yedi

702 39 2
                                    

Altay'dan

Bulunduğumuz bölgede adam akıllı hastahane olmadığı için Deniz'i helikopterle İstanbul'a götürmüşlerdi. Ben de onun eşyalarını benim eşyaları toplayıp. Evden çıkmıştım. Evin önünde bir kaç asker vardı hala.

"Oğlum sen benim arabamı İstanbul'a getirsen olur mu?" dedim yan yana duran askerden birine.

"Olur komutanım. Nereye getireyim?"

"Deniz'in gittiği hastahaneye. Şimdi benle gelin ben havaalanına gideceğim siz devamında arabamla gelirsiniz olur mu? Benim acil gitmem lazım."

"Tamam komutanım biz hallederiz."

"Eyvallah."

***

İki saatin sonunda hastahaneye varmıştım. Kapıdan içeri girip danışmaya Deniz'i sordum. Yukarıdaki ameliyathanede olduğunu öğrenince hemen merdivenlere koştum ve yukarı doğru ilerledim. Yaklaştıkça ağlama ve çığlık sesleri geliyordu. Deniz'in annesi...

Koridorda bir askere sarılmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

"Oğlum! Yavrum benim. Ne yapacağım ben?" diye ağlıyordu kadın.

Kadını öyle görünce kalbim sıkışıp, titremeye başlamıştım. Yine oluyordu. Yine ve yine. Nefes almakta zorlanmaya başlamıştım. Kalbim yine gereğinden daha hızlı atıyordu. Soğuk soğuk terlemeye başlamıştım. Tekrar ediyordu. Geçti sandığım her şey tekrar ediyordu... Bacaklarım titremeye başladığı için ayakta durmakta zorlanıyordum. Duvara yaslanıp yere çöktüm. Elimi kafama yaslayıp nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

"Altay!" dedi tanıdık bir ses. Kafamı kaldırıp yuzune baktım ve Kenan Albay olduğunu anladım. Yanıma eğilip kollarımdan tutup beni biraz sarstı ve konuşmaya devam etti:

"Altay iyi misin oğlum?" endişeli bir şekilde konuşmaya devam etti.

Sadece kafamı sallayabildim. Gücüm yoktu, nefes bile anlamıyordum ki nasıl konuşacaktım. Hala titriyordum. Eski ben... Eski ben olsa böyle mi olurdu?Karşımdaki adamın ufacık hatası bu hale getirmişti beni ve hala askeriyeye dönmemi istiyordu. Bunu isterken bile zarar vermişti. Yine... Yeniden. Sevdiğim bir insana onun hatası yüzünden zarar gelmişti. Deniz'e bir şey olsa bu sefer cidden ne kendimi ne de Albayı affederdim.

"Altay, ben özür dilerim. Biliyorum yine kızacaksın ama-"

"Sus!" dedim titreyen sesimle. Sadece sus diyordum çünkü hala nefes bile alamıyordum. Kendimde olsam yumruk bile atardım ama kılım dahi kıpırdamıyordu. Deniz içerde ne durumda bilmezken nasıl nefes alabilirdim ki?

Deniz'in annesi hala çığlık çığlığa ağlıyor, ara sıra sessizleşip yeniden feryat ediyordu. Feryatların arasından bir anda ameliyathane kapısı açıldı ve içerden doktor çıktı. Bize doğru yanışınca zorda olsa ayağa kalktım.

"Deniz Bey'in yakınları?"

"Ben- benim. Annesiyim."

"A0+ kan gerekiyor acil."

"B-ben,benim kanım, vereyim ne kadar lazımsa." diye atıldım. Albay kolumu tuttu.

"Zaten iyi değilsin. Bulunur bekle."

"Yok. Olmaz. Nereye geçeyim doktor bey?" diyip Albayı ittim. Hemşire yanıma gelip bana kan vereceğim odayı gösterdi. Peşinden gittim. Hala başım dönüyordu ama şuan umrumda değildi. Gerekirse vücudumda ne kadar kan varsa Deniz'e vermeye razıydım.

Dere Boyu Kavaklar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin