48. Bölüm - Başkasıyla mı Sözleniyor!

85 9 1
                                    


 Geçmişin ağırlığını hissettiği bedenini zoraki kaldırıp Süheyla'ya doğru yürümeye başladı.  Büyük bir tepkiyle karşılaşmayı beklerken, sanki karşılarında yıllardır kızının hasretiyle yanıp tutuşmuş bir baba varmış gibi izliyordu olan biteni, evin kadınları.

 "Sen" dedi titrek bir sesle. Ve sonra, "Sen benim kızım mısın?" Diye devam etti, sorulması gereksiz bir soruyla.

Süheyla nefret dolu gözlerle bakıyordu hiç tanımadığı adama. Eliyle dur işareti yaparak, "Yaklaşmayın!" Dedi. 

 Tamam dercesine başını sallayarak bir iki adım geriye gitti babası. Titreyen kalbine engel olamıyordu. Bir babasına bir Süheyla'ya bakan Umut, hangi duyguları yaşayacağını bilemez bir haldeydi. Süheyla için çok mutluydu. Peki ya kendisi? Yıllardır babasından göremediği şefkati, şu kısacık saniyeler içerisinde Süheyla'ya karşı gösterdiğini izliyordu. Sevilmemişti. Belki de kan çekmemişti. 

 - Bir kez bile bana şefkat göstermedin, beni hiç sevmedin değil mi? Sevmemek için mi erkek çocuk istedin?

Umut'un gözü yaşlı sorusuna ne cevap vereceğini bilemedi. Biraz kekeledikten sonra konuşmayı denedi.

- Sevdim. Sevmez olur muyum? Ama ben sevgisini gösterebilen, nazik bir varlık değildim. Yine de bir yerler de içimde kopan fırtınaya da -her ne kadar anlam veremesem de- engel olamıyordum. Meğer o fırtınanın sahibi şimdi buradaymış...

 Süheyla'nın annesi Umut'un yanına gelerek, "Ben seni çok sevdim yavrum. Neden beni görmüyorsun?" Dedi, kolundan tutarak. Kolunu çekip anne bildiği kadına doğru baktı. Baştan aşağı süzdü. Gözlerini kısarak konuştu.

- Sen! Sen hiç konuşma! Bu hikayede erkek çocuk bekleyen, zalim biri varsa o da sensin! Bir kızın olduğunu öğrendiğinden beri bir kerecik bile onun için yüreğin sızlamadı. Takmışsın Umut da Umut! Kusura bakma ama -beni sevmemiş olsa da- buradaki merhametli kişi baba bildiğim adammış! 

 Babasına doğru döndü. Yanına usulca yaklaştı. Gözlerinden süzülen yaşlara engel olamadı, silmeye de dermanı yoktu. 

- Ona çok iyi bir baba ol olur mu? Yıllardır çektiklerini ona unuttur. 

"Umut!" Dedi, gür bir sesle Süheyla. 

"Benim kimseden bir beklentim yok, olmayacakta! Bu kadar dram yeter! Buradaki insanlar benim ailem değiller! Sen de daha fazla büyütme ve yuvanda kalmaya devam et. Benim buraya gelme sebebim, çıktığım evin anahtarını sana teslim etmekti. Anahtarı al da gideyim artık." 

Başını iki yana doğru sallayan Umut, aşk dolu gözlerle bakıyordu sevdiği ama aslında kardeşi olan kadına. Çaresizlikten gelen acıyla ellerinde çıkan kaşıntıları ovuşturuyordu. 

"Ben o anahtarı asla almam. Burası da orası da senin yuvandır."

"Umut! Yeter artık! Madem benim süt kardeşimsin, burada kalmanda herhangi bir sakınca yok değil mi? Bu kadın hala senin de annen, bu adam hala senin de baban. Ama ben burada kalmam, zaten yakında nasipte varsa evleneceğim biliyorsun."

 Gözünden boşalırcasına düşen yaşlarla, onayladığını göstererek salladı başını. Ve sonra babaannesinin yanına doğru gidip kulağına fısıldadı, "Sen bu hayatta benim en büyük düşmanımsın! Sevdiğim kadını elimden alanımsın. Kork benden!"

 Ortamın gerginliğinden başı ağrımaya başlayan Süheyla, derin bir nefes aldı ve anahtarı bir köşeye koyup gitmeye yeltendi. Babası yürüyerek bir hışımla önüne geçti. Alnı boncuk boncuk terlemişti.

"Gitme Süheyla! Beni bu halde bırakma, yalvarırım sana!"

"Garip insanlarsınız. Sizleri anlamakta güçlük çekiyorum. Biri, erkek çocuk için dünyaları yıkıyor, diğeri çocuk kaçırıyor, ötekisi kendi oğlu sandığının gerçekte oğlu olmadığını öğreniyor ama kızı için kılı kıpırdamıyor ve sonra erkek olsun diye dünyaları yıkan adam, kızı için yalvarma pozisyonuna geçiyor."

 Uçuşan eşarbını düzelttikten sonra devam etti.

"Çok yorgunum. Bu saatten sonra sizleri kaldırabileceğimi sanmıyorum. Lütfen siz de hanımınız gibi gaddarlığa devam edip peşimi bırakın."

Canını acıtıyordu asil kokulu kadının, anneliğe dair hiç kıpırtısı olmayan kadının robot gibi durması. Bu haliyle Umut'a nasıl bu kadar düşkün olmuş anlam veremiyordu. Babasından gördüğü şefkati annesi de verseydi, belki bütün yelkenleri suya indirip omuzunda ağlayacak, geçmişin yaralarını saracaktı. Ama yoktu. Hanesine düşen yine hayal kırıklığıydı. 

"Hoşça kalın" Dedi ve oradan uzaklaştı. Geride gözü yaşlı iki adam bırakarak...

                                                                                                   ...

  Çok fazla uzaklaşmadan bir banka oturdu. Nereye gideceğini ve kimde kalacağını henüz bilmiyordu. Öyle fazla çevresi de yoktu. Donuklaşmıştı. Derin dondurucuya konulmuş gibiydi duyguları artık. Çözülmek için sıcak bir ortama ihtiyacı vardı. 

Kaç gündür sevdiği adamla da görüşmüyordu. Ne zaman evleneceklerine dair bir planları da yoktu. Her şey yarım yamalak kalmıştı. Ne Cihad mesaj atıyordu ne de Süheyla. Bitmiş miydi aralarındaki her şey yoksa...

   Beyninde dolaşan birçok soru ağır geliyordu artık. Belki de yalnızlığa alışmış, tek bir insan sesine dahi tahammülü yoktu. Eski mahallesine dönmek için yerinden kalktı. 

 Bindiği otobüsten inerek Cihad' ın evine doğru yürüyüp kapısını tıklattı. Arayı açmamak lazım diye düşündü. Mesaj atmadı diye gurur yapmaya gerek yok, belki bir sıkıntısı vardır diye düşündü. Ne zaman hazırsan o zaman nikah tarihi alalım demek için hazırlandığı esnada kapı açıldı.  Heyecanını bastırarak başını kaldırdı. Her şeye rağmen yüzüne takındığı tebessümün yerini hüzün almıştı. Parlak abiyesini tutarak kapıyı açan, Tuana' dan başkası değildi...

                                                                                                ...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Asil Kokulu KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin