Üç gün sonra...
Sabah Altay'ın evine gelmiştim. Ne kadar gitmeyecek gibi davransamda buraya gelir diye hemen izin alır almaz evine damlamıştım.
Yemek yemediğim için bir şeyler sipariş vermiştim. Yemek yapacak kadar malzeme var mıydı bilmiyordum ve dolaba da bakmamıştım. Açıkçası kendi evim olmadığı için karıştırmak istememiştim.
Zil çalınca siparişler gelmiştir umuduyla kapıyı açtım. Genç bir kız elinde yemekle şaşkın şaşkın önce yüzüme bakıp sonra vücudumu süzdü. Üniformamla gelmiştim çünkü Altay her an gelebilir diye sabahın köründe izin alıp hemen askeriyeden çıkmıştım.
"Siz kimsiniz?" dedi bana şaşkınca.
"Siz kimsiniz asıl?" dedim. Ne diyeceğimi bilememiştim.
"Ben karşı komşuyumda. Altay abiye yemek getirmiştim.
Ben bilirim bu yemek getirmeleri. Abi dediği adama bir de ayıp ayıp. Kaç yaşındaydı acaba?
"Ben alayım. Gelince yer Altay. Şuan yok."
"Aaa nerde? Ve siz kimsiniz?"
"İşi var bacım. Arkadaşıyım ben."
"Adın ne?"
"Deniz."
"Memnun oldum. Elif bende,annem,ben ve babam karşı evde yaşıyoruz."
"Alayım mı yemeği Elif? Sende dikilme boşuna. Bende memnun oldum."
"Ah doğru." yemeği elime uzattı.
"Eline sağlık."
"Afiyet olsun. Altay abi ne zaman gelir?"
Şimdi kıskanmam ne kadar doğruydu bilmiyorum ama kıza aşırı sinir olmuştum. Ne ara bu kadar samimi olmuştu Altayla?
"Ne yapacaksın bacım Altay'ı?"
"Hiç öyle sordum. Komşumuz ve tek yaşıyor."
"Eee?"
"İşte bir şey lazımsa biz hallederiz diye şey etmiştim ben-." dayanamayıp sözünü kesmiştim.
"Gelince görürsün. Saol yemek için."
Kızın yüzüne kapıyı kapatmıştım. Deli etmişti beni. Ne diye Altay'ı merak ediyordu ki. Ve muhtemelen ailesi de biliyordu. Eee bir de evlenin.
Aşırı sinirlenmiştim. Yinede yemeği dolaba koyup salondaki koltuğa yığıldım. Kıyafetlerim rahatsız etmişti. Altay'ın odasından bir şeyler alsam sorun olmazdı. Odasına gidip dolabından tişört ve şort alıp giyindim. Dışarısı ne kadar soğuk olsada Altay'ın evi aşırı sıcaktı.
Giydikten sonra zil çaldı. Sipariş ettiğim yemekler gelmişti bu sefer. Yemeği alıp mutfağa gittim. Güzelce yemeğimi yiyip etrafı topladıktan sonra salona geçtim. Öğlen olmuştu artık ama Altay hala gelmemişti. Sinandan da haber yoktu. Askeriyede bir hareketlenme olursa bana haber ver demiştim ama ne arayan ne soran vardı beni.
Televizyonu açıp karşısına geçtim. Uzandığım yer acayip rahat geldiği için şuan deli gibi mayışmıştım. Yavaş yavaş gözlerim kapandı ve uykuya daldım.
***
Uyandığımda hava karanlıktı. Duvardaki saatte baktığında saat ona geliyordu. Yastığın altından telefonumu alıp arayan soran var mı diye kontrol etmek için telefonu açtım.
5 cevapsız arama Sinaniko, 20.40
Saatlerdir uyuduğum için muhtemelen Sinan aramayı bırakmıştı. Uyumadığını umarak geri aradım.
"Oh be Deniz! Öldün sandım neden açmıyorsun?"
"Uyumuşum. Bir şey mi oldu? Gelen giden var mı?"
"Döndüler operasyondan."
Sinan'ın dediği ile heyecanlanıp ayağa fırladım.
"Altay eve gelmedi orada mi? Birilerine bir şeyler olmuş mu? İyiler mi?"
"2-3 yaralı var sadece gerisi iyi çok şükür. Ama komutanımı göremedim."
"Nasıl göremedin? Yaralı mı?"
"Bilmiyorum ama şuan yaralılarla beraber yaralı değilse de."
"Telefonu açar mı arasam."
"Dene bakalım."
"Tamam görüşürüz."
"Haber verirsin."
Telefonu kapatıp kişilerden hemen Altay'ı bulup aradım.
Aradığınız kişiye şuan da ulaşılamıyor, daha sonra tekrar deneyiniz...
Ve telefon kapandı. Nedensiz bir şekilde şuan titriyordum. Ayakta duracak halim bile kalmamıştı bir anda. Koltuğa oturup bir daha aradım ve yine aynı ses... Bir daha ve bir daha. Ama asla aramama yanıt bulamadım.
Ağlamak istiyordum. Ya yaralananlardan biri de Altaysa diye düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi. Ona bir şey olursa ne yapardım? Hem onu buraya ben sürüklemiştim hem de aşık olmuştum. Bacaklarını göğsüme doğru çekip kafamı bacaklarımın üstüne koydum. Gözlerimi kapadım sadece dua ettim.
"Allah'ım lütfen bir şey olmamış olsun."
Kapıya anahtar sokma sesi gelince irkildim. Yerimden kalkıp hızlıca kapıya yöneldim. Kapının kilidini hızlıca çevirip kapıyı açtım.
"Deniz... Gelmişsin." hala üzerinden çıkarmadığı bir kaç gündür giydiği kamuflajıyla Altay bana bakıp gülümsedi. Üstü başı toz toprakti. Hafif hafif kan lekeleri vardı ama çok şükür şuan karşımdaydı.
Kolundan tutup hızlıca içeri çekip kapıyı kapadım. Sonra hiç düşünmeden sıkıca boynuna sarıldım.
"Çok şükür."
"Boğulcam."
Boynundan ayrılıp yüzüne baktım. Yüzü kirlenmişti. Elimde hafifçe temizledim. Altay gözlerime uzun uzun baktı...
"Deniz..."
"Efendim?"
"Seni öpebilir miyim?"
Selaaaam!!! Nasılsınız? Wattpade kısıtlama gelmesine çok tepkