Yorumlarınızı bekliyorum bebek tanelerimm, iyi okumalar!
Bölüm 27: Küçük Adamın Büyük Sevdası
Onca yıllık yaşamım boyunca aldığım nefesin bile insanların gözüne battığı ve yaşamamın bile gereksiz olduğu yüzüme çarpılarak yaşamıştım. Bir fazlalık, olmaması gereken bir kusurdum insanlık için. Göze batan ve hemen temizlenip yok edilmesi gereken o kara leke...
Sözün özü insanların hayatı boyunca tahammül edemediği her ne varsa o bendim gözlerinde. Oysaki yalnızca dünyaya gelmiş, nefes almış ve fazlasında bile gözüm olmadan yaşamak için savaşmıştım sadece. Öyle ki fazlasına göz dikecek olsam gözümü oyacak insanlarla ömrümü geçirmek zorunda kalmıştım.
Bu dünyaya bir ben fazla gelmiş, bir ben çok görülmüştüm. Ve işte ben de yorulmuştum. Başıma gelenlerle baş edemez hâle gelmiş, bu yolda da kimseyi kendimle heba etmemek için uğraşmıştım. Herkesin gözüne batan ve ortadan kaldırılmak istenen biriyle yakın olmak gözleri kendi üzerine çekmek demekti. Bu yüzdendir ki ne zaman biriyle yakın olsam başına bir şey gelecek diye diken üstünde durur ve elim kalbimde yaşardım.
Başlarda ben de böyle kendimi elbette ki geriye çekmiyordum ama hayat beni buna itmişti. Şu zamana kadar nasıl geldiğim bile baştaki kaçışlarımdan kaynaklıydı. Hemen sıvışır kaçar ve hatta kimisini birilerine ispitlerdim bile ama bunun bana dönüşü de her zaman çok daha fena olurdu.
Dümdüz oturan bir hayvandan bile nefret eden varken benden nefret etmeleri kaçınılmazdı; çünkü herkesin sustuğu tarafın dışavurumuydum. Kimi olduğu kişiyi söyleyemezken benim söylüyor olmam göze batandı. Ya da tam tersi eşcinsellik onlar için o kadar iğrenç bir şeydi ki varlığıma tahammül edemiyorlardı. İşte bunların arasında ite kalka bir şekilde bu yaşıma kadar gelebilmiştim.
Fakat her şey bir günde tepetaklak olmuştu. Tacize uğramam, o kişiyi bıçaklamam, haksızmışım gibi benim yurttan atılmam, camide sabahlamam ve şans eseri Asef'in beni görüp bana yardım etmesi... Büyük bir şanstı. Tam hayatım bitti derken Yaratıcı onu, benim karşıma çıkarmıştı. Bitti dediğim yerden ayağa kaldırılmıştım. Ve sonra aşk başlamıştı.
Küçük adamın, büyük sevdası...
Bana bazı anlarda haklı olarak kızıyordu çünkü ondan gerçekten de önemli şeyleri saklıyor, kendi içimde kararlar verip onun için ondan uzaklaşıyordum. Hâliyle de bu duruma kızıyordu ve ben de biliyordum ki haklıydı ama bir de bunun benim tarafımdan olan kısmı vardı. Asef, her daim ışıkların altındaki o adamdı. Benim için herkesi ve her şeyi karşısına almaya hazır olduğunu ben de biliyordum ama ışıkların altında yaşamış biri ışıksız uzun bir süre kalamazdı, kalmamalıydı da. Başlarda yok sayıldığı vakitler bile ne denli zoruna gittiğini biliyordum çünkü bu konuma zor gelmiş, kolay ellerinin arasından kayıp gitmişti. Neyse ki benim gibi dipten gelmediği için kısa bir süre sonra ışıklar ona dönmüştü ama bundan çok daha ötesi vardı.
Asef, çok güçlü bir adamdı. Biliyordum ki etrafındaki herkese o korkuyu salıyordu. Tepeye ulaşırken en çok saygı duyulduğu için o konuma gelmişti ama etrafa saldığı korkunun da büyük bir etkisi vardı. Ona birebir de laf atmak ya da sıkıştırmak mümkün değildi ama bu tarz insanlarda zaten yürek olsa böyle davranmazlardı. Bir tenhada onu yakalayıp neler yapabilirlerdi ve ben bunu göze alamıyordum. Tek başıma yolda yürümenin korkusunu tatmış biri olarak başına gelmesin istiyordum. Yoksa ben de isterdim hemen koşa koşa gidip ona yetiştirmeyi. Hatta belki gözüm zamanında bu kadar korkutulmasa ilk yapacağım şey bu olurdu.
Bazı şeyleri ise zaten içimde aşmayı başlamıştım. Yani biri gelip Asef'e zarar veriyorsun peşini bırak, dese eskisi gibi ağlaya ağlaya eve gelip eşyalarımı toplama derdine düşmezdim. O kavgalarımız sonuca varmıştı, artık ona sormadan bu tarz olaylarda karara varmazdım elbette ki. Fakat şu anki durum hafife alabileceğim bir durum değildi. Üstelik tek başıma savaşmamaya karar vermiştim ama yine de Asef'i bunun içine katmayacaktım. Çünkü Asef gözü kara birisiydi. Ölecek olsa bile gözünü kırpmadan o ruh hastasının karşısına çıkardı ve ben onun zarar görmesine dayanamazdım. Akif, okula bile bıçakla girebilen ve dışarıda sayısız pislik yapan birisiyken Asef'i ona yem edecek değildim. Tam tersi olsa Asef de beni bulaştırmazdı. İkimiz de kendi tarafımızdan bakıp kendimizi haklı buluyorduk ve taraflı düşünmenin sırası değildi.