21.BÖLÜM🩶

88 6 0
                                    

Keyifli okumalar dilerim, lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın şimdiden teşekkürler.

🩶🤍🩶

7 HAFTA SONRA

Ne garip varlıklardık, önemsiz şeyler için hayatımızdaki güzellikleri görmeden, tek bir olumsuzluğa takılı kalıyorduk. Her acı sahibine göre ağırdı fakat genellikle basit bir olayı bile dünyanın sonuymuş gibi görüyorduk. Oysa her acı geçerdi. Hayatımızda olumlu yüzlerce şey varken tek bir olumsuzluk yüzünden kendimizi yıpratmak ne kadar doğruydu? Bir insanın başına gelebilecek en büyük acı sevdiğinin ölümüne şahit olmaktı, ben anne babamın ölümüne bile alışıp normal hayata dönmüşken, kendimi beni terk eden biri için yıpratamazdım. İçindeki kırgınlık, öfke ve nefret asla sönmeyecek bir ateşti ancak kontrol edebiliyordum. Korlaşmış duygularımın bir gün büyük bir yangına neden olacağının da farkındaydım. Bunun olmaması için büyük bir çaba sarf etmem gerekiyordu.

Normal bir şekilde, hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam etmem bir haftamı almıştı. İçten içe kendime olan öfkem ve Dinçer’e karşı hissettiğim öfke ve kırgınlık beni etkiliyordu. Sonra öğrencilerimin bunun farkında olduğunu anladım. Dinçer’i bilmeseler de benim için bir şeylerin yolunda gitmediğini hissetmişlerdi. Bana kır çiçekleri toplayıp getirmeyi asla ihmal etmiyorlardı. Hepsi her sabah bana topladıkları çiçekleri getirip sarılıyor, beni sevdiklerini söyleyerek yanağıma minik bir öpücük bıraktıktan sonra yerlerine geçiyordu. Böylesine saf ve temiz bir sevgiye sahipken, aşkın yasını tutmak büyük bir haksızlık olacaktı, hem kendime hem öğrencilerime.

Ancak kalbim eskisi gibi sızlamıyor ve zihnim o kırıcı anılardan uzaklaşıyor olsa da bedenim yaşayamadığım acının etkilerini yaşıyordu. Özellikle son iki haftadır son derece halsiz hissediyordum.

Sürekli midem bulanıyordu ve özellikle sabahları uyanır uyanmaz banyoya zor yetişiyordum. Bugün öğrencilerime karnelerini teslim ettikten sonra bir süre bu şehirden uzaklaşacaktım. Hastaneye gitmem gerekiyordu fakat o hastane benim kabusum olduğundan bu şehirde gitmeyi düşünmüyordum.

Tek tek tüm öğrencilerime karneleriyle beraber kendilerine aldığım kitapları hediye ederek öptüm. Gözlerim dolmuştu, onları çok özleyecektim. Ben dolu gözlerle onları izlerken birbirlerine bakıp fısıldaşmaya başladılar, sonun hepsinin gözleri Ferhat'ı bulunca Ferhat söz istedi. "Öğretmenim, biz şimdi üç ay sizi göremeyecek miyiz? Gerçi ben her gün yanınıza gelirim ama arkadaşlarım da özler sizi." Yüzü düştü ve parmaklarıyla oynamaya başladı. "Ben de sizleri çok özleyeceğim ama aynı şehirdeyiz bir araya geliriz ki yine. Hem ben ufak bir tatile çıkacağım bir süre seninle de görüşemeyiz ama hemen döneceğim." Hepsinin gözleri dolmuştu. Emir devam etti. "Biz de gelebilir miyiz evinize?" Çekinerek sorması beni üzmüştü, benden çekinmelerini istemiyordum ki.

"Gelebilirsiniz tabi ki. Hatta şöyle yapalım ben döndükten sonra ailelerinizle iletişime geçelim ve hep birlikte güzel bir piknik yapalım olur mu?" Hepsinden sevinç çığlıkları yükselirken gülümsedim. Ferhat hepsine bir işaret verdiğinde sıralarının altında sakladıkları bir şeyi almak için eğildiklerinde kaşlarım sorgularcasına çatılmıştı. "Öğretmenim biz de size hediye aldık, daha doğrusu yaptık. Ben hepsine öğrettim." Ferhat son cümleyi söylerken göğsünü kabartıp kendisini gururla işaret etmişti. Alt dudağımı ısırarak çocuklarımı izledim. Hepsinin elinde rengarenk kağıtlardan yaptıkları çiçekler duruyordu. Hep bir arada koşarak bana hediyelerini vermeye geldiler. Çiçeklerin saplarına kendi isimleri yazıyordu. Ayrıca her birinin elinde bir de zarf vardı. Üzerlerinde isimlerinin yazdığı. Hepsine tek tek sarılırken ağlamama engel olamamıştım. Birkaç öğrencim daha ağlıyordu.

AŞKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin