Asena kaşlarını çatarak gözlerini açtı. Kafasının yanındaki elini kaldırıp gözünü ovaladı. Bir ses duyuyordu, şarkı gibi bir şeydi. Kafasını kaldırıp sarılarak uyuduğu adama baktı. Gülümsedi. Bu adamı tanıyordu. Ona dondurma almıştı. Belki yine alırdı. Annesinden dondurma istediğinde -ki bunu sık sık isterdi- hastalanacağını veya dişlerinin ağrıyacağını söyleyip duruyordu.
Doğrulup poposu üzerine oturduğunda ses gelen tarafa baktı. Adamın cebindeki telefon çalıyordu. Elini uzattı, sonra iki eliyle telefonu avuçları arasına alıp ekrana baktı. Dört yaşında bir çocuğun isimleri okuması hayli zordu tabii. Üstelik kreşe bile Londra'da giden bir çocuk için.
Zar zor okuyabilmişti. "Yamyam." Kaşları çatıldı. Bu ismi hep o kocaman adam için söylüyorlardı. Asena nedensizce sevmemişti onu. Hatta onun yanında dolaşan koca göbekli ablayı da sevmemişti. Parmağını ekranda sürükleyip kırmızı tuşu tıkladı. Ses gitmişti, çünkü Asena aramayı reddetmişti. Küçük kız gülümseyerek etrafa baktı, bu oyunu sevmişti.
Sıradaki arama geldiğinde yine ekrana baktı. Yamyam yazısını görünce -Yaman'dı aslında, ama dört yaşında ve türkçeyi pek de iyi bilmeyen bir çocuk için Yamyam diye okumak bile başarıydı- reddetti. Yeniden gülümsedi. Bu defa başka bir yazı vardı ekranda. Bilmediği bir harf, ama yakın olan bir harfe benzetebilirdi ne de olsa bebekti. "Caala." Sanki bunu da duymuştu! Evet, evet! O korkunç kadındı. Kaşları iyice çatıldı. Hemen aramayı reddetti.
Ekrana doğru gülümserken bu defa başka bir isim karşısına çıktı. Uzun bir isimdi. "Nes..." Dikkatle inceledi ismi. "Nesyılan." Tanımıyordu bu ismi. O yüzden onu da reddetti. Birkaç aramayı böyle reddedip durdu.
Sonra ekranda tanıdık bir isim gördüğünde, "Anne!" dedi neşeyle. Hızla telefonu açtığında Alaz kızın anne diye bağırmasına uyanmıştı bile.
Alaz nerede olduğunu çözmeye çalışırken telefonuyla konuşan minik kızı fark etti. "Uyuyoruz." Kız telefonla konuşurken kafasını cilveli cilveli sağa sola sallıyordu. Alaz gülümseyerek kısık gözlerle kısa bakıyordu. Sonra doğrulup iki eliyle de yüzünü sıvadı. Esnedikten sonra Asena'ya doğru döndü. Asena kocaman telefonu yanağına bastırmıştı. Gözleri Alaz'ı bulduğunda gülümsedi.
Alaz yaklaşıp Asena'nın saçından öptü ve bu sırada telefonu elinden aldı. Telefonu kulağına yaklaştırıp, "Efendim, Asi?" diye sordu.
Asi, "Alaz", dediği anda sesi kayboldu yerini Yaman'a bıraktı. "Neredesin, oğlum sen?! Saatten haberin var mı?" Yaman'ın durmadan sıraladığı sorulara yetişemiyordu. "Nikah memuru seni bekliyor, oğlum!"
"Nikah memuru?" Alaz dumura uğradı. Buruşturduğu yüzüyle Yaman'ın söylediklerini anlamaya çalışıyordu.
"Tolga bile İlayda'ya evlilik teklif etti! Sen hâlâ ortalıkta yoksun!"
"Ne Tolga'sı ya..."
"Oğlum, sen düğünde şahidim olacaktın ya benim hani! Nasıl unutursun ulan!" Yamam bağırıyordu.
Alaz telefonu kulağından çekip ekrana baktı. Saati fark edince, "Işınlanıyorum, abisi", demişti.
"Hadi fırla!"
。゚•┈୨ ♡ ୧┈•゚。
Alaz Asena'yı da alıp düğün mekanına gelmişti. Bu defa bmv model arabasını seçmişti. Geçen sarı yarış arabası iki kişilik olduğu için sorun çıkartmıştı.
Arabayı düğün mekanının yakınındaki garajda park etti. Muhabirler sağdan soldan çıkıyordu. Alaz arabadan inip birkaç soruya kaçamak yanıtlar verdikten sonra Asena'yı almak için arka kapıyı açmıştı. Küçük kız kollarını açıp Alaz'ın onu almasını beklemişti. Adamın kucağında yerini aldığında şaşkın gözlerle etraftaki muhabirleri izliyordu. Kızın uyuduğu için dağılan elbisesini ve saçını hizmetliler hemen düzeltmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alev alev | asi & alaz
FanficKızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi alt çenesini buruşturdu. "Ölmedin, Alaz, bak hayattasın." Sesi titriyordu. 24mayıs- başladı.