin senin yüzünden kardeşinin yiyeceği dayağın her sopasını izleyeceksin kendi sıranın gelmesini beklerken" dedi.
O sırada Gökhan elindeki sopayı havada iki kere boşluğa sallayıp vınlattıktan sonra "biiiiirrrrr" diyerek Semra'nın önünde sabit duran çıplak tabanlarından sağ taraftakinin tabanındaki çıplak deriye indirdi...
Nefesinin yetebildiği kadarıyla "ttttttjjjjjjyyyyyyyaaaaaaaaaaaggggghhhhhhh" diye bağıran Semra tüm vücuduyla çırpınmaya ve henüz sopa yememiş sol ayağının üst kısmıyla istemsizce sağ ayağını ovuşturmaya başladıysa da 3-5 saniye sonra artık çırpındırmayı bırakıp o ayakları sabitleme yoluna girmesi gerektiğini biliyordu. Gökhan'ın elindeki sopayı eliyle esnetmesi ve havada tekrar vınlatmasıyla 2.sopa için sıranın sol ayağa geldiğinin bilinciyle tekrar sopa yeme pozisyonuna getirdi titreyen ayaklarını.
Gökhan "yine arkamdan iş çevrilmesine göz yummak ha" dedikten sonra "ikiiiiiiii" diyerek ikinci sopayı kızcağızın ayaklarının altına indirdi ki kızcağızın "ccccccyyyyyyyyyaaaaggghhhh" şeklindeki işitilen feryadı öncekinden daha düşük volümde değildi. Bu böyle devam ede ede her zamanki düzende Gökhan yine 40 sopayı tamamen acımasız bir tavırla indirdi Semra ablasının çıplak ayaklarının altına.
Gökhan "kkkkıırrrrrkkkkkk" diyerek son sopayı Semra'nın sol ayağının sopa darbeleriyle pembeleşmiş tabanına indirdiğinde Esra sıranın kendisine geldiğini biliyordu. Gökhanın tek bir ip çekerek Semranın ayaklarını ve sonra yine tek bir ipi çekerek tüm bedenini kanepe'ye kenetli olmaktan kurtarmasından sonra eliyle yaptığı çağırma işaretiyle birlikte ağzından çıkan "gel bakalım" sözü üzerine Esra önce oturduğu koltuktan ayağa kalkıp oraya doğru bir adım attıysa da bir anda içindeki isyankar ruhun son kalıntılarının etkisiyle şuursuzca odasına doğru koşmaya başladı.
Gökhan elelri arkadan sımsıkı bağlı olan ablasının hiçbir yere kaçamayacağını çok iyi bildiğinden peşinden koşmaya bile gerek duymadı. Gayet sakin bir şekilde yürüyerek geldi ablalarının yatak odasına. Kızcağız elleri bağlı olmasına rağmen çalışma masasının altına girmeye çalışıyordu. Kızı oradan kolundan tutarak çıkardı. Ayak sürümesine kulak asmadan yavaş adımlarla tekrar salona getirdi büyük ablasını. Bundan sonra Esra artık bunun olmasının kaçınılmaz olduğunu anlamıştı.
Gökhan biraz önce Semra'dan çözdüğü iplerle bu defa Esra'yı bağladı falakaya ayakları havaya bakar vaziyette. Sopayı eline aldı her zamanki gibi esnetti ve havada iki boş sallamaylı bu esnek ve hafif sopayı vınlattıktan sonra havaya kaldırdı ve çıplak tabanlarına indirmesiyle birlikte Esranın ağzından çıkan "vvvvvyyyhhhhhaaaaaaaaakkkkkkkhhhh" sesi üzerine;
![](https://img.wattpad.com/cover/363595316-288-k913713.jpg)