42. Bölüm - Sen İlah Mısın

380 38 17
                                    

O günden sonra Süheyla gecesini gündüzünü evinde kalıp bundan sonraki günlerini nerede geçireceğini düşünmekle geçirdi. Bir ailesi vardı aslında olmayan. Bir ailesi vardı aslında zor durumlarına çare olacak olan. Bir ailesi vardı aslında tüm yaralarını saracak olan. Ama varken yoktu. En acısı da buydu.

Çok geçmeden kapı zilinin çalmasıyla birlikte yerinden fırladı. Başörtüsünü takıp pencereden kimin geldiğine baktı. Gözlerine inanamıyordu. Odayla kapı arasında çok mesafe olmamasına rağmen gidene kadar kalbi duracak gibi hissetmişti. Bir hışımla kapıyı açtı gözleri dolu dolu. Karşısındaydı. Aylar sonra kavuşmuştu. Tek bir fark olsa dahi. Vuslatın sonra erdiğini sanmış olsa dahi.

- Rabia'mmmm!

- Abla.

Tam boynuna sarılacak iken arkasından gelen adamları fark etti. "Neler oluyor" dedi endişe dolu sesiyle. Rabia başını önüne eğip tek bir kelam edemedi.

İçlerinden yetkili olanın sözleri dünyasını başına yıkmıştı.

- Evi boşaltmanız lazım.

- Neden? Ne diyorsunuz siz?

Haciz memuru sorusunu yanıtlamadan içeriye girmiş eşyaları süzmeye başlamıştı.

Rabia'ya kaşları çatık bir şekilde bakan Süheyla'nın yüzünde soru işaretleri beliriyordu.

- Sen peki? Sen neden buradasın? Sen sorumu cevaplarsın heralde değil mi? Bu adamlarla bağlantın ne senin?

Başını kaldırıp siyah sürmeli gözleriyle Süheyla'nın gözlerine bakan Rabia acıyla yutkundu. Derin derin nefes alıp verdi.

- Var bir bağlantım. Sorma. Se- se- sen denileni yap.

Gözlerinden yaşlar süzülüyordu asil kadının. Bir zamanlar saçının teline zarar gelmesin diye çabaladığı kardeşi hem pavyon kızı olmuş hem de karşısında haciz memuru olarak duruyordu. Anlam veremiyordu. Aklı almıyordu artık.

- Yazık ettin kendine. Yüzündeki boyadan, gösterdiğin saçından, sergilediğin bedeninden tutta giydiğin şu kıyafetlere kadar. Baştan aşağı müminlik nasıl kaybedilir adlı çalışma olmuşsun. Sen benim nur yüzlü kardeşimin katilisin. De haydi ne alıyorsan al ve sonra git işine!

Sinirlenince çektiği sürmelerin arasında küçücük kalmıştı gözleri. Önce ne diyeceğini bilememiş, nasıl üstün geleceğini bulamamıştı. Sonra bir bir kusmaya başlamıştı içindeki kirli cümlelerini.

- Bana bak Süheyla! Sen artık çok olmaya başladın! Bir tek sen iyisin değil mi? Bir tek sen Müminsin. Bir tek sen güzelsin, iyi kalplisin. Sen cennetlik ben cehennemlik değil mi? İşte sen busun. İşte sen böyle karşındakini günahkar yapacak kadar kendini ilahlaştırmışsın.

- Gerçekten sözlerimden bunu mu anladın? Sahi bu mudur yani? Hayır yani senin düşünme yeteneğinde değişmiş. Bu gerçekten çok acı. Tam bir din düşmanı gibi anlamaya başlamışsın kelimeleri.

Biraz daha yaklaşmıştı yanına. Topuklu ayakkabısıyla girdiği eve ara sıra iğrenerek bakıyordu. Süheyla'nın eşarbından tuttu.

...

Asil Kokulu KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin