Bölüm 6

810 6 0
                                    

Gökhan: Evet teyze 40 sopa dedim 40 sopaTeyze: durdun sopayı koltuğunun altına filan sıkıştırdın ya o bakımdan sordum

O sırada yavaş yavaş kızlar az önceki ciyaklamalardan toparlayabildikleri kadarıyla titreyen sesleriyle söze girmeye başladılar.

Esra: Hayır lütfen 40 olmaz çok acıtıyor

Semra: Yalvarırım Gökhan affet! insaf et ne olur! Gökhan: Dersinizi aldınız mı yani?Semra: Almaz olur muyuz Gökhan

Gökhan: Bir daha sözümden çıkmak...Semra: Tövbe!... haddimize düşmez ne olur affet!... yalvarırım daha fazla vurma!

Gökhan: Esra abla ne düşünüyor bu konuda?

Esra derhal cevap vermedi; biraz kem küm edince Semra ona dirsek atmak istedi ama elleri arkasında sımsıkı bağlı olduğu için kımıldayamadı bile; ancak ablası Esraya doğru bakarak attığı o öfkeli bakış ve öfkesini dışarı vuran o homurdanma Esra için yeterli mesajdı. Diklenecek zaman değildi kesinlikle.

Esra: Evet Gökhan aldık kesinlikle


Gökhan: ne aldınız?

Esra: Dersimizi aldık, sözünden çıkmayacağız hadi canım çöz bizi. Gökhan bu konuşmanın yeterli olduğu gbi bir mimik gösterdikten sonra teyzesine ve Peline doğru döndü.

Gökhan: Neden durduğumu anladınız mı? Hem şimdi ayaklarını kontrol ediyorum bir yara bere var mı? veya herhangi bir fiziki etkilenme var mı? diye kontrol ediyorum. Bir zarar geldin istemeyiz ayaklarının altına; zaten ayakları her seferinde yan yana getirmeleri daha zorlaşıyor. Hem de...

Teyze: Hem de

Gökhan: Hem de bu sayede nefeslenip konuşma fırsatı bularak pişmanlıklarını dile getirmiş oluyorlar. 10 sopanın bunca sorunu çözdüğüne inandırmak için çabalamalarına fırsat vermiş oluyorum. Yoksa buna inanacağımdan değil.

Teyze: Devam yani

Gökhan: Günde 2 paket sigara içen kıza bu alışkanlığını devam ettirmek gibi bir seçeneği olmadığını 10 sopayla göstermenin mümkün olduğuna inanacak halim yok. Tabi ki devam. Ama yalvarışları da bu sürecin parçası.

Hayal kırıklığına uğrayan kızlar korkuyla ve çaresizce yalvarmaya ve mızırdanmaya başladılar. Ancak bunların nafile olduğu Gökhanın kararlı talimatıyla bir daha yüzlerine vurulacaktı.

Gökhan: Evet Esra abla; yine senden başlıyoruz!... Yeterince soluklandınız ayaklarınızın acısı da dinmiştir biraz bence daha fazla zaman kaybetmeyelim. Hadi bakalım ayaklarını düzelt de işimize bakalım

Esra'nın söyleneni yapıp ayaklarını düzeltmesi ilk başta olduğu kadar kolay olmasa da son sopalardan sonra hissettiği kadar da zorlaşmamıştı. Evet molada çocuk hem yara bere var mı diye kontrol etmiş; hem kızları umutsuzca yalvartıp zihinlerindeki direnme gücünü kırmış ve hem de ayaklarını her sopada olması gereken pozisyonda tutmalarını mümkün kılacak yenilenmeyi sağlamıştı.

Sopalar sopaları kızların feryatları da feryatları izleye izleye ilerledi bu ezici cezalandırma süreci. Kızlar ayaklarının altlarına o uğursuz vınlama sesinin ardından inen her sopadan sonra ciyaklamaya başlıyor, ayaklarını istemsizce kıvrandırıyor ve tam o sırada diğeri sıranın kendisine geldiği acı gerçeğini kavrayarak ayaklarını olması gereken pozisyona getiriyordu.18.sopalar vurulmuş ve bunu Gökhan "onsekkiiiizzzz" diyerek bildirmişti ki kapı çalındı. Kızlar hiçbir şey söylemeye cesaret etmeseler de gözlerinde kurtulacaklarına dair bir umut ışığı beliriverdi ama yine de Gökhan teyzesine "tamam ben bakarım" der gibi bakış atarken Esra'nın 19.sopa için ayaklarını hazırlamak üzere zamanı dolmuş ve kızcağızın ayaklarının altına 19.sopa inmişti. Gökhan sadece 15-20 saniye kaldığını ve kapıyı çalanın bu kadar zamanda gitmeyeceğini bildiği için teyzesine "molada açıver" devip işine devam etti... Kızlar içleri umut da dolsa ve ayaklarındaki yangın her geçen saniye artsa da talimatlara uydular. 20.Sopa Semranın ayaklarına indiğinde

Teyzesi kapıyı açmıştı bile. Kapıyı çalanın kim olduğu kapı tarafından gelen ilk sesle birlikte anlaşılmıştı. Teyzenin de alt katında oturan Şükran teyze idi gelen.

