4.bölüm- Öyle Bir Kul!

3.4K 417 85
                                    

Güneş, tüm olumsuzluklara rağmen gülümsemekten vazgeçmiyor ve tüm mazlumlara göz kırpıyordu. O muhteşem ışığı Rabia'nın sol gözüne denk geliyordu. Güneşin "hadi güzel kız uyan" dercesine gözüne vurmasıyla tek gözünü araladı.

Oda neydi? "Bismillah!" dedi korkmuşçasına. Gözlerini kapatıp kapatıp yeniden açtı... baktı.. baktı.. ve yine kapatıp açtı.. Biricik ablası yere oturmuş, başını iki elinin arasına alıp kardeşinin yatağına dayanarak sabahlamış!

-Ablaa.. Sabah oldu. Ablacımm.. Canım ablacım uyuya mı kalmış..

Deliksiz bir uykuya dalan Süheyla, duymuyordu seslenişini.

-Ablaaa! Heyy! Uyansana yaa. Kızacağım ama hee! Hiç duymuyor ki.
-Boynun tutulacak huuuu!!!

Rabia'nın huu! diye bağırmasıyla aniden sıçrayan Süheyla'nın yüreği ağzına gelmişti.

-Ne! Ne oldu! İyisin değil mi bir tanem?

Uykusuzluktan birbirine yapışan gözlerini ayırmaya çalışırken, konuşan kardeşini dinlemeye çalıştı.

-Ben iyiyim iyi olmasına da, sabaha kadar böyle uyunur mu ya?

Elleriyle gözlerini ovuşturan Süheyla "saat kaç" diyebildi ancak.

-Malesef ki güneş doğdu ve biz sabah namazını kaçırdık abla.

Gözlerini sonuna kadar açmış, ağlamaklı hale geldi.

-Ne ciddi misin sen! Ne olur şaka de, Allah rızası için!

Ablasının haline tebessüm etmişti. Öyle masum öyle güzel görünüyordu ki gözüne.. Yanaklarını sıkıp, latife etmeye başladı.

-Aaa gözlerini açamayan pembiş yanaklı kıza da bakın. Fal taşı gibi nasılda açtın ama o gözleri.

Derinden bir af demişti Süheyla. Yere oturmuş, astığı suratıyla kardeşine baktı.

-Rabia! Dalga geçmenin sırası mı? Pis pis güleceğine, namazı kaçırdığımıza üzül azıcık!

-Ya abla tamam ya, bende üzüldüm ama böyle duracağımıza kılalım hadi. Sende biliyorsun ki öğle vakti girmeden sabah namazını kıldığımız sürece, aynı sevabına yaklaşmış oluyoruz.

Ben nasıl unuturum bunu dercesine ayağa fırladı.

- Doğru diyorsun ya. Öğle vakti girmeden önce ve güneş doğduktan 45 dakika sonra vaktinde kılıyormuşuz gibi sünnetiyle beraber kılıyorduk. Rabbim ne güzel imkanlar sağlıyor! İnan demeseydin unutmuştum bunu ya. Uzun zamandır namazı kaçırmayınca gitmiş aklımdan!

O sırada kardeşini tekerlekli sandalyesine bindiren Süheyla, her zaman yaptığı gibi abdest alması için yardım etmiş, daha sonra kendisi abdest almıştı.

  Süheyla'nın kendisine ait bazı prensipleri vardı. Öyleki, bir şey yapılacağı zaman önceliği daima kardeşine veriyor, kendisini aciz hissetmesini sağlayacak tüm olanakları siliyordu. İşte bu sebeple abdesti önce kendisi almak yerine, kardeşine aldırmayı uygun görmüştü.

Abdestlerini alan güzel kardeşler, namazlarını eda edip, dualarını ettiler. Namazdan sonra çayı koyan Süheyla, bir yandan da ortalığı toparlamaya koyuldu.

Eline aldığı salatalığı oldukça gürültülü şekilde ısıran Rabia'ya döndü. "Kulağımın zarı patladı Rabia!" Gülmüştü. Rabia'nın hiç umursamayıp ısırmaya devam etmesi daha da fazla gülünç göstermişti kendisini.

Ağzını şapırdatıp;

-Ablaa.. dedi o meraklı ses tonuyla.

-Efendim kuzum.

Asil Kokulu KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin