Esra teyzesinin yaptığı kurabiyeden bir lokma alıp tavşan kanı çaydan da bir yudum aldıktan sonra karşısında oturan teyze kızı Pelin'e "mmmmm!... annenin bu kurabiyelerine bayılıyorum. iki kardeşler ama senin annenin kurabiyeleri bir başka" diyerek aldığı keyfi dışarı vurdu.Pelin: evet kurabiyelerini bu kadar sevmen onu memnun ediyor ama benle muhabbetinden pek memnun değil Esra ablacığım biliyorsun.
Esra: Evet farkındayım. Sen de benden etkilenip benim gibi özgür ve bağımsız olacaksın diye korkuyor teyzem; ama korkunun ecele faydası yok senin de ruhun özgür kimseye hesap vermeden kafana göre yaşayabileceğini, ne ondan ne babandan izin istemeden istediğin gibi gezip tozabileceğini zaten biliyorsun.
Pelin (gülerek): Evet ama annem senin beni kışkırttığından emin ve Gökhan abinin seni ve Semra ablamı yola getireceğini umuyor
Esra : Hahhhaaahhh!... Gökhan mı? o dünkü çocuk yahu hatta dünkü değil bugünkü çocuk o kendi yolunu bulsun bizi yola getirmeden önce valla hiç güleceğim yoktu.... Gerçi o da nereden cesaret alıyorsa 2 aydır kafa ütülüyor. Yok efendim okulu neden asıyormuşuz , neden akşam çıkıp sabahlara kadar gelmiyormuşuz ve neden günde 2 paket sigara içiyormuşuz falan da filan. Yani ciddiye alınacağını düşünmesi ilginç. Sen aldırma böyle şeylere, kız gücü diye bir şey var ne istersek onu yaparız. Ağzı süt kokan bir velede hesap verecek değiliz.
O sırada heyecanlanıp sesinin yükselmesi üzerine dedikleri yan odadaki teyzesinin kulağına gidince o da yükselerek geldi odaya.
Teyze: Kızım sen akıllanmayacak mısın? neden bu kızın da kafasını karıştırmaya çalışıyorsun? Ablam illallah etti senin bu dik başlılığından kardeşinle seni buraya yolladı okumaya sen onu da kendine benzettin; bu yetmemiş gibi şimdi de benim kızımı kışkırtıyorsun.
Esra: Kışkırtmıyorum be gözünü açıyorum. Haklarını anlatıyorum. Öyle erkek sözü dinleyen evde kurabiye yapan biri olmasın bağımsız olsun modern bir kız olsun.
Teyze: Sen önce kendi gözünü aç kızım. Hata sende değil tabi enişte bey çok yumuşak davrandı şımarık yetiştirdi seni. Şimdi de hasta diye burada yaşadığın hayattan ve kardeşini kendiine benzetmenden ona bahsedemiyoruz. Ama annen şimdi gerekeni yaptu Gökhan'ı yolladı o da üstüne düşeni yapacak seni hizaya sokacak inşallah. Bu son serserilik günlerin.
Esra: Komik olma ya teyze Gökhan kim ki bana karışacak?
Teyze: tamam yediysen kurabiyeni içtiysen çayını kalk da git kızın dersi var, senin gibi avare değil.
Esra: tamam teyzecim ellerine sağlık ben kaçtım
Teyze: kaçarsın tabi yedin kurabiyeyi içtin çayı çorbayı "bir bulaşığına da el atayım yardım edeyim" demeden kaçarsın
Esra: Kızının dersi var ya teyzecim benim de dersim var... hahahahaaaa....
Esra eve döndü akşam için her zaman takıldığı arkadaşlarıyla program yaptı. Ay sonuna yakın kimsede para yoktu ama bu defa herkes marketten içkisini, şarabını birasını alacak sahilde kafa çekeceklerdi. O sırada kardeşi Semra da geldi. Onun da benzer programları vardı. Birer sigara yaktılar biraz sohbet ettiler, müzik açtılar. Esra'nın canı bira istemişti. "Buzdolabında olacaktı" diye düşündü. Mutfağa gitti. Buzdolabını açtığında biraların yerinde yeller esmiyordu ama süt ve meyve suyu şişeleri vardı. Bu evde alkole, sigaraya vesaire karşı olan ve onun yerine süt ve meyve suyunu öneren bir kişi vardı. O sırada odasında ders çalışmakta olan Gökhan. Bu çocuk üniversiteye yeni girmişti ne çalışıyor olabilir diye düşünürdü zaten. Kapıyı çalmadan hışımla içeri girdi. "Biraları ne yaptın" diye bağırdığında zaten çok da büyük olmayan evde Semra da bu azarlama sesine geldi.
Gökhan: ne bu evde ne başka yerde artık alkol kullanmanıza izin olmadığına göre o içki şişelerine de ihtiyacınız kalmamıştı.
Esra: ne saçmalıyorsun sen
Gökhan: Evet alkol artık size yasak; bugüne kadar güzellikle anlatmaya çalıştım. Burada edindiğiniz içki, sigara ve gece hayatının artık hayatınızdan çıkacağını anlattım ama anlamak istemediniz. Mesela o ellerindeki sigaraları da söndürüp paketlerini bana verin.
Semra: Bak sen çizmeyi aşıyorsun ha!
Esra: Aynen öyle çizmeyi ve haddini aşıyorsun, sen kimsin bize yasak koymak kim? Haddini bil velet!
Gökhan: Yasakları ben koydum ve siz de uyacaksınız! bu kadar basit!
Esra: Uymazsak ne olur?
Gökhan: Bence uymaktan başka çareniz olmadığını bilin yeter
Semra: Esra ablamın sorusuna cevap versene uymazsak kii uymayacağız tabi ki; ne yapacaksın!
Gökhan: adını koymak istemediğim şekillerde cezalandırmak zorunda kalırım; canınız yanar
Esra "hass...." diye küfür cümlesine başlarken bileği ani bir hareketle kavrandı Gökhanın güçlü eliyle ve hareketini kısıtlayacak ama bir yerine de bir sakatlık getirmeyecek ölçüde güçlü bir şekilde kendini kolu arkadan kıvrılmış buldu genç kız... Semra o anda olup bitenin şokuyla "ne yaptığını sanıyorsun sen" derken eliyle herhangi bir şeye etki etmeyecek güçte erkek kardeşinin kolunu tutmaya çalıştı ama 19 yaşındaki delikıanlının en büyük ablasını önce koridora çıkarıp sonra da küçük tuvalete doğru sürüklemesine engel olmayı bırak güçlük bile çıkarabilecek gibi değildi.
Esra ayak diremeye çalışsa da evde kapısında anahtar olan tek bölümü olan küçük tuvaletin önüne gelmesi bir kaç saniye sürdü. Gökhan kapıyı açıp ablasını içeri iteklerken artık ablanın oraya kilitleneceği anlaşılmıştı. Semra cılız müdahalesini biraz daha güçlendirerek ablasının oraya girmemek için gösterdiği direnişe destek için Gökhanın kolundan tutup çekiştirmeye çalışsa da delikanlı tarafından itildiğinde resmen koridorun duvarına yapıştı.
Artık Esra küçük tuvaletteydi kapısını da kilitleyen Gökhanın aklında neler geçtiğini ne tuvalate kilitli olan Esra ne de karşısındaki Semra biliyordu.Esra tuvalette karanlığın içinde kalmıştı. Zerre kadar ışık yoktu. Ama ışığa değil dışarıdan gelen seslere odaklanmıştı tabi ki. Kardeşlerinden Semra elinde anahtar olmadığı için çaresizce kapının kulbunu zorladı ama nafile; iki defa kilitlenmişti kapı...
Zaten aradan 15 saniye geçti geçmedi her nereye gittiyse Gökhan gelmişti belli ki; sesini Semraya "hadi abla salona zorluk çıkarma" derken duydu. Bir mücadele oldu iki kardeş arasında sonra ses azaldı ve salonun kapısının kapanırken çıkardığı sesten Gökhanın ablası Semrayı salona sürüklediğini anladı. Artık oradan gelen sesler o kadar derinden geliyordu ki hiç anlam veremedi. Ancak ses oraya kadar gelebildiyse bağırıyordu belli ki kızcağız.
Esra orada, zifiri karanlıkta kapıyı yumruklamaktan başka hiçbir şey yapamadan 20-25 dakikasını geçirdi. Apartman genelde anne tarafından aile bireylerinin oturduğu ve katta tek dairenin olduğu bir apartmandı ve alt kat bir süredir boştu. Bir alt katta da teyzesi vardı. Sesini pek bir kimseye duyurabilecek halde değildi. Teyzesiyle bir iki saat önce yaptığı kavga onun yardımından medet ummaktan geri bırakmadı 23 yaşındaki kızı. Avazı çıktığınca "pelin" diye bağırdı ama Pelin bu saatlerde kulaklığını çıkarmazdı. Ya müzik dinler yada ingilizce online derste olurdu.
20-25 dakika sonra kapı açıldığında karşısında semrayı görmeyi dileyecek olsa da hayır; karşısında sakin ama yorulmuş ve terlemiş olduğu belli olan kardeşi Gökhan vardı. "ne oldu Semraya ne yaptın?" der demez yine bileği genç adamım güçlü ellerince kavrandı ve o küçük tuvalette direnmek için tutunacak bir yer bulmasına fırsat kalmadan dışarı çekilip çıkarıldı. Salon kapısı zaten en fazla 3-5 adım ötedeydi ve içeriden kızkardeşinin mızırdanma sesleri geliyordu. Gökhanın kapıyı açmasıyla Esra'nın karşısına gözlerinin fal taşı gibi açacak manzara belirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkunç VELET (bir falaka hikayesi)
Roman pour AdolescentsBir aile içi şiddet hikayesidir