Teyze: Şükran hoş geldin

Şükran: Bu ne gürültü yahu kızların başına bir şey geliyor sandım o feryat figan neydi? Televizyondan filan mı geliyordu anlamadım yani sen de buradasın

Teyze: Hayır gökhan ablalarını cezalandırıyor

Şükran: Nasıl yani ne cezası?

Teyze: Ne cezası olacak dayak atıyor; hayatlarının nasıl olduğunu biliyorsun sen de!

Şükran: Evet de normal pata kte dayak bu kadar sürmez hiç dayak çığlığı gibi de değildi şimdi geldi içeriden zaten. O sırada kapıya gelen Gökhan "yok şükran teyze normal dayak değil zaten falakaya yatırdım; isterseniz buyrun gelin kendiniz bakın" dediğinde Şükran hanım derhal içeri girdi ve soluğu salonda aldı resmen.

Şükran: Aaaaahhh!... gerçekten de falakaya yatırmışsın yahu! Bir yaşıma daha girdim.

Kızlar komşu Şükran teyzenin dehşete düşmüş gibi değil de sadece şaşırmış ama biraz da gülümseyen tepkisiyle hayal kırıklığı yaşasalar da "şükran teyze" diyerek dikkati kendilerine çekmeye çalışmaktan da geri durmadılar. Hem pek yüz verecek gibi olmadığından ve hem de cezalarının artma korkusuyla doğrudan "şükran teyze kurtar bizi" diye yakarmadılar ama bu molada Şükran teyze onların üzerine oynamaları gereken kişi olabilir mi diye de düşünmemeleri imkansızdı içlerinde bulundukları durumda. Gökhan komşu teyzenin yorumunu cevaplamada çok da gecikmedi.

Gökhan: Evet falaka dedim ya; teyzemin de söylediği kadarıyla anlıyorum ki siz bile şikayetçiymişsiniz ablalarımın hayat tarzından.

Şükran: Evet oğlum kaçta çıkarlar kaçta girerler hiç belli değildi. Sigara neyse de alkol biliyorsun şişede durduğu gibi de durmaz.

Semra: Şükran teyze ne olur tamam bir daha yok öyle şeyler.

Şükran teyzenin kızları muhatap almaya bile niyeti olmadığı bu yakarışı duymamazlıktan gelmesiyle belli olmuştu.

Gökhan: Evet aynen öyle; dersleri de malum kötüden de kötü; neredeyse hiç devam etmemişler okullarına. Ben de buraya geldiğimden beri güzellikle uyarıyordum ama bir fayda etmeyince

Şükran: Anlıyorum evladım ama falaka nereden aklına geldi?

Gökhan: Bir yerlerine zarar gelmeden canları alabildiğine yansın ki bu ceza ile benim kontrolümü kaybeden değil onların kontrolünü eline alan erkek kardeşleri olduğumu anlasınlar diye.

Şükran: Evet çok çaresiz görünüyorlar

Gökhan: Evet, iyiliklerine olan bir şeyi durdurma konusunda çaresizlikten başka bir durumları olamayacak bu sayede.

Şükran: Valla çok da canları yanmış belli ki

Gökhan: Evet canları yansın ki hizaya gelmekten başka seçenekleri olmadığını anlasınlar. Ama sizi de rahatsız ettik sanırım çok bağırıyorlar. İsterseniz bırakalım.

Şükran: Yok evladım onların sorumluluğu senin sırtında; böyle yola geleceklerse bunu uygulamak görevin. Nasıl terbiye edeceğine ben karışamam.

Gökhan: Veya ey yapalım; ağızlarını kapatalım yahut bağırmalarını yasaklayalım!

Şükran: Yok oğlum yok. Canları yanıyor bağıracaklar tabi ki. Ben zaten rahatsız olmadım; burada kötü bir şey oluyor zannettiğim için geldim.

Pelin: Ya teyze sen de mi uydun annemle Gökhan abiye? Ne demek kötü bir şey oluyor zannettim. İyi şeyler mi oluyor burada? Baksana kızlara: gözleri kurudu ağlamaktan.

Şükran: Aaahhhh! Kızım sen de mi buradasın! Bak kızım gör de ibret al işte; fazla asiliğin sonu böyledir. Kötü bir şey değil dedim evet hatta iyi bir şey içinde bulunduğunuz durumda. Kızlar bugün erkek kardeşlerinin dayağıyla ağlıyor bu sayede yarın başka sebeple ağlamamış olacaklar.

Pelin: Ya sen de mi yaaa!

Şükran: Ya burada garip bir koku var size de gelmiyor mu? Ben dışarıdan geldiğim için aldım heralde.

Korkunç VELET (bir falaka hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin