15.BÖLÜM🤍

109 9 16
                                    

DİNÇER ERYİĞİT


Kendimden bile sakınmak istediğim, tek damla gözyaşı uğruna ortalığı cehenneme çevireceğim kadın şu an perişan görünüyordu. 'O bana tecavüz etti mi?, Diye sormuştu. Titreyen sesi, korkusu beni paramparça etmişti, ben yanındayken hiçbir şeyden korkmasın isterdim, hatta ben yanında değilken bile korkmamalıydı. Bütün negatif duyguları hayatından söküp almak istiyordum. Başımı yavaşça iki yana salladım, ona sarılmak istemiştim ama irkilerek geri çekilmesi kalbimde fırtınalar yaratmış, göğüs kafesimi parçalamıştı. "Hayır Eylül, olmadı öyle bir şey," gözlerini kapattığında daha fazla yaş aktı, başını iki yana salladı. "Ben bayıldım, siz ne zaman geldiniz bilemiyorum, gelene kadar ya dokunduysa bana, ya bana sah-" burada onu susturdum, parmaklarımı dudaklarına yasladım, normalde saatlerce konuşsun isterdim ama söyleyeceklerini kaldıramazdım. "Yemin ediyorum olmadı Eylül, doktoruna özellikle sordu Rıza komutanım. İfadesinde de söylemiş o piç kurusu, açık havada bunu yapmak istemiş, bu yüzden yerini hazırlamak için çıkacakken yakalamışız. Düşünme bunları," hıçkırarak ağlamaya başladı, başını göğsüme yasladığında ona dokunmaya korkuyordum, az önce dokunmam onu rahatsız etmişti, "Bana sarılır mısın?" dediğinde sarıldım ama yaraları henüz tam iyileşmediği için hâlâ sıkıca sarılamıyordum.

Aslında artık arada yavaş adımlarla ve birinden destek alarak yürüyordu, hâlâ kendi başına yürüyemiyordu, odasındaki banyoya kadar gidebiliyordu, yine de korkuyordum canının yanmasından. "Yalvarırım ağlama Eylül'üm göz yaşların kalbime kışı getiriyor. Ben ağlarım senin yerine de, sen lütfen ağlama," burnunu çekerek yüzüme baktı, yüzlerimiz o kadar yakındı ki öpmemek için zor tuttum kendimi. "Sen de ağlama, hiç ağlamayalım biz olur mu? Ben iki güne regl olacağım ya ondan duygusalım böyle." alnına dökülen saçları geriye doğru ittim, "Regl seni böyle ağlatıyor mu her ay? Bu konuya bir çözüm bulmamız gerekiyor. Ağlamayalım kara sevdam, şimdi o güzel gözlerinden dökülen yaşları siliyorum ve sana ağlamayı yasaklıyorum. Anlaştık mı?" Hafifçe tebessüm ettiğinde rahatlamıştım. Gözyaşlarını silerek uzanmasına yardımcı oldum, dirseğime yaslanarak onun güzel yüzünü izlemeye başladım. Kusursuz bir güzellikti, benim için öyleydi en azından, ona duygularımı kabul etmemek için uğraştığım dönemde onda bir kusur bulmak için uğraşıyordum ama yoktu, ya da ben göremiyordum. Belki de kusurları bile onu benim gözümde eşsiz kılıyordu. Birkaç saniye gözlerini kapattı ama uyuyamayınca oflayarak tekrar açtı. "Benim uykum kaçtı galiba, aslında gözüm açıkken uykum var ama kapatınca gidiyor." Bir çocuk gibi mızmızlandığı anlarda onu ısırma isteğimi zor bastırıyordum. "Ne yapmak istersin söyle yapalım," bir süre düşünür gibi yaptı. İşaret parmağını çenesine yaslayarak, dudağını büktü, yukarı doğru baktı. "Ben küçükken uyuyamadığımda babam bana türkü söylerdi, sen türkü bilir misin? Biliyorsan bile söyler misin?" gülümsememe engel olamadım, "Biliyorum ama bilmeseydim bile sen istediğin an öğrenir, sana söylerdim ki? Özel olarak istediğin bir türkü var mı yoksa ben mi seçeyim?" yüzümü okşadı, yanağımı iyice avucuna yaslayarak avuç içini öptüm, "Sen seç," dediğinde birkaç saniye düşündüm. Sonra aklıma onu düşünürken dinlediğim türkü geldi. Alakasızdı o anlarda ama şu an söylemek mantıklı geliyordu.

Şu tepe pullu tepe nenni de yarim nenni

Su gelir serpe serpe eski de yarim hani

Dediler yar uyumuş nenni de yarim nenni

Uyardım öpe öpe eski de yarim hani

Dediler yar uyumuş nenni de yarim nenni

Uyardım öpe öpe eski de yarim hani

Altını bozdurayım nenni de yarim nenni

Gerdana dizdireyim eski de yarim hani

AŞKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin