🐤20🐤

22.6K 2.6K 2.2K
                                    

Yetiştim, yetiştim, geldimmmmm

7100 kelimeden fazla olduuu, hem de açıklamaları saymıyorummm. Bunun hatrına 1600 oy, 2000 yorum bekliyorum, haberiniz olsun.

Dün bölüm attığımda bu bölüme daha hiç başlamamıştım galiba, ay yoruldum hdjsbshsj

Son kısımları tekrar okuyamadım, yazım hatalarım olabilirrr.

Nasılsınız bu aradaaa?

İyi okumalarrrr

.

Imposiblety'den

"Canımın içi, gelebilir miyim?"

Minel babaannesinin sesini duyunca başını yapbozundan kaldırdı. Gülümseyip "Geyebiyiysin babane." dediğinde Gülten de gülümsedi. Odaya girince yere, halının üzerine, oturup elindeki tepsiyi de yanına bıraktı.

"Sana çikolatalı kurabiye ve meyve suyu getirdim."

Minel tepsideki kurabiyelere baktı. "Ama aç değiyim ki..." dedi tatlı tatlı. Kahvaltıda bir sürü şey yemişti çünkü babası yine tabağını her türlü şeyle doldurmuştu.

"Aç olmana gerek yok babaannem, aç değilken de bir şeyler yiyebilirsin. Hem bu kurabiyeleri senin için yaptım, denemek istemez misin?"

Minel babaannesinin kurabiyeleri onun için yaptığını duyunca itiraz etmedi daha fazla. Tabağa uzanırken "Teşekküy edeyim babane." dedi tatlı tatlı. Gülten torununa dayanamadı, elini çenesinin altına koyup yanağına yumuşak bir öpücük bıraktı.

"Babaannesinin küçük meleği..."

Minel utangaç bir tavırla gözlerini kaçırırken kurabiyeden minik bir ısırık aldı. Ağzına yayılan sıcak, çikolatalı ama çok yoğun olmayan tatla mutlu oldu; kurabiyeleri sevmişti.

"Meyve suyun çilekli ve vişneli, canımın içi. Seversin diye düşünüyorum."

"Çiyek ve vişne." diye tekrar etti kız çocuğu. "Seveyim babane."

Gülten gülümsedi, torunuyla oyun oynamayı çok istedi o an ama yemekleri yetiştirmesi gerekiyordu. Uzun süredir yemek yapmayınca paslanmıştı, akşam yemeğini hazırlaması bayağı vaktini alıyordu.

"Sen bunları ye, meyve suyunu da iç, ben de yemek hazırlayayım bir tanem, olur mu? Tepsi burada dursun, ben sonra gelip alırım."

Minel başını salladı, kıvırcık saçları da onun bu hareketiyle sallandı. Kurabiyesinden ufak bir ısırık daha aldığında Gülten odasından çıkmıştı.

"Bu payça şuyaya, tavşan. Bu da buyaya."

Tavşanı yanındaydı, kamerasıysa yatağının üzerinde duruyordu. Bir şey çekmek istediği zaman boynuna asıyordu kamerasını, diğer türlü bunalıyordu sürekli boynunda var olan ağırlıkla.

"Buyanın payçası neyde?" dedi yapbozun sonuna geldiğinde. Son bir parça kalmıştı, halısının üzerine baktı, hiçbir yerde eksik parçayı göremedi. Yatağının altına bakmak için arkasını dönmeye çalışırken ayağı meyve suyu bardağına çarptı, bardak devrildi. Kırılmadı ama içindeki tüm meyve suyu krem rengi ağırlıklı halıya döküldü.

Minel kesik bir nefes çekti içine korkuyla. Halıda büyüyen kırmızı lekeye baktı, elleri giydiği mavi tulumu sıkıca kavradı. Kızacaklardı, ona çok kızacaklardı, meyve suyunu dökmüştü.

"Sen iyi bir dersi hak ediyorsun. Allah'ın belası! Senin kadar yaramaz bir çocuk görmedim ben ömrü hayatımda. Yükten başka bir şey değilsin. Allah'ın belası!"

MİNELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin