🐤6🐤

22.7K 1.7K 460
                                    

Bölümden önce sorayım, nasılsınız, iyi misiniz?

Kuzey Aktuna'dan

"Pencere hep açık olsun babaannem. Boya kokusu sizi rahatsız eder, hele de şu yavrucağı." Boya kutularının başında dikilip dikkatle sarı boyaya bakan Minel'i gösterdi.

Doruk babaannemin onuncu uyarısına gözlerini devirip "Tamam babaannem, tamam balım." dedi onu dışarı iterken. Bense gülümsedim, babaannemin koluna girip Doruk'a ters bir bakış attım. Durdu, sırıttı. Dayanamayıp ben de güldüm.

"Ben dikkat edeceğim hepsine babaanne." dedim babaannemi odanın kapısının önüne çıkardığımda. Babaannem dertli bir şekilde iç çekti. "Şu Doruk'a zerre güvenim yok ama sana güveniyorum evladım."

Güldüm, içeriden Doruk'un sesi geldi. "Duyuyor ve seni kınıyorum babaanne." Babaannem aldırmadı, saçlarımı hafifçe okşayıp koridordan çıktı.

Odaya girdiğimde zemine serdiğimiz naylon ses çıkardı, Doruk bana döndü. "Babaanne dedim, bağrıma bastım, hain çıktı." diye yakındığında "Abartma." deyip boya kutularına baktım.

Minel'in odasının duvarlarını sarıya boyayacaktık. Belli bir yüksekliğe kadar toz pembe bir ahşapla kaplattırmıştı halam duvarları, geri kalanı için de Gökhan amcam birkaç boyacı ayarlayacaktı ki Doruk araya girmiş, "Biz yaparız!" demişti.

Ayaz da odadaydı. Tuhaftı ama anlayabiliyordum. Minel'le vakit geçirmek istiyordu. Hiçbir zaman bunu düşündüğünü kabullenmeyecek olsa da bir kardeşi olmasını istemişti. Minel kardeşi olmayabilirdi ama bu bir şeyi değiştirmiyordu, ona şimdiden abi gibi davranmaya başlamıştı.

En küçük, daha doğrusu eskiden en küçük olan kuzenime abi diyecek biri olması tuhaftı.

"Ben de boyim."

Minel ayağa fırlayıp bize bakarak konuştuğunda "Birkaç yeri boyayabilirsin abim." diyerek açık kapı bıraktım. Gülümseyip başını salladı. Bu sırada kirlenmemek için bembeyaz bir kıyafetle kendini kaplamış Arda ona aynı kıyafetten giydiremediği için endişeyle bakıyordu, çok kirleneceğini düşünüyor olmalıydı.

Doruk elindeki rulo fırçayı açık sarı boyaya batırdı. Çıkardığında kovaya geri damlayan boya damlacıkları Minel'in adeta hipnoz olmasına neden olduğunda gülmeden edemedim. Kot, askılı elbisesi, açık sarı tişörtü, aynı sarı tonunda çorapları ve iki yandan bağlanmış bukleli saçlarıyla çok şirin gözüküyordu.

Ben de fırçalardan birini alıp boyaya batırdığımda Ayaz ve Arda da aynısını yaptılar. Arda çok yavaş ve temkinliydi ama bu hali normaldi. Normal olmayan şey boya yapmayı kabullenmiş olmasıydı. Şu an soluduğumuz kimyasallar hakkında bir sürü şey söylemeliydi ama yapmıyor, bize eşlik ediyordu. Kendisi de maske takmamıştı ayrıca.

Duvarların zaten az bir kısmı boyanacaktı, bir de dört kişiydik. Bu yüzden yarım saatte bile bayağı bir yeri boyamıştık. Bu sırada ufaklık ayağımızın altında dolaşıyor, bir anda yanımızda belirip "Şuyayı da boya." diyerek küçük işaret parmağıyla boyamadığımız yerleri gösteriyordu.

Beş dakika geçtiğinde ve Minel yanıma gelip bacağıma yaslanmadığında durumun garipliğiyle kaşlarımı çattım. Arkamı döndüğümde sebebini anladım, küçük merdivenin üstüne çıkmış, camdan dışarı bakıyordu. Eğilmese bile kalbim tekledi, yanına gidip hızla belinden tutarken "Minel!" dedim yüksek sesle.

İrkildi, bakışları bana döndüğünde korkuyla geri çekilip sırtını açık cama yapıştırdı. Sesimi yükselttiğim için böyle olduğunu anlayınca rahatlaması için gülümsedim. "Düşebilirdin abiciğim, çıkılır mı hiç öyle?" Sesim yumuşaktı, yine de yüz ifadesi değişmedi.

MİNELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin