🐤2🐤

20.6K 1.7K 286
                                    

Hale Aktuna'dan

"Hoş geldiniz."

Boynundan ayırmadığı kulak üstü kulaklıklarıyla Ayaz kapıyı açtığında gözleri önce benim gözlerimle buluştu, dudaklarına tatlı bir tebessüm oturacaktı ki Hakan abimin elinden tuttuğu, çekingen ve utangaç bakışlarla etrafı inceleyen Minel'i fark etti.

"Dayı?"

"Anlatacağız aslanım." diyerek kısa kesti abim. İçeri girdik. Diğerlerinden daha farklı renkte bir mermerle döşenmiş, annemin "Ayakkabılarınızı burada çıkaracaksınız, sakın kirli kirli girmeyin evime!" diyerek yaptırdığı küçük kısımda durup ayakkabılarımızı çıkardık.

Gözlerim bize bakan, beyaz elbisesinin eteğini sımsıkı kavramış Minel'le kesiştiğinde gülümsemeden edemedim. Yeğenim miydi bilmiyordum ama çok şirin olduğu kesindi, insanın her yerini ısırası geliyordu.

"Gel bakalım." Engin abim koltuk altlarından tutup Minel'i havaya kaldırdı. "Minel'in ayakkabılarını çıkarır mısın güzelim?" Başımı salladım. Arılı, an itibariyle Hakan abimin tek omzunda asılı duran sırt çantasıyla aynı renkteki ayakkabılarını çıkardığımda beyaz çoraplı ayaklarını görmemle dişlerim kamaştı.

Isırmak istiyordum!

"Çıkardım."

Abim Minel'i evin temiz, çorapla bastığımız kısmında yere bıraktığında "Ayakları üşür mü acaba?" dedim endişeyle. Bu yaşta bir çocuk görmeyeli on sene olmuştu, çoğu şeyi unutmuştum.

"Yazın ortasındayız." dedi yanımdan ifadesiz bir suratla geçen Gökhan. "Üşümez." Gözleri bir kez olsun Minel'e değmedi, ceketini portmantoya adeta fırlatıp oturma odasına girdi.

Arkasından bakarken "Döveceğim ben bunu." diye kızdığımda "Sakin ol." dedi Hakan abim. "Bir anda böyle bir haber almayı kabullenemedi, bizim eve gelmek zorunda kaldığı için de öfkeli."

Hepimizin kendi evleri vardı ama yazları Gökhan haricinde hepimiz annemlere geliyorduk; çocuklarımız birbiriyle vakit geçiriyor, evde yalnız kalmıyorlardı. Gökhan'ın -bildiğimiz kadarıyla- bir çocuğu olmadığı için, ayrıca ailemizin bu küçük oğlu bağımsızlığına çok düşkün olduğu için o burada kalmazdı. Şu an abim "Mantıksız davranma, bizimle geliyorsun." dediği için öfkeliydi.

"İyi de küçücük kızın suçu ne? Yüzüne bile bakmıyor çocuğun!"

Sesim yükselmişti. Ben zaten hep yüksek sesle konuşur, bağırır, kahkahalar atardım. Bu yüzden ne normal bir zamanda direkt odasına gidip oynadığı bilgisayar oyununa devam edecekken şu anda Minel'i merak ettiği için yanımızda bekleyen oğlum ne de abilerim bu halime şaşırmadı. Minel'se alışık değildi, irkildi. Hakan abimin bacağına yaklaştı bana hayranlıkla bakan gözlerine sinsi bir korku yerleşirken.

Pişmanlıkla dudaklarımı ısırdım. "Ben sana bağırmadım Minel." diye de belirttim ama bir değişiklik olmadı. Normalde bu miniğin gönlünü almadan buradan bir adım dahi atmazdım ama açıklama yapılması gereken bir anne babam, bir de üç yeğenim vardı.

"Gel Minel." Hakan abim eğilip Minel'in elini tuttu. Eğilip diyordum çünkü Minel'in elleri abim eğilmediği sürece ellerine yetişmiyordu. Ailemizin erkeklerinin uzun boylu olduğunu biliyordum ama yine de bu görüntü beni her seferinde şaşırtıp keyiflendiriyordu.

Karakolda olduğumuz süre boyunca Hakan abimin yanında durduğu için midir bilinmez, Minel'in en çok güvendiği kişi oydu. Hiç itiraz etmedi dediklerine, pıtı pıtı adımlarla abimi takip etti.

Yok, yok, bu kızı ısırmak şart olmuştu artık!

"Hoş geldiniz oğ-"

Annemin cümlesi yarıda kaldı çünkü gözleri Minel'le kesişmişti. Dudaklarından "Ay..." sesi çıkınca babam başını gazetesinin çengel bulmaca sayfasından kaldırdı, dik duruşunu bozmadan anneme baktı. "Ne oldu hayatım?"

MİNELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin