🐤1🐤

25.9K 1.6K 315
                                    

Ayyyyyy, yeni bir kurguyla geldimmmmm! Bu kurgumuz texting değil, normal olacak ve bir baba kız kurgusu. Bu yüzden çok heyecanlıyım. Niye baba kız kurgusu yazdığıma da gelecek olursak...

1 - Baba kız kurgularını çok seviyorum. Çok tatlı ve masum oluyorlar.

2 - Çise'nin bebekliğini yazarken küçük, üç yaşında bir kızı yazmayı çok sevdiğimi fark ettim. Böyle peltek peltek konuşuyorlar, Allah'ım...

Neyse, ben yazmaya başlayayım, siz de okumaya başlayın.

Benim bu paragrafları yazış tarihim 5 Mayıs 2024.

Küçük not 1: Küçük kızımızın diyaloglarını yazarken standart Türkçe kullanmayacağım çünkü 3 yaşında bir çocuktan bahsediyoruz, konuşmasında kayan kısımlar var, ayrıca anlam bozuklukları ve ek yanlışlıkları da olabilir, bu da kızımızın yaşından kaynaklı.

Küçük bir not 2: Adı geçen her karakteri bilmenize gerek yok, önemli olanları zaten bölümler boyunca göreceğiz.

Başlangıç tarihinizi alabilir miyim?

.

Imposiblety'den

İstanbul'a gelen turistlerin en zenginlerinin konakladığı; gösterişi, mimarisi ve güler yüzlü çalışanlarıyla adından bolca söz ettiren otelin hareketli, hareketli olmasına rağmen sessiz lobisinde küçük, üç yaşlarında bir kız çocuğu oturuyordu.

Kızın sarı saçları kısa ve kıvırcıktı. Yüzüne gelen bukleleri elleriyle sürekli geriye itiyor, daha sonra kollarını kucağına koyduğu sarı sırt çantasına tekrardan sımsıkı sarıyordu. Yeşil gözleri korkuluydu, annesi saatlerdir geri gelmemişti ve zemine kadar uzanan yüksek camlardan gördüğü kadarıyla hava kararmıştı.

Karanlıktan korkardı. Çok korkardı hem de.

Dolu gözlerinden akan sıcak yaşlar yanaklarıyla buluşmaya başladığında dudaklarından tek bir ses parçası dahi çıkmadı. Annesi ağladığında hep çok kızardı. "Sessiz ol!" derdi. "Bir de senin cırlamanı mı dinleyeceğiz?" Eğer tüm bunlara rağmen devam ederse cezası tuvalette kilitli kalıp oradan saatlerce çıkmamak olurdu. Küçük elleriyle sildi çenesine ulaşan gözyaşlarını. Başını çantasına yaslayıp iç çekti.

Resepsiyondaki çalışanın gözleri fark ettiğinden beri küçük kızın üzerindeydi. Önce otelde kalanlardan birinin kızı olduğunu düşünmüştü ama öyle olsaydı saatlerdir lobide, tek başına oturuyor olmazdı. Ailesinin yanından habersiz ayrılmış olsaydı da illaki haberi gelirdi. Zengin aileler ortalığı ayağa kaldırır, hatta suçu olmamasına rağmen bazı görevlilere bağırırlardı.

Yanındaki arkadaşına "Beş dakikaya geliyorum." deyip saatlerdir oturduğu yerden çıktı. Ortalık sakindi, bu saatlerde pek gelen olmazdı, bu yüzden rahattı. Yine de senelerdir yoğun tempoda çalışmasının etkisiyle adımları hızlıydı, kızın yanına gelmesi yarım dakika bile sürmemişti.

"Merhaba."

Korkutmamak için tatlı bir sesle konuştuğu kız başını kaldırdı. Çok açık bir yeşil olan gözlerini kadına diktiğinde kadının tebessümüne hafif bir şaşkınlık bulaştı, kızın yanına kendisini iliştirirken "Ne kadar şirinsin sen." dedi kendine engel olamayıp.

"Teşekküy edeyim."

Kadın gülümsedi bir kez daha. "Annen nerede canım?"

Kızın güzel gözleri bir kez daha doldu. "Biymiyoyum." derken sesinde büyük bir çaresizlik vardı. Burnunu çekti. "Geyicem dedi, geymedi." Küskündü, hatta kırgın. Annesi onu unutmuş muydu?

MİNELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin