25.BÖLÜM🩶

36 4 2
                                    


Keyifli okumalar dilerim lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın şimdiden teşekkürler ❤️

🩶🤍🩶

DİNÇER ERYİĞİT


Zamanın her şeyin ilacı olduğu söylenir, insanları inandırmaya çalıştıkları en büyük yalandı bu. Zaman ilaç falan değildi. İçinizi yiyip bitiren bir parazit olduğunu düşünün, şifası yok. Zaman ilacınız olamazdı aksine, sizi ölümünüze yaklaştırırdı. Yavaş yavaş, acı çeke çeke. İşte benim için de zaman tam olarak böyleydi. Günler aylara, aylar yıllara dönüşürken içimdeki özlem bir parazite dönüşmüş, yavaş yavaş bitiriyordu beni. Eylül... aklımı kaybetmek üzereydim. Onunla geçirdiğim son gecenin ardından bir korkak gibi kaçıp gittiğimi düşünmüş olmalıydı. Haklıydı bu şekilde düşünmekte. Ama ben kendim için gitmemiştim ki.

Rıza Albay benim uzak duramayacağımı fark etmişti ve Eylül'ün tayininin farklı bir şehre çıkması için gerekli işlemleri yapacaktı. Eylül öğrencilerine o kadar bağlıydı ki bunu kaldıramazdı. En önemlisi bunu amcasının yaptığını bile bilmeyecekti. Arkasından gidebilirdim, her şeyi yok sayıp yakar geçerdim ama o an bunu düşünememiştim. Habersizce gitmeyi tercih etmiş, kendimi sonsuz karanlığa mahkum etmiştim. Eylül'ün canı da çok yanmış olmalıydı. Yine de yalnız değildi, atlatırdı.

En sevdiğim ay gelmişti nihayet Eylül... normalde en sevdiğim ay diye bir şey yoktu fakat Eylül ile bağlantılı, bana onu anımsatan her detaya aşıktım. Yine de Mardin'e dönmek için seçilen ay manidardı. Yıllar sonra buraya dönmüştüm. Hangisi daha zordu, yıllardır Eylül'den uzak yaşamak mı? Döndüğümde karşımda başkasını görmek mi? Görebilecek miydim ki? Belki de çoktan ayrılmıştı bu şehirden. Hiç haber almamıştım, Mardin'i terk ettiğimden beri buradan kimseyle iletişim kurmamıştım. Şehri terk etmek yetmemiş ülkeyi terk etmiştim. Yanıma yalnızca Eylül'ün vesikalık fotoğrafını alarak. O fotoğraf her an kalbimin üzerindeydi. Hâlâ burada mıydı? Nasıl bir düzeni vardı? Yeni öğrencilerini de sevmiş miydi? Severdi.

Çok üzülmüş müydü arkamdan? Beni affedebilmiş miydi? Hiç hakkım yoktu ama affetmesini istiyordum. Hayatında biri var mıydı? Atlatmıştır benim gidişimi ama birine kolayca güvenebilir miydi? İçten içe bunun yaşanmasını istemiyordum. Onu biriyle görmeyi kaldıramazdım. Benim bu şehirde ne işim vardı?

Bütün reddedişlerime rağmen Rıza komutan benimle görüşmek istemişti. Normalde kabul etmeyecektim fakat beyin kanaması geçirdiğini ve durumunun ağır olduğunu öğrenince son isteğini kıramazdım. Ki zaten kendisi geri dönmem için gerekli işlemleri yapmış, beni tekrar timine almıştı. Bu yüzleşmeye hazır hissetmiyordum. Görmek istediğimi de sanmıyordum. Hastanenin bahçesinde öylece durmuş binaya boş gözlerle bakıyordum. Adımlarım ileri gitmiyordu.

Hastane bahçesi sakindi, birkaç kişi vardı ancak dikkat çeken tek kişi koşuşturan kız çocuğuydu. Bahçedeki herkesin dikkati ondaydı. Tek başına elindeki rüzgar gülüyle koşuşturuyor, kahkahalar atıyordu.  İçeri girmemek için yeterli bir bahaneydi, bu kız çocuğunu biraz daha izleyebilirdim. Ben banka oturmak için ilerlerken kız çocuğu beni gördü, duraksadım, beni incelemeye başladı. Ailesi neredeydi? Kız beni izlemeye devam ederken gülümseyerek göz kırptım. Ellerini arkasında kavuşturarak minik adımlarla bana yaklaştı. Ben banka oturunca yanıma oturdu. Ayakları yere değmiyordu. Benim bacaklarıma ve kendi bacaklarına bakarak bana yandan bir bakış atıp bacaklarını sallamaya başladı.

"Kocamansın," dediğinde gülümsememe engel olamadım. "Sen de miniciksin." Kaşlarını çatarak üç yaptığı elini uzattı "Çünkü ben daha üç buçuk yaşındayım." Alt dudağımı ısırarak gülümsememi bastırmaya çalıştım. Çok tatlı bir çocuktu. "Öyle mi? Benim yaşım da kocaman ya o yüzden daha büyüğüm."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 6 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AŞKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin