Uzun uzun düşündükten sonra buradayım işte; Türkiye'de.
Annem'in söylediği kartın her iki tarafında da birer esim ve ev adresleri yazıyordu. Uçak İstanbul'a doğrudan iniş yaptığı için ilk önce burada oturan adamın evine gelmiştim.
Taksiciye yeri söylediğimde açıkcası zengin bir muhit beklemiyordum. Parayı verip valizimle birlikte arabadan indim. Kapı numarasının olduğu evi ararken gözümü alamayacağım kadar büyük olan köşk gibi evde takılı kaldım. Bir ihtimal olarak düşündüğüm kapı numarası buydu; 34 numara. Evet, bu evdi. Ben oraya doğru ilerlerken, kısa ve tonton bir teyze; o evden, elinde çöplerle çıktı. Kapıda ve duvarların belli yerlerindeki korumalar, gözümden kaçmamıştı.
Fırsatın ayağıma geldiğini düşünerekten o teyzenin yanına gittim. Elinde ki çöpleri atmış, geri dönecekken durdurdum onu "Afedersiniz, siz bu evde mi çalışıyorsunuz acaba?"
Biraz şüpheyle baksa da sonrasında cevap verdi "Evet, buyrun kime bak mıştınız?"
"Ben Emir Harzem'e bakmıştım." Kadın şaşırsada bunu belli etmemeye çalışıyordu.
"Siz neyi oluyorsunuz Emir beyin?"
"Ben eski bir tanıdığın kızıyım. Kendisi burda mı acaba?"
"Yani Emir bey burda değil memleketine gitti. Gelince ben söyliyim geldiğinizi. Adınız neydi?"
"Ah, demek yok. Peki madem ben sonra tekrar uğrarım. Teşekkürler."
Elimde valizimle ana yola doğru yürümeye başladım. Korumaların, kadını arkamdan sorguya çektiğini duyuyordum. Yakalanmadan oradan uzaklaştım.
Bir ihtimal önce İstanbul'da yaşayan ile konuşurum ilk onunla test yapar olumlu çıkarsa Mardin'e hiç gitmem demiştim. Lakin evde ki hesap çarşıya uymadı.
Neyse artık kısmet Mardin'dekineymiş.
***
Uçaktan inmiş taksiyle ancak meydana kadar gelebilmiştim. Bu gün burada bir ağanın oğlu evleniyormuş bu yüzden çok fazla insan kalabalığı vardı.
Hiç alışık olduğum bir durum olmadığından ben de olabildiğince tenhadan sora sora eve ilerliyordum.
Öncesinde bir otele gitmiş valizimi koyup, üzerimi değiştirdim.
Sorduğum herkes evin yolunu söylemişti. Bilindik bir yer olduğunu düşünüyordum ki kalabalık eve doğru ilerledikçe daha da çok artmıştı. Konak dediğimiz yapının önüne gelince buranın eğlencenin olduğu ev olduğunu anladım.Aradığım ev evlenecek olan ağanın konağıymış meğersem.
Bende ki de şans ya bu kalabalıkta baba adayını nasıl bulayım şimdi.
Tam konak kapısından girecekken koşturan çocukların bana çarpmasıyla ayağım burkuldu ve geriye doğru düşüyordum... Düşüyordum diyorum bakın zira güçlü bir kol tarafından belimden tutuldum. Kafamı o tarafa çevirdiğimde. Siyah saçlı, koyu mavi gözleri, esmer teni olan bir adamdı. Maşallah nasıl kolsa, hala tutuyordu beni sıkıca. Ben tepki vermezken o da gözlerini gözlerime prangalamış, bir saniye olsun ayırmıyordu.
"Iı şey teşekkürler, artık bırakabilirsiniz." Ne yaptığını fark etmiş ve beni bırakmıştı, ama geri çekilmemişti.
"Seni buralarda hiç görmedim, kimlerdensin?" Sert yüz ifadesini bir an olsun değiştirmemişti.
"Niye, buralarda ki her kadını tanır mısın?" Bu onun sapık olduğunu gösteriyordu zira.
Bi an şaşırsa da hemen toparladı, gözlerini başka tarafa çekerek "Hayır bu buralardaki her hane ile bağım olduğunu gösterir." Saçma hepsi akraban değil ya.
Gereksiz muhabet uzadığına kanat getirerekten sonlandırdım "Anladım, teşekkürler yardımınız için." Arkamı dönüp gidecekken kolumdan tuttu.
"Kimlerden olduğunu söylemedin." Önce kolumu koyutardım, zaten çok da sert tutmamıştı.
"Buralı değilim."
"Adını söyle o halde, o zaman kimin tarafında olduğunu bilirim?"
"Kıt mısın arkadaşım, buralı değilim diyorum. Ne tarafından bahsediyirsun?!" Sinirlenmiştim artık. Arkamı döndüm ve bahçeden içeri girdim.
Üç katlı konağın her bir katında insanlar doluydu, bu kadar kalabalık insanın içinde istesem de aradığım adamı bulamıyacağım için; ben de eğlencenin sonunu beklemeye karar verdim.
***
Meğersem benim eğlence dediğim daha başlangıçmış, yemeklerin piştiği yeri bulmuş ve oradaki kadınlardan birini kendimi gıybetçi tutmuştum; maşallah kadına bir yol soralım dedik bir ahiretlik demediği kaldı.
Anlattı da anlattı. Meğersem bu eğlence daha yemek için yapılan küçük birşeymiş(!)
Yarın akşam kına, sonraki günde asıl düğün oluyormuş. Ama bu süreçte bir an olsun eğlenceler bitmiyormuş. İki aşiret arası bir düğünmüş ve bu ailenin ilk oğlu evleniyormuş. O yüzden bu kadar kalabalık oluyormuş.
Yani teyze böyle söyledi. Ben de bu hengamede kimseyle konuşamıyacağım için düğünün bitmesini beklemeye karar verdim.
Yarın akşamki kınaya da düğüne de gelecektim ama. Şu küçük ayrıntıyı unutmamak gerek 'ben bu evlenen adamın üvey kardeşi olabilirim' abimin düğününe katılma şansım varken kaçırmak istemiyordum.
Ayrıca ben bu gibi eğlencelere bayılırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşiret Ailem
Teen FictionKızının varlığından bile haberdar olmayan iki baba ve babasının kim olduğunu bilmeyen bir kız.