yirmi

459 26 20
                                    

17 Eylül, Tunceli

Deniz'den

Bugün askeriyeye geri döneli tam bir hafta olmuştu. Altay'ı geldiğimden beri doğru düzgün görmemiştim. Muhtemelen odasını yerleştirip yeni gelen askerlerle falan ilgileniyordu.Kenan komutan emekliliğini verdiği için en yüksek rütbeli olan  kişi artık Altaydı. Bütün bölüğün sorumluluğu ondaydı. İki yıl aradan sonra böyle bir sorumluluk bana verirse kesin batırırdım diye düşünmeden edemedim.

"Sonunda geldin, ağaç oldum burada." dedi Sinan.

"Annemi özledim ya." dedim şakayla.

"En azından sevdiğin gözünün önünde." diyip göz kırptı Sinan.

"Lan sus biri duyacak."

Ağzını kapatıp fermuar çeker gibi yapıp güldü. Bu adam yüzünden mesleğimden olacaktım ama ne zaman?

Bahçede boş boş otururken binadan çıkan Altay'ı gördüm. Üniformayi giymiş elinde belgelerle arabasına doğru yürüyordu. Üniforma o kadar yakışmıştı ki...

"Vay amk. Bu adam gerçek mi?" dedi Sinan

"Oğlum bak seni-"

"Tamam tamam. Şakaydı ya hemen alınıyorsun."

"Yapma şaka."

"Aman be."

***

"Komutanım, Altay komutanım sizi odasına çağırıyor." dedi erlerden biri.

"Tamam teşekkür ederim."

Odasına doğru ilerledim. Heyecandan ellerim terlemeye başlamıştı. Anlam veremediğim şekilde heyecan yapıyordum. Sinan'ın dediğini hala düşünüyordum. Duygusal boşlukta olmadığıma artık emindim çünkü Leyla aklıma bile gelmiyordu. Ama aşık mıydım Altay'a emin değildim. İçsel çatışmayı bırakıp içeri girmem lazımdı. Altay artık komutanımdı. Bekletemezdim. Kapıyı çalıp içeri girdim.

"Beni çağırmışsınız komutanım."

"Kapıyı kapat."

Kapıyı kapatıp yüzüne anlamsızca baktım.

"Yalnızken komutanım denemene ve resmi olmana gerek yok."

"Artık bence benden bunu istememen, pardon istememeniz gerekiyor komutanım."

"Deniz şuan tekiz. Yanımızda kimse yok. Her zamanki gibi Altay demek bu kadar zor mu?"

"Ya başkalarının yanında da dersem?"

"Demezsin."

"Dersem?"

"Demezsiiiiin."

"Of."

"Oflama ayıp. Bak sana ne aldım." çekmecesinden bir kaç paket fındıklı kahve çıkarıp masaya koydu.

"Oha. Unutmamışsın."

"Unutmam. Aslında alalı iki gün oldu ama sana denk gelemedim." diyip gülümsedi. Çok güzel gülüyordu zalim.

"Teşekkür ederim. İzindeydim. Sende sürekli şehre inip duruyorsun zaten."

"Ev arıyordum. Şöyle şehrin ortasında küçük bir ev."

"Buldun mu bari?" diyip karşındaki koltuğa oturdum.

"Buldum. Sen nerede kalıyorsun?"

"Burada. Sinanla odamız var iki yatak iki dolap. Geçinip gidiyoruz."

Gülümseyip bana baktı.

"İstersen benle yaşa."

"Saçmalama."

"Neden? Gayet güzel yaşamıyor muyduk?"

"Sinan'ı yalnız bırakamam. Ve buradakiler öğrense başımız ağrır."

"Neden ağrısın canım, ikimizde arkadaşız ve bekarız. Ne düşünebilirler?"

"Teşekkür ederim teklif için ama reddediyorum. Hem rahat edersin seni biriyle basmam."

"Deniz o ne demek ya hatırlatıp durma."

"Kahveler için teşekkür ederim komutanım izninizle çıkıyorum. " diyip masadan kahveleri de alıp çıktım.

Gereksiz bir şekilde Altay'ın olayı beni sinirlendirmişti. Kıskanmıştım. Zaten bana asla demediği ama aşık olduğu kişiyi de yeterince kıskanıyordum. Ben ondan hoşlanmaya başlamıştım ne kadar sürecek bilmiyordum. Ama onun zaten sevdiği biri vardı. İyice şansımı düşüren bir durumdu ve bu beni iyice sinir sahibi biri yapıyordu.

Odama gidip kahveleri sertçe masaya koydum. Telefonuyla ilgilenen Sinan irkilip bana baktı.

"Ne oluyor amına koyim?"

"Bir şey yok. Işığı kapatıyorum yatacağım."

"İyi anasını. Allah rahatlık versin tripcan."

"Sinan." dedim dişlerimin arasından.

Ve yatağa yattım. Ama ne yaparsam yapayım uyuyamadım. Saatler geçmişti Sinan bile uyumuştu ama ben hala uyuyamamıştım. Üşüyordum. Ben kolay kolay üşümezdim. Bu hastalık geliyor demekti.

Uyumakta zorladığım için odadan dışarı çıkıp biraz dolanmaya başlamıştım. Park yerinde hala Altay'ın arabası duruyordu. Yarın izinliydi. Bende izinliydim. Ama gitmemişti. Kafamı kaldırıp odasının camına baktım. Işığı da yanmıyordu. Neredeydi bu adam?


"Birine mi baktın?" dedi arkamdan sessizce yaklaşan Altay.

"Korktum."

"Dalgın dalgın dolanma. Arkandan gelirler böyle."

"Neden gitmedin?"

"İşimi bitirip gideyim dedim şimdi bitti. Sen neden uyumadın?"

"Uyku tutmadı. Oda soğuk."

"Gel benim eve yarın izinlisin zaten."

"Yok teşekkür ederim."

"İyi sen bilirsin. Gidiyorum ben."

"İyi geceler."

"İyi geceler Deniz."

Nasılsınız??umarım iyisinizdir💞💞

Dere Boyu Kavaklar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin