Bölüm 28 (Ful Falaka)

428 3 5
                                    

10 Gün sonra bir pazar günü öğleden sonrası

Yer: Gökhan ve ablalarının yaşadığı evin salonu.

İskandinav kanape bir kaç hafta önce 2 genç kızın falakaya yatırıldığı yere çekilmiş ve Gökhan'ın iki ablasının elleri arkadan, çıplak ayakları bileklerden ahşap kanapenin sırt dayama yerinin kenarına yan yana ve sımsıkı bağlı vaziyette  olmalarına ve hatta bacakları da aynı geçen seferki gibi kanape arkalığınındaki ahşap çubuklara bağlanmış halde kızların hareketlerini kısıtlasa da kanepenin diğer tarafında ayakta duran Gökhan'ın elinde esnettiği ince, içi boş, hafif ve esnek sopanın tarifindeki hafiflik, incelik ve esneklikle pek de bağdaşlamayacak şekilde ne kadar büyük acı vereceğini bilen dört çıplak taban çaresizce ve istemsizce kıvrım kıvrım kıvranıyordu.

Kızlar dayak sırasında erkek kardeşlerinin sopayı havaya kaldırdığında ayaklarının bu dalgalanmalarına veya parmaklarının kıvrılarak ayakların büzüşmesine izin vermeyeceğini ve kendilerinin bu kıvranma ve çırpınmaları durdurup çıplak tabanlarını sopanın darbesini en güvenli ama en acı verici şekilde alacak şekilde yan yana ve düzgün şekilde tutmak zorunda olduklarını biliyorlardı. Ama Henüz sopa havaya kalkmamıştı ve odada bulunan dördüncü ve son kişi olan Pelin'in kendileri için yakarışlarının kendilerinin söyleyebileceğinden daha fazla önemi olabileceği umuduna sarılmaya çalışan kızlar korku inilti ve titremelerinin çıkardığından daha fazla bir ses çıkarmıyorlardı.

Pelin: ne olursun Gökhan abi yalvarırım bırak ne olur

Gökhan: Bunun için geçerli bir sebebin var mı? Bana yine kül yutturmaya çalışmış olduklarını dikkate alacak olursak

Pelin: Ben teklif ettim yardım etmeyi; benim yüzümden oldu lütfen onları affet!

Gökhan: Tatlım çok güzel deneme ama tüm bu hileyi senin planlamış olman imkansız; kaldı ki bana yalan söylememe ve hile yapmama sorumluluğu sana değil onlara ait

Pelin: Ama haksızlık bu!...

Gökhan: Hayır haksızlık değil; ama bu işin içinde parmağın olduğu için senin de dersini alman için olanı biteni seyretmen gerekiyor; bu işe alet olmasaydın ikisinin de ayakları önümde sopa bekliyor olmayacaktı belki de

Pelin: Bu defalık affetsen! bak önümüz de bayram! Ne olur affet bak ben de çok üzüleceğim benim yüzümden diye! Yalvarırım Gökhan abi ne olur?

Gökhan: Yoooo... sen bu yüzden buradasın zaten! Evet biraz da senin yüzünden ve yaptıklarının sonucunu görmen gerekiyor.

Gökhan Pelin'den yerdeki ablalarına dönerek

Gökhan: Hadi bakalım yeterince sohbet ettik düzeltin bakalım şu ayaklarınızı düzeltin sabaha kadar vaktimiz yok!

Kızlar Gökhan'ın Pelin ile dialoğunu çaresizce ve ümit etmeye çalışarak dinledikten sonra artık sopanın ayaklarının altını kaplayan ciltle buluşmasının artık kaçınılmaz olarak bir kaç saniye yakınlıkta olduğunu anladıkları için yavaş yavaş havada kıvranmakta ve çaresizce dalgalarak istemsizce kendini korumaya çalışan tabanlarını önceki falaka deneyimlerinden bildikleri üzere yan yana düz, gevşek ve korkunun sonucu olan titreme hariç hareketsiz hale getirmişlerdi erkek kardeşlerinin sopasına hazır vaziyette.

Semra: (belli belirsiz sızlanmalardan anlamlı bir kaç kelime çıkarak şekilde son bir umut kendini toplayarak) Ne olur Gökhan yalvarırım ne olur affet ne olur bağışla ne olur dövme!

Gökhan: Sen hiç konuşma abla! Sen hani benden yana olacaktın! Hani benim bu aileyi yönetirken yardımcım sen olacaktın!

Tam bu sırada Gökhan elinde tuttuğu içi boş hafif esnek plastik boruyu havada 2 vınlatmanın sonrasında "bana oyun oynarsınız haaa!..." dedikten sonra "BİİİİİİİİİRRRRRR" Semra ablasının sağ ayağının altına "smaaacccckkkkkk" sesi çıkararak indirdiğinde ablasından çıkan "vvvvvvyyyyyyyaaaakkkkkkhhhhhhhhhhh" sesi çınlattı evin salonunu.

Korkunç VELET (bir falaka hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin