O sırada çayları doldurmuş olan Şükran hanım salona girdi...
Şükran: Hayırdır ne sesi
Hayriye: Yukarıdan bir genç kadın çığlığı ve ağlama sızlanma sesleri geldi
Şükran: Hmm...
Tam o sırada aynı çığlık tekrarlanınca Hayriye tekrar söze girdi
Hayriye: Bak duymadın mı sesi? Kız nasıl feryat etti
Şükran: Tamam tamam anlaşıldı bu Esra'nın sesi
Hayriye: Esra mı?
Şükran: Az önce senin önünden yürüyüp yukarı çıkan geç kız yok mu o? Yan dairede oturan Şerife hanımın yeğeni
Hayriye: Neden bağırıyor ciyak ciyak...
Hayriye sözünü bitirir bitirmez yukarıdan aynı ciyaklama tekrar geldi
Hayriye: Bak duyuyor musun bir de erkek sesi var sanki azarlıyor kızı
Şükran: Aynen öyle canım erkek kardeşi onu falakaya yatırmış olmalı
Hayriye: Şaka mı bu? ne falakası?
Şükran: Sen o kızı tanımadın mı mahallede? Eve girdiği çıktığı saat belli değil; elinde sürekli sigara saçma sapan arkadaşları var kardeşi var o da bunun gibi hatta
Hayriye: Ya evet arada görüyordum evet elinden sigara düşmez... ama baksana nasıl feryat figan bağırıyor. Kaçıncı oldu durup durup bağırıyor.
Şükran: Evet bu yüzden erkek kardeşi hizaya getirmek için böyle cezalandırıyor; duyduğun erkek sesi onun kardeşi Gökhan
Hayriye: Nereden bildin falakaya yatırdığını? Kötü bir şey olmasın yani yardım ister gibi bağırıyor kızcağız yani büyükler olarak müdahale mi etsek?
Şükran: Yok şekerim biliyorum da konuşuyorum. 1 hafta önce de böyle sesleri geldi ben de aynı senin gibi endişelendim.
Hayriye: Eee.. gittin mi?
Şükran: Gitmem mi? dayandım kapılarına; içeri buyur etti oğlan bir de göreyim!
Hayriye: Ne gördün
Şükran. Bu oğlan sadece bunu da değil onun kız kardeşi ortanca ablası Semrayı bağlamış ayaklarını da kanapenin arkalığının kenarına sımsıkı bağlamış...
Hayriye: Sen ne yaptın?
Şükran: Ne diyeceğim yahu; kızların gittikleri yol yol muydu?
Hayriye: değildi de
Şükran: Değildi tabi ki...
Hayriye: Ama koca kızlar dayakla yola gelir mi?
Şükran: Vallahi gelir komşu... Göreceksin o uçarı kızların ne hallere düştüğünü ayakları havada sopa yerlerken
Hayriye: ne hale düştüler?
Şükran: Öyle burunlarından kıl aldırmayan kızlardı ya; bak bu oğlan 4 çıplak taban karşısında sımsıkı bağlı ya kıvrım kıvrım kıvranıyorlar; işte burada duyduğun gibi 8-10 saniye arayla bir Semranın ayaklarının altına bir Esra'nın ayaklarının altına vuruyor sopasını ve inanır mısın biri sıranın kendine geldiğini bildiğinde sopa acısıyla kıvrandırdığı ayaklarını titreye titreye yan yana getiriyor. Hatta eminim şimdi de sopa havaya kalktığında yan yana getiriyordur ayaklarını. tek farkı sanırım tek yatırmış bu defa falakaya.
Hayriye: Yazık yaaa!... kıyamam! Çok acıyordur... neyle vuruyordu? Sopa dedin gerçi
Şükran: Şu çocukların tüf tüf oynadıkları içi boş borular olur hani maça gidenlerin bayraklarını geçirdikleri hafif esnek...
