Kendime sokak arasına bir ev tutmuş, yerleşmeye başlamıştım. Burası, küçük bir bahçesi olan; müstakil bir evdi. Dilbaz hanım sayesinde evi kolaylıkla bulmuştum zaten.
Sonrasında komşulardan duyduğuma göre, yabancılar kolay kolay buralarda ev bulamıyormuş. Bana, Dilbaz hanım kefil olduğu için; ev sahipleri istediğim evi kolaylıkla vermişti.
Kontrat yapıldı, yeni aldığım eşyalar yavaş yavaş geliyordu. En iyi ihtimal yaşansa bile, olası bir sorunda gelebileceğim bir ev olmalıydı. Bu nedenle evim olmasını istedim, kira bile olsa benim evimdi sonuçta.
Mobilyacı abiler eve eşyaları yerleştirirken ben de ikon kıyafetlerimle kapının önünü yıkıyordum(!) Eşyalar taşınma esnansında, buralar da kirlenmişti.
Kapının önü çok güneş alıyordu şu anda, ilk fırsatta buraya çiçek dikmeliydim.
Ben çalı süpürgesiyle kendi halimde evimin önünü süpürür iken, bir haysiyetsiz, içi toprak dolu saksıyı mis gibi yaptığım yola fırlattı. Evet, FIRLATTI! Zaten sıcaktan kafamdan yanık et kokusu gelmeye başlamıştı, bu da tuzu biberi oldu.
Sinir yüklenmiş şekilde o tarafa döndüğümde, tabiri cayiz göbeği kendinden ayrı bir şekilde kendisinden önde giden bir teyze, önüne uzun bir adamı takmış; buraya doğru kovalıyor.
Şaşkınlığım, sinirimin önüne geçti o an.
"İMDAT, KOMŞULAR! BU TEYZE BENİ ÖLDÜRECEK!" Adam koşarak bana doğru geldi. Hemen arkama geçip saklanmaya çalıştı. Tabi o cüsseyle ne kadar başarabildiyse.
"Kurê fahîşeyê, were vir!" teyzenin ağzı da maşallah. (Oruspunun evladı, gel buraya!)
"Ne diyon teyze sen, ağzını topla." Adam sanırım sinirlenmeye başlamıştı, bu şözlerle. Tabi ben de böyle hakaret yesem ben de sinirlenirim.
"Bana bak asker, seni bu mahallede bir daha göreyim. Keleşle vururum ha!" Dedi teyze hiddetle. Adam askermiş arkadaşlar. Niye kaçıyon lan o zaman? Tutukla sana.
"Ben o evi tuttum teyze, kanunlara göre orası benim evim. Kimse de ben istemeden o evden beni atamaz. Anladın mı?" Teyzenin bir gözü seyirmeye başlamıştı. Ben bile korkmaya başladım, şu anda.
Etrafa bakarken yerde parçalanmış saksıya gözüm ilişince, konudan bağımsız yine sinirlendim.
"Oooov! TEYZE, TEYZEEE! Bak bakıyım bana!" Teyze yanımda ki askerden, gözünü benim üzerime çevirdi.
"Ne var?"
"Ne var!" Benim sinir tepeme çıktı çıkacak.
"Bak bakiyim etrafına teyze, ne var ne yok?" Dedim ellerim belime gitmişti. Şöyle bir bakış attı etrafına.
"Ne var yıkarsın geçer." dedi, yaptığı hiç miş gibi.
"LAN TEYZE-," sakin bir nefes aldım "hanım abla, bak; ben burayı öğle güneşinin sıcağında saatlerce yıkamak için uğraştım. Tam bitti derken senin elinde ki saksı hooop, benim kapımın önüne düş; sonra parçalan. Islak yer tabi, kumla buluşunca oldu mu sana mis gibi çamur."
"Eee ne var yıka, işin ne?" Bak, geliyorlar teyzeee.
"Teyzecim, tonton teyzem, ben de insanım o kadar adamı kovalayacak enerjin var maşallah. Bana burayı yıkamamda yardım edersin bence ha, lütf-"
"Sen bana emir mi buyuruyorsun kaltak! Senin gibilerini cebimden çıkarırım ben."
"Ovvv! Teyze uçtu gidiyor." Dedi kısık sesle yanımdaki herif.
"Tutmayın beni." Al işte bende ki sabır bu kadardı işte.
"Ne?" Dedi yanımdaki asker. Ona cevap vermeden teyzenin üzerine fırladım. Elime ilk geçen, saçları oldu. Sonrası allah kerim oldu zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşiret Ailem
Teen FictionKızının varlığından bile haberdar olmayan iki baba ve babasının kim olduğunu bilmeyen bir kız.