🐤12🐤

21.8K 1.9K 569
                                    

Nasılsınız canlar???

Stok bölümlerim bitiyor, yetiştirmeye çalışıyorum, help
.

Imposiblety'den

Pazar kahvaltısı için bir aradaydı Aktunalar, Ayaz bile Hale tarafından kaldırılıp masaya getirilmişti. Minel ve Gökhan eksikti sadece, Ankara'dan daha dönmemişlerdi. Masadakilerin bu yeni baba kızın ne yaptıkları hakkında bir fikirleri yoktu çünkü Gökhan aradıklarında açıp konuşmak yerine meşgule atıp "Sıkıntı yok." mesajı atmayı tercih ediyordu.

"Biz geydik!"

Minel'in enerjik sesi salonun ucuna ulaştığında herkes başını o tarafa çevirdi. Minel Gökhan'ın kucağındaydı. Pembe bir tişört ve mavi kot bir şort giyiyordu. Çok şirindi, her zamanki gibi.

"Hoş geldiniz canımın içi." dedi Gülten gülümseyerek. Oğlunu da torununu da özlemişti sadece iki gün geçmesine rağmen. Hem anne ve babaanneydi o, aklı kalıyordu.

Gökhan cevap vermedi, yüz ifadesinde de bir değişiklik olmadı. Minel'se babasının tam tersiydi, gülümsedi. "Hoş buyduk." dedi tatlı tatlı.

"Çok özledim amcasının balı, gelsene bana."

Gökhan Engin'e kısa bir bakış attı. "Yemek yiyecek." dedi aksi bir şekilde. Eve geleli bir dakika bile olmamıştı ama hemen Minel'i ondan almak istiyorlardı. Ankara'ya mı taşınmalıydı ya da belki, daha mantıklı düşünmesi gerekirse kendi evini de göz önünde bulundurabilirdi.

"Hep de bunu bahane ediyorsun." diye homurdandı Hale. Gökhan'ın Minel'le yakınlaşmasını hep istemişti, hâlâ daha istiyordu ama bir yandan da sinir oluyordu küçük kardeşinin Minel'i daha çok sevdikçe onu daha paylaşamaz olmasına.

Gökhan ablasını yanıtlamaya tenezzül etmedi. Minel'i sandalyesine bırakıp kendisi de yanına geçti. Her sabah çalışanların hazırladığı kahvaltı tabağının bir benzerini yapmaya başladı. Ankara'dan satın aldığı bir arabayla gelmişlerdi, Minel yol boyunca uyumuş olsa da yolculuk onu acıktırmış olabilirdi.

"Ankara maceranız nasıl geçti güzelim?"

Minel Hakan amcasına baktı, gülümseyip başını salladı. "Çok güzeydi!" Cıvıl cıvıldı sesi çünkü gerçekten çok güzel vakit geçirmişti, masadakiler ona kızmasın diye "Güzeydi." deyip geçmiyordu bu sefer.

Gökhan hazırladığı tabağı Minel'in önüne bıraktı, "Hepsi bitecek." dedi katı ama ılımlı bir sesle. Minel babasına baktı, bu asker tıraşlı adamın yemek konusunda ne kadar inatçı olduğunu bildiği için itiraz etmedi, "Tamam." dedi yavaşça. "Yicem."

"Ne yaptınız fıstığım Ankara'da? Anlat azıcık."

Çatalı küçük bir siyah zeytine batırmaya çalışırken cevapladı Minel, gözlerini bir Doruk abisine bir de tabağına çevirdiği için bir türlü başaramıyordu zeytini yakalamayı.

"Futboya gittik. Sonya... Bana foyma aydı. Heykes aynı giydi. Sonya... Şaykı dinyedim." Aklına gelen şeyle gözleri büyüdü. "Hıııı!" dedi heyecanla. "Sayı kayt oydu! Heykes ayaka kayktı."

Herkes güldü onun bu heyecanına, uykudan gözlerini açmakta zorlanan Ayaz ve genelde gülümsemekle yetinen Arda bile. Gökhan da dayanamadı, eğilip kızının saçlarına yumuşak bir öpücük bıraktı. Söz vermişti kendisine, cüce dediği bu kısa varlığa sevildiğini sonuna kadar hissettirecekti.

Hale ve Engin imalı bir şekilde bakıştılar. Biliyorlardı Gökhan'ın Minel için yelkenlerini suya indireceğini ve anlaşılan oydu ki Ankara'ya gidip beraber vakit geçirmeleri bu konuda bayağı sağlam bir adım atmalarına neden olmuştu. Gökhan Minel'i kabullenmediği zamanlarda bile ona karşı yumuşaktı, şimdiyse bu ılımlılık bayağı bariz bir hale gelmişti.

MİNELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin