13BÖLÜM: YOK ET!
Bazen insan kendini bir okyanusun derinliklerinde hiss ederdi. Acımasız dalgalarda kaybolursun. O dalgalar seni yıpratır, ama o dalgalara tahammül etmeliydin. Söylesesene şimdi.
O dalgalar tükenmiş bir kişilik mi oluştururdu, yoksa daha güçlü birini mi?
Her yer karanlık, upuzun bir yol. Ne ışık var ne bir yol. Küçük bedenimde ağrılar vardı oysaki yara olmamasına rağmen...
Her yeri beyaz duman kaplamıştı. Ayağıma batan taşlar canımı yakıyordu. Ayak altımı, yakmak yerine dizlerimi acıtıyordu. Qarip değilmiydi? Ansızın birden kendimi , yerde dizlerimin üzerinde, kollarım yukarda vaziyyette buldum. Orkide elbisenin açık bıraktığı dizlerim, kanıyordu. Ellerimi yukardan tutmaktan halsiz düşmüşüm, ellerim titriyor. "Baba yardım et!"dedim bağırarak."Keşke doğmasaydın, yok olsaydın!"dedi babam. "Yok olmak ne baba?"
Ansızın birden yerimden sıçramamla, bunun kabus olduğunu anladım. Artık her gece kabusum olmuştu. İçerinin serin olmasına rağmen, bedenim sıcaktı. Ensemden bir damla terin aktığını hiss etdim. Yine terden saçlarım yüzüme yapışmışdı. Boğazımı temizledim. Asla 7 mayıs, 7 yaşım benim peşimi bırakmayacaktı.
Ayağa kalktım. Artık gün doğmaya başlamıştı. Camdan içeri sızan güneş ışıkları gözlerimi kamaştırıyordu. Oysa kış olmasına rağmen hava güzeldi. Geze bilirdim burayı.
Kolum hala kırıktı. Üzerinde yattığım için ağrı veriyordu. Geze bilirdim mesela. Telefonu çıkarıp bu müthiş manzaranın fotoğrsfını çektim. Başım çatlıyordu resmen. Yerimden doğrulup banyoya irelledim. Ansızın aniden yüzüme çarpan kapıyla, acıyla inledim. "Ben senin..." Küfür edecektim ki, sonuçta cansız bir şey tepki vermeyecekti. "Allah senin kafana taş salsın kapı!"dedim bağırarak. Aslında yüzüne çarpması ayılmama sebep olmuştu. Elimi-yüzümü yıkayarak sıcak bir duşa girdim.
Camda yerini alan buharlar nefes almamı zorlaştırıyordu. Evet, kapalı alan fobim olduğu için kapı açıktı. Hatta şimdiden daralmıştım. Bazıları sıcak duş almaktan keyif alırdı, ama bende hem kapalı alan fobim olduğu için, hemde sıcak buharın nefesimi darladığı için hiç haz almıyordum.
💎
Evet, şuanda bir deniz kenarındaydım. Üstümde hemen yanımda bir köprü vardı. Burası qaripdi. Hemde güzel. İstanbul ayrı bur yerdi benim için. Telefonun çantamda titremesiyle baktım.
Buz adam.
Yazanın Arel olduğunu görünce hemen mesaja girdim. 'Saat beşde gidiyoruz.'yazıyordu mesajda. İnsan bir günaydın yazar dimi? Ama Arel Korkmaz bu, 'günaydın' kelimesini yazarmıydı? Asla. Buz adam patron işte. 'Gelmiyorum.'yazdım ani sinirle. Zaten gelecektimde, biraz çıldırsın.
Yine bir mesajın gelmesiyle baktım.Buz adam.
'Geleceğini biliyorsun zaten. Çene yormağa değmez.'yazıyordu. Adam her şeyi biliyordu. Bende biliyordum gideceğimi zaten. 'Öyle olsun bakalım sevgili patronum.'yazarak yanına smalik koydum. Anında mesaja döndü.
'Olsun bakalım sevgili asistanım.'yazıyordu mesajda. Gözlerimi kamaştıran güneşle gözlerimi kıstım. İstanbulun aksine burada her kes vardı. Ben bu vakitler o denizin yanında olurdum, ve sadece bir kaç adam olurdu. Her kes koluma qarip şekilde bakıyordu. Sanki insan görmemişlerdi. Burası diğer ülkelere benzemiyordu. Kimin ne giydiğine karışılmaz, her kes kendi işiyke meşguldu. Ama sen gel Türkiyeye gel, açık giyin arkandan kaç söz söylerler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safir
Paranormalİntikam, acı, aşk, korku, çocukluk, nefret, kin... Geçmişin acıları başkalarının canını yakarmıydı? Yakardı... Bu oyunda kurban kim olacaktı? Safir... Bu oyunun kurucusu kim olacaktı? Oniks... Geçmişte acıları olan, sevilmeyen, yaralarını kendi başı...