Giray Göktepe...
Derin ve soluksuz bir uykudan terden sırılsıklam bir halde ve göğsümde bir ağırlıkla gözlerimi açmam benim içinde şaşırtıcı olsa da uyku hali bir şekilde yatakta oturmuş karşımda ki kitaplığıma boş gözlerle bakıyordum.
Gözlerimi sıkıca yumdum ve kollarımı iki yana açarak gerindim. Tekrar aynı pozisyonda oturmaya devam ederken kitaplığım da ki çerçeveye takıldı gözlerim. Yemin törenimden bir kare. Bir yanımda bana sıkıca sarılmış kız kardeşlerim diğer yanımda fotoğraftan kısa bir süre önce ağladığı için burnu ve gözleri kızarmış annem vardı. Annemin hemen yanında bakışları yüzümde gururla gezinen babam. Belki babam hayali olan askerliği yapamamıştı ama oğlu olarak ben anlı şanlı Türk Askeri olmuştum. Ben asker olmak için doğmuştum. Bugün vardım yarın yoktum. En büyük hayalim şehit olmaktı bir zamanlar, şimdi ise yaşamak için bir sebep daha eklenmişti hayatıma. Asrın.
Hayatıma girdiği süre zarfında çok kez düşünmüştüm. Nasıl bu kadar çabuk sevdirdi kendini? Hep tugay zamanlarımda ki arkadaşlarım 'Bu kadar duygusuz olma valla görücü usulü evlenir geçersin.' derdi. Açıkçası bende öyle düşünüyordum çünkü kabul etmek gerekiyordu ki biraz ketum bir kişiliğim vardı.
Ama Asrın hayatıma girince sanki sert kabuğum kırılmaya başlamış hatta kırılmıştı. Karşımda duran çerçeve ve başarı belgelerinden bakışlarımı çevirip odama kısa bir göz gezdirdim. Su içsem iyi olucaktı. Üzerimde ki battaniyeyi kenara çekip masamın üzerine attığım beyaz tişörtümü alıp başımdan geçirdim. Sessiz olmaya özen göstererek yavaşça kapımı açtım çünkü fark ettiğim kadarıyla Asrının çok hafif bir uykusu vardı. Arabada uyuduğu vakit en küçük bir araba kornası ve sarsılma da irkilerek uyanmıştı. Başta sorgulasam da üzerinde durmamıştım.
Kapıyı açmamla ve dışarıya bir adım atmam bir olmuştu fakat karşılaşmak istediğim bir görüntü değildi şuan gördüğüm görüntü. Yerde uzanan biri vardı. Koridor karanlık olduğu için kim olduğunu anlamamıştım. Anlık Irmak olduğunu düşündüm, bir ara uyurgezer gibi evin belli başlı köşelerinde bulurduk onu. Yavaşça yanına ilerledim.
"Ah be kızım bitmedi mi bu senin uyurgezerliğin." dedim kısık ve sitemli bir sesle. Yerde uzanan bedene yaklaşmamla aldığım kan kokusu kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. Bu sefer hızla yerde ki bedene doğru bir adım atınca saçlarının kapattığı yüzünün hemen yan tarafının da ki kanları gördüm. Parlak açık renk saçlar aklıma tek bir kişinin ismini getirsede soğukkanlı bir şekilde yerde ki bedene eğildim.
Hızla yere eğilip yerde ki bedeni tutup yavaşça kaldırdım ve yüzünde ki saçları geriye doğru götürdüm. Asrın. Dokunmaya kıyamadığım saçları kırmızılara boyanmış Asrın. Sırtımda ki tüm kasların gerildigini hissettim. Ensemden akan soğuk teri hissediyordum. Gördüklerimin bir rüyadan ibaret olmasını ilk kez isteyecek durumdayım. Ellerimi nereye koyacağımı bilemez bir şekilde bir elim ense kökünü bir elim yüzünü buldu.
"Asrın."
Her zaman dudaklarımdan şiir gibi dökülen ismi ilk kez bir savaşın ortasında kaybeden bir askerin sersenişi gibi çıkmıştı. Göğüs kafesimin tam ortasında beliren ağrının etkisiyle nefes alamadığımı hissettim. Asrın kan kusmuştu. Canımdan bir parçam, canım belki dakikalarca acı çekmişti burda.
Hızla ellerimi bacaklari ve sırtının altından geçirdim ve onu hızla kucakladım. Kayıtsız kalarak aptallık etmiştim, onu hızla hastaneye yetistirmeliydim. Mesleğimin bana kattıklarından biri de soğukkanlılıktı. Soğukkanlı olmak çok zordu benim için. Kalbimin içinde yanan ateş vardı ve her saniye o ateşe odun atıyordu sanki.
Merdivenleri hızlı adımlarla inerken merdiven tahtaları deli gibi gıcırdıyordu.
"Güzelim dayan, dayan yetiştiricem seni hastaneye."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurşun İzi
Teen FictionAskeriye de Hemşirelik yapmaya başlayan Asrın Güneş, Şafak Tim komutanı Üsteğmen Giray Göktepe ile tanışır. Fakat bilmediği bir şey vardır, oda onun daha önce yanlış numara vasıtasıyla Giray Göktepe ile konuştuğudur. (YAZIM HATALARINA ALDIRIŞ ETMEYİ...