Bölüm 18

329 3 0
                                    

Semra gerçekten bu işin kötüye varacağınız seziyordu. İkisini de yatıştırmazsa işin sonunda kendisinin de ayaklarının falaka için o kanapenin arkasında bağlanması riskini almak istemiyordu.

Semra: Gökhan tamam da yani abartma bence de; bak sen böyle deyince çok tahrik edici oluyor.

Gökhan: Ama gerçek bu ablacığım yapılacak bir şey yok

Esra: ne diyorsun sen be' dünkü çocuksun işte! sana velet diyorum hatta ben dünkü değil bugünkü veletsin... yetti be

Gökhan: Ablacım ciddi sonuçlara yaklaşıyorsun benden uyarması

Esra: Yine mi döveceksin ha!... gerçeği söylediğim için dayak mı atacaksın?

Semra: Ya sen de sakin ol yangına körükle gitme!

Esra: Ne yangını ne körüğü yahu!... sen de böyle alttan aldıkça bu da kendini bir şey zannediyor.

Bunun üzerine Esra ayağa fırladı ve bir yandan da Semrayı kolundan tutarak kaldırmaya çalışsa da Semra o an Gökhanın gözüne baktı ve "otur" der gibi bakması üzerine kendisi kalkmadığı gibi Esrayı aşağı çekmeye çalıştı.

Esra: Hadi kızım; bizde kabahat bunu karşımıza alıp dinlememiz kabahat. Yok sözünü dinleyecekmişiz de tuvalete gitmek için izin alacakmışız da...

Gökhan: İzinsiz tuvalete gidemezsiniz demedim; gerekirse izne bağlayabilirim ve bunun için de sizin fikrinizi sormama gerek yok; dediğim bundan ibaret.

Esra : Başlayacağım senin tuvaletine de iznine de deyip odadan çıkmak izin arkasını döndüğünde ani bir hareketle kendisine yetişen Gökhan ablasını yakalayıp düşerken zarar görmeyeceği şekilde bir çelmeyle kızı yere yüz üstü yatırdı.

Semra görünürde ablası için ama esasında kendisi için de yaşadığı korkunun etkisiyle yalvarmaya başladı.

Semra: Gökhan!... ablacım!... ne olur sakin ol!... o da yaşça senden çok büyük biraz sinirlendi ama doğaldır; sen de idare et lütfen canını yakma!

O sırada erkek kardeşinin elinden kurtulmak için çaresizce debelenen Esra bu mücadelenin gereği inilti ve homurtuları kesip bir anlık topladığı güçle Semraya kızdı.

Esra: yalvarma şuna ya!... ne yapacaksa yapsın!... öldürsün isterse!

Gökhan ise Esra ablasının öfkeli sözlerini tamamen görmezden gelip; bir yandan gayet günlük bir iş yapıyormuş rahatlığıyla; koltuğun üzerinden aldığı önceki gün kullanılmış ipleri, yer de yüz üstü yatan ablasının sırtında çaprazlayıp üzerine dizini koyarak sabitlediği bileklerine dolarken Semra ablasını muhatap alarak cevap verdi.

Gökhan: Semracım!... dün sizi falakaya yatırıp döverken öfkeli miydim? kendimde değil miydim?

Semra: Öfkeli gibi değildin ama...

Gökhan: Aması ne?

Semra: Bilmem ki

Gökhan: Bilinmeyecek bir şey yok; o zaman da sakindim şimdi de

Semra: Ama dün çok canımızı yaktın bugün yapma bunu lütfen! rica ediyorum!

Gökhan: Benle onun için pazarlık mı yapıyorsun?

Semra: Pazarlık değil de...

Gökhan: Merak etme gerekeni yapacağım; abartmak huyum değil ama bu meydan okumasının karşılığını alacak...

Tam bunu yaparken o ana kadar can havliyle çırpınmasına rağmen üzerinde kendisini sabitleyip ellerini arkadan bağlamakta olan Gökhan'a neredeyse hiçbir zorluk çıkaramayıp bu duruma öfkesiyle daha da delirerek çırpınmaya çalışan Esra bileklerini birbirine kesin olarak bağlayacak son düğüm atılırken kardeşinin Gökhan'la konuşmasının delikanlıda yarattığı bir anlık dikkat dağınıklığı sayesinde ellerini bağlanmak üzere olduğu iplerden bir anda kurtardı ve Gökhan'ın altından kurtulma ümidiyle ileri sürünerek kaçmaya çalıştı ki Gökhan en ufak telaş içermeyen hatta alaycı bir üslupta "nereye kaçıyorsun sen öyle yaaa!" diyerek ablasını tekrar yakaladı. Bunu söylediği üslup arkasından "daha karpuz kesecektik" demesi beklentisini yaratacak kadar rahat ve kendinden emin bir tavrı işaret ediyordu. Semraya "hadi sana söyleyeceklerimi yap da beni lafa tutma" der gibi taleplerini iletti Semra'ya.

Gökhan: Semra hadi sen git Esra'nın gardrobundan özellikle şu gri renkli penye şortunu ve sevdiği tüm kıyafetlerini toplayıp buraya getir.

Semra: Anlamadım

Gökhan: Anlamana gerek yok. Kıyafetlerinden getirebildiğin kadarını getir ama özellikle gri şortunu mutlaka getir.

Esra: Manyak mısın sen! şortuma filan dokunma sakın!

Gökhan: Ben neden dokunayım senin şortuna? Çık çk çk... birazdan görürsün olacakları

Gökhan bu defa daha dikkatli bir şekilde az önce boşa giden aşamaları tekrar gerçekleştirerek ablasının ellerini arkasında bikelleri üst üste gelecek şekilde getirip bacağıyla üstüne basıp sabitledikten sonra ablalarını bağlamak için özel olarak seçip satın aldığı yumuşak ama güçlü iple bağladı ve son düğümü attıktan sonra ablasının üzerinden kalktı. Elleri bağlı vaziyette yerden kalkmaya çalışan Esra Semra'nın kucağında kendisine ait kıyafetlerle salona girdiğini gördü ve öfkeyle haykırdı.

Esra: Semra saçmalama götür onların hepsini geri!

Gökhan: Senin kimseye talimat verecek halde olduğunu zannetmiyorum... Hadi Semra sen onun ne dediğini boşver!... şortu getirdin mi?

Semra: Evet burada getirdim.

Gökhan: Benim mutfakta bir şeyler içeceğim. Sen de o sırada şunun pijama altını çıkar ve gri şortunu giydir.

Gökhan ablası Semraya gereken talimatı vermişti. Semranın bunu öyle veya böyle yapacağından emin bir şekilde 5 dakikalığına salonu terk etti.

Semra: Hadi canım zorluk çıkarma ben de yardım edeyim halledelim şu işi. Çok zor değil.

Esra: Hayır saçmalama şort mu giyeceğim pijama mı ona o mu karar verecek; bu ne biçim şey

Semra: (içinden oooo iş sadece üst değiştirmekle mi kalacak sanıyorsun kimbilir neler olacak diyerek ama zorluk çıkarmasın diye bu düşünceleri dışa vurmadan) Aman ya boşver işte madem giy diyor giy ne var bunda? Hadi ablacım bak bana da kızar sonra; öfkelendirmeyelim

Esra: Zaten öfkelendirmeye çalışıyorum ama velet öfkelenmiyor da; çok sinir bozucu yaaa!

Semra: Tamam işte; hazır sakin iken makul bir şeye ikna edebiliriz. Hadi canım...

O sırada Gökhan mutfakta bir kaç bardak su içti. Biraz sonra hazırlanacak kahvaltı için dolaptan çıkarılması gerekenleri tezgaha dizdi. Yani oyalandı biraz. İçeriden gelen seslerden ablasının ikna olup şortunu değiştirdiğini anladıktan sonra dolu bir sürehi ve temiz bir bardak alıp salona geri döndü. Ve Ablalarını yine önceki gece falaka yedikleri kanapede oturur vaziyette gördü. Esra'nın gri şortunu giymiş olması onu gayet de memnun etti.

Gökhan: İşte böyle kolaymış değil mi kızlar! Bir gri eşofman giymek bu kadar zor olmamalıydı zaten

Semra: Evet evet hiç zorluk çıkarmadı uslu uslu giydi.

"Uslu uslu giydi" sözü Esra'yı içten içe kudurtacak kadar irrite ediciydi başına buyruk karakteri dikkate alındığında. Ama az önce yenilgiyle biten fiziksel mücadelenin yorgunluğu öfkesini besleyecek enerji bırakmadığı için midir bilinmaz; ancak o öfke muhtemel cezanın yine falaka olması hatta pelinin çağırılarak önünde yiyeceği falaka olması korkuya bırakmıştı yerini. Tabi bir de Gökhanın elinde tuttuğu bir sürahi dolusu su ve bardak da neyin nesiydi?

Korkunç VELET (bir falaka hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin