Yorumlarınızı merakla bekliyorum bebek taneleriiimm 💜
Bölüm 15: Kalbe Saklanılan
Gözlerim uzun süredir olduğu gibi yine onun tablo misali olan eşsiz yüzündeydi. Sanki biri onu özenerek, sevgisini, ilgisini, bütün yeteneğini vererek resmetmişti. Hatta öyle güzel olmuştu ki ressamı daha güzel bir resim çıkaramayacağının bilinciyle bu işi zirvede bırakmıştı.
Yerdeki minderin üzerine oturmuş diş yapıyordu dikkatle. Ve neredeyse üç saattir bununla ilgileniyordu. Yanaklarını tutup, lütfen benimle ilgilenebilir misin, diye darlamamak için zor tutuyordum kendimi. Öyle alışmıştım ki ona hep yanımda olmalı, hep benimle ilgilenmeliydi; gayrısını kabul edemezdim.
Koltuktan kalkıp tam karşısına yere oturdum ve elimi çeneme koyup dirseğimi de masaya yaslamıştım. Kafasını kaldırmadan vız vız diye ses çıkaran makineyi kullanıp duruyordu. "Asef?" diye mırın mırın seslendim ona. "Hım?" Demekle yetinince sarı kaşlarım çatıldı. Bu savaş çağrısı mıydı? Bana savaş mı açıyordu? "Asef." dedim daha net bir ses tonuyla. Yine mırıltı duydum ondan yana.
"Asef!" Hafif sesimi yükseltince irkilip bana döndü. "Ne oldu Bera, niye bağırıyorsun?" Dikkatle bana bakarken makineyi de kapatmıştı. "Sana çok seslendim ama hiç bakmadın bana... Yoksa sıkıldın mı benden?" Tabii ki öyle bir şey yoktu, sadece işine fazla odaklanmıştı. Ama bu yine de benim nazlanmayacağım anlamına gelmiyordu. Ömrümce ilk kez nazlanabileceğim biriyle denk düşmüştüm, bunun tadını çıkarmak istiyordum.
"O nereden çıktı? Hiç olur mu öyle bir şey?" Taviz tanımaz ama aynı zamanda da şefkatli bir ses tonuyla yanıt vermişti. "Biliyordum ki, sadece şaka yapmak istedim." dedim olayı uzatmadan. Onu manasız şeylerle üzmek ya da aklına böyle şeyleri düşürmek istemezdim. Yüzünde bir gülümseme oluştu. "Sen benden ilgi mi bekliyorsun Bebek Tanesi?" Konuşmaya başladığında elmacık kemiklerimi belli edecek şekilde gülümsemeye başlamış, bitirince de kıkır kıkır gülmeye başlamıştım. Onun ilgisini öyle çok seviyordum ki... Kendimi sadece o vakit eşsiz bir krallığın kıymetli bir incisi gibi hissediyordum.
"Beni öyle çok alıştırdın ki biraz bakışların bana değmese panik havası başlıyor içimde. Hata mı yaptım, ortada bir yanlış mı var, kırdım mı acaba, soğudu mu benden diye düşünüp kafayı yiyecek gibi oluyorum. Ama sonra gözlerin bana değdiği zaman yersiz bir paniğe kapıldığımı anlıyorum. Sen, kalbin ve gözlerin bana öyle iyi geliyor ki. Varlığın bile yetiyor, anlatabiliyorum değil mi kendimi?" Bu benim yeni edindiğim bir alışkanlığımdı. Artık içime atıp bir şeyleri kendime pek dert etmiyordum. Söylüyordum ki ortada bir sorun varsa çözüme ulaşsın. Bu içinde olduğumuz hafta içinde baharlar gelmişti gönlüme. İlk önce herkes bir durulmuş ve olay yayıldığı için şaşkınlıkla karşılanmıştı. Sonra yine laf atanlar, yürürken çarpanlar, yanlışlıkla olmuş gibi ittirenler ve aşağılayanlar olmuştu ama kendimce hepsine bir şekilde karşılık vermiştim. En azından elimden geleni yapmıştım.
Bugün cumaydı ve bu vakte kadar ki süreci çok iyi idare etmiştim. Tabii ki biliyordum, ha deyince bitmeyecekti bir şeyler ama durulanların olacağı da aşikârdı. Susmayacaktım ve kaçmayacaktım onlardan. Asef yanımda olduğu sürece de her şeye hazırdım. Onunla göğüs geremeyeceğim hiçbir şey yoktu.
"Benim gözlerim sana hep olduğun gibi güzel bakacak. Kalbimden geçenler gözüme yansıyan ve senin güzelliğin gözümün ışıldamasına sebep olan şey. Sen çok güzelsin Bera, çok özelsin. İnan ki gönlün hoş olsun diye yalan bir söylemle yaklaşmıyorum sana. Bilirsin, benim doğruları savunma gibi âdetim vardır. Sana karşı ben hep apaydınlık ve hep doğru olan tarafım. Şu bebeksi güzelliğinde gözlerimi kamaştırıyor." O böyleydi işte. Lafları dolandırmaz, labirente sokmazdı kendini. Olduğu gibiydi ve sözlerde dudaklarından olduğu gibi dökülüyordu. Onun en çok da doğrucu tarafını seviyordum. Sözlerinin ardından bu sayede hiç şüpheye düşmüyordum. Acabası, aması var mı diye aklımdan bile geçirmiyordum. O baştan sona güven demekti.
"Civcivim de değil mi?" diye bir anda sorunca yine o güzel melodik kahkahası duyuldu. "Bayılıyorsun böyle şeyler duymaya!" Evet, çok hoşuma gidiyordu. Bir de onun hiç kimsenin yanında atmadığı kahkahaları bu sayede bana atması bilhassa hoşuma gidiyordu. "Hemen acil cevap! Civciv miyim?" Tehditkâr sesle konuşunca gülüşü daha da arttı. Elindeki beyaz muayene eldivenini çıkarıp hızla benim tarafıma geçti. Ne yapacağını anlamadığım için gözlerim irileşmiş bir şekilde ona bakıyordum.
Sarı bukleli saçlarıma kemikli parmakları girdi. Ardından karşısında bir çocuk varmış gibi hızla dağıtmaya başlamıştı. Hızla kalçam ve ellerim üzerinde kendimi geriye çektim. Tekrar üzerime hamle yapınca kahkahalarım arasında tiz bir çığlık atıp emekleyerek kaçmaya başladım. Evet, gerçekten savaşıyorduk!
Hızlı hızlı emeklerken belimden tek hamlede yakaladı. Onun karşısında hiç şansım yoktu, ah! "Bebek derken hiç abartmamışım, baksana fıtı fıtı nasıl da gidiyorsun!" Bir de benimle alay ediyordu! Kafasını ısırmam şart olmuştu ama şu an mühim olan kaçmaktı...
Kolları arasından hâlâ emekleyerek kaçmaya çalışırken tek koluyla bir anda beni ters çevirip yere yatırdı. Ardından hiç zorlanmadan kucağıma çıkıp bacaklarını iki tarafıma yerleştirmişti. Yükünü bana vermiyordu, bacaklarındaydı bütün yük.
Bileklerimden tutup yukarıda mengene gibi sardı. Yüzünü yüzüme doğru aheste aheste yaklaştırdı. Yaklaştığı her an kirpiklerim hızlı hızlı hareket etmeye başlamış, nefesim teklemişti. Yine yapıyordu işte, yine beni etkisi altına alıyor, büyü yapıyordu!
"Sarı, ufacık bir civcivsin. Seni göğsüme almak ve orada saklamak istiyorum. Birinin sana dokunma fikri bile canımı sıkıyor. Canını yakacaklar, üzecekler diye diken üstünde yaşıyorum. Kalbimde saklanırsan eğer kimse sana dokunamaz, sana kıyamaz, canını yakamaz. Keşke mümkün olsa da göğüs kafesimi yarıp seni içerisine yerleştirebilsem." Yüzü öyle yakındı ki nefesi aralık dudaklarımın arasına süzülüyordu. Gözleri, gözlerimden bir an olsun ayrılmıyordu. Ona bakmak dünyanın geriye kalan her şeyinden daha güzeldi. Ömrüm boyunca bir tek onu izlesem zerre miskal gocunmazdım.
"Belki açıp içine saklanamam ama yine de kalbinde yer edinebilirim ki. Çünkü sen benim kalbimde yer edindin." Hangi tarafa çekecekti bilmiyordum ama ben her anlamda söylüyordum bunu. O kalbimi ele geçirmişti her manada.
Büyük adam, küçük kalp, büyük aşk...
"Öyleyse çoktan yer edindin kalbimde." Bedenimde ufak bir ürperdi oluştu. Açık açık aşk itirafı edecek olsa bile, ama öyle değildir, bir daha kalbine bak, diyebilecek gibi hissediyordum kendimi.
Utangaç bir tavırla ve allaşmış elmacık kemiğimle onun yakınımdaki yüzüne bakıyordum. Mümkünmüş gibi biraz daha yaklaştı ve ellerini serbest bıraktı. Bense bilinçsizce ellerimi hep dokunmak istediğim düz siyah saçlarına çıkardım. Sıkı sıkı sardım p yumuşak tutamları. Onun elleri ise sarı bukleli saçlarıma çıktı. Gözleri bu defa saçlarımdaydı. Öyle merhametli, öyle dikkatli ve öyle içli bakıyordu ki titrek bir nefes çektim içime.
Parmaklarının ucuyla saçımı sevdiğini hissedebiliyordum. Ben hiç böyle içten sevilmemiştim, nasıl tepki vereceğimi bile bilemez olmuştum tam bu anda. Kafasını tamamen saçlarımın arasına gömünce göğsüm kaykıldı.
Derince bir nefes çekti içine. Sabah yıkandığım için şampuanın kokusunu dibine kadar hissetmiş olmalıydı. Ardından dudaklarını ardı ardına sertçe bastırmaya başladı. Ben ise hâlâ saçlarını sıkıca sarmış, burnumu boynuna gömmüştüm. Mis gibi kokuyordu, mis!
Onun bedeni de, kokusu da, varlığı da yanımdan hiç eksilmesin istedim. Artık onsuz bir hayatta nasıl yaşardım bilmiyordum bile...
Bütün o anın içinde ev telefonun sesi duyuldu ve büyü orta yerinden sarsıldı. Olsun, olsun biz çok güzeldik ve bunun son olmayacağını biliyordum!
☄️☄️
01.27 03.05.2023
Selaam! Bir gün bizsiz yapamıyorsunuz ya bayılıyorum size bebek tanelerim! Aslında aklımda başka sahne vardı ama daha başka sahne çıktı ortaya. O kısmı da diğer bölüme sakladım. Eğer planım bozulmazsa Asef'in asıl Bera fetişi olacak sahne geliyor! Ayayyay heyecanlandım! Hemen yazmazsam evimi bulup beni kafamdan ısırmayın lütfen 😂
Umarım bölümü beğenmişsinizdir.Lumi'den çokça sevgi 💜