5.bölüm - Vurgun Yedim!

2.9K 370 32
                                    

Cihad'ın cevap vermeyip, tebessümle yetinmesine bir anlam verememişti Süheyla. Gizemli olmayı mı seviyordu yoksa gizem, karakterinin bir parçası mıydı? Karşılaştıkları andan itibaren garip garip davranması hiç hoşuna gitmemişti.

"Benim daha fazla meraklanıp, ısrarla sormamı bekliyorsun anlaşılan ama sana istediğini vermeyeceğim gizem yuvası" diye içinden söylenen Süheyla, umrunda değilmiş ifadesi veren mimikleriyle konuya nokta koydu.

Sevinç hanımın pişirdiği lezzetli yemekleri "Besmele" çekerek tabaklara doldurmaya başladı. Tıpkı Ramazan ayında olduğu gibi hurma ile başlanıyordu ziyafetler. Bu, Süheyla'nın edindiği güzel prensiplerden biriydi.

Her tabağın ortasına küçük bir not, iki de hurma koymaya başladı. Çocukların gelmesine az bir zaman kalmış, notları yetiştirmek için epey telaşa kapılmıştı.

Telaşını görüp daha fazla dayanamayan Cihad "Neden bu kadar telaş yaptınız?" sorusunu yöneltmeden edemedi.

Sorusunu yanıtlamayıp, işine devam etti. Sorduğu sorunun cevabını almak için tekrar tekrar soran Cihad'a karşı öfkelenip, kızgınlıkla yanıtladı.

-Sizin o gizemli takılmaya çalışmalarınız sebebiyle gecikmiş olmayayım?"

Aldığı cevap ile istemsizce tebessüm etti. Her ne kadar Süheyla gizemlilikten hoşlanmasada, Cihad böyle bir adamdı. Bir çok cümleyi sarf etmek yerine bir tebessüme sığdırabiliyordu. O, duygularını da, düşüncelerini de içinde yaşamayı seviyordu.

Süheyla öyle miydi? Tam aksine duygusu, sevinci, öfkesi, merhameti, adaleti ve asilliği ses tonundan mimiklerine kadar belli olurdu. Yaşadıkları onu, ne kadar hırçın biri haline dönüştürse dahi, ahlakından hiç bir zaman ödün vermemişti. Bu yüzden asildi. Bu yüzden asalet kokuyordu her yanı. Ahlak elbisesinden başka daha asil ne olabilirdi ki...

"Ayrıca" diye söze başlamıştı Süheyla. "Siz neden hala buradasınız? Tabak çanak içinse, ertesi gün teslim edeceğimden şüpheniz olmasın."

Neden orada durduğunu, ayaklarının neden gitmek istemediğini Cihad da bilmiyordu. Şimdi ne dese yalan olacaktı. "Çocuklar için" dese asıl niyeti o değildi. "Tabak çanak" dese hiç alakası yoktu. "Sizin için" dese o hiç olmazdı. Henüz kendisi de kabullenememişti.

"Eğer istemiyorsanız gideyim" diye mırıldandı, son sözü Süheyla'nın üzerine atarak.. Bir yandan kalbinin ritmi kulaklarına kadar duyulmaya başlamıştı. Bir yandan da "Umarım gidin demez, umarım" diyen iç sesiyle savaş veriyordu.

Ve korktuğu cevap gelmişti "Gidin!"
"Demeseydin ne olurdu ki be hırçın kız" mırıldanışıyla birlikte "Peki" dedi güçlü bir sesle.. "Gidiyorum ama bir ihtiyacınız olursa..."

Cihad'ın cümlesini tamamlamasına izin vermeden "Olmaz!" demişti. Bu defa EyvAllah dercesine başını sallayıp ağır adımlarla yürümeye koyuldu.

Sokağın başına vardığında yanından geçen genci gözü hiç tutmamıştı. Bu mahallede böyle gençler hiç dolaşmazdı.

Aradan geçen bir kaç saniye sonra sesleri işitti.

"Vay vay vaaay.. Sonunda karşılaşabildik kağıtçı güzeli"

Bu ses Umut'dan başkasına ait değildi. Umut'u karşısında gören Süheyla, tek kaşını kaldırıp, "Senden korkmuyorum" ifadesini vermişti.

"Hayrola! Kağıt toplamayı bıraktık da aşcılığa mı başladık!"

"Cevap vermeye bile değmezsin" edasıyla başını sallayan Süheyla, işini yapmaya devam etti. O sırada çocuklar da gelmeye başladı. Çocuklarla selamlaşan Süheyla "Herkes yerini biliyor nasılsa. Yavaşça geçelim haydi" diyerek bu mutlu günün açılış konuşmasını yapmak için masaların başına geçti.

Asil Kokulu KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin