16 BÖLÜM: MÜKEMMEL ÖTESİ.

59 4 2
                                    

16 BÖLÜM: MÜKEMMEL ÖTESİ

Şu anda son surat arabada uçuyorduk. İşte buydu. İllegal birinin asistanı olmak buydu. Ben aslında hiç bir şey anlamıyordum. Çünki yeni uyanmıştım arabada. Gece İstanbula dönecektik. Korkulu bakışlarımı ona çevirdim. Benim uyandığımdan haberi yoktu.

"Biraz yavaş gitsekmi?"dedim yerimde kasılarak.

"Sen uyumana devam et safir."dedi beni korlutmamak için. Ama korku yoktu, telaş vardı. Kaşları çatılmış, alnındaki izler yaranmıştı. Bana yalan söylüyordu! Bir şeyler vardı. Evet, bir şeyler vardı.

Onunla konuşuyordum. Evet, çünki zaman dolmuştu. Bu telaşlı halinin içinde dudağının arasından bir nefes verdiğini duydum. Onunla konuşmam onun için büyük bir şeymiş gibi dudağının kenarı kıvrıldı. Ama şu anda konumuz bu değildi. Biz uçuyorduk !

"Oniks doğru düzgün söyle!"dedim bağırarak. Derin bur nefes verdi. Şu anda parmak boğumları bembeyazdı. Bakışlarını bir qram yoldan ayırmazken, sinirli bakışları bana döndü. "Konuşmadığın zamanında, şimdimi buldun benimle konuşmayı?"dedi alay edercesine. Allahım neydi günahım! Evet, şuamda son sürat uçuyorduk, durmuş burada gelmiş laf sokuyor. Konumuz bu değil! Ona inanmayan gözlerle baktım.

"Peşimizdeler!"dedi daha fazla tahammülü kalmamış gibi. Kim? Ah bir bu kalmıştı.

"Kim?"dedim soru sorarak. Gözlerini sabr edercesine yumdu. "Kızım sen neden bu kadar ço-"diyecekti ki arabanın camını bur kurşunun delmesiyle, başımı aşağı eğdim. "Başını aşağı indir!"dedi bana emr edercesine. Hemen başımı aşağı indirdim.

Evet. Şimdi anladım. Arelin bir çok düşmanı olduğu için ona normal geliyordu. Evet. Kahretsin ki bu araba tekniğini biliyordum! Onları nasıl sıkıştıracağımızı biliyordum! Ama Arel'in buna ikna olacağına emin değilim. Şu anda ışınlanır gibi uçuyorduk. Evet, adrünalini çok seviyordum. Ama ölmek istemiyirdum anasını satayım!

"Arel bir şey söyleyeceğim!"dedim bağırarak. Beni dinliyormuş gibi bana baktı. "Arabanı bana ver!"dedim kurşunlardan korunmağa çalışarak. Şaşkın ve sinirli bakışları bana döndü. "Asla!"dedi kendinden emince. Sabr istercesine gözlerimi yumdum. Şaşkın kalmış olmalı ki, gözlerini açarak baktı.

"Bu sırada sen onların tekerine silahla vurarak yavaşlata bilirsin sevgili patronum!"dedim ona akıl verircesine. Bu akıllıcaydı. Evet, araba kullanmayı ondan iyi biliyordum. Bu fikiri sevmiş gibiydi , ama "Seni tehlikeye atamam."dedi fısıltı gibi sesle. Aman ölmek istemiyorum diyorum, bu bana gelmiş ne diyor. Salak. Ne olmuşdusa bana karşı davranışı değişmişti. Kolumun biri kırık olduğu için gam kullanamıyordum, ama bu hiç kullanamayacağım anlamına gelmezdi. " Kaburgalarım kırılırken öyle demiyordun ama,"dedim alay ederek. Günümüze bak! Burada bir birimize birinci sınıflar gibi söz atıyorduk. Arabanı tutan ellerini daha da sıktı. "Eğer inat edersen, ikimizde buradan sağ çıkmayacağız!"dedim kurşunlardan korunarak. Evet, söylediğim doğruydu. İkimizde buradan sağ çıkmayacaktık. Yaşamak istiyorum!

"Yapamazsın güzellik."demesiyle kaşlarım yukarı kalktı. "İstersem her şey yaparım. Sana burada kalp krizi geçire bilirim mesela."dedim cilveli bir sesle. Boğazındaki yumru aşağı inip kalktı.

Çünki bize çok yakındılar. Buna ikna oluyor gibiydi. Çünki söylediğim her şey doğruydu. Eğer arabanı bana vermezse, ikimizde buradan sağ çıkmayacaktık. Ama ben arabanı kullanırken, Arel onların tekerlerini vurarak yavaşlata bilirdi. Silah kullanmakta o kadar da iyi değildim, ama iş arabaya geldiğinde, mövzu değişiyordu. "Amına koyayım!"diye savurduğu küfürler, ikna olduğunun kanıtıydı. Başka çaren kalmadı, Arel Korkmaz! Evet, arabayı bana vermek zorundaydı. Zafer gülümsemesiyle, gülümsedim.

SafirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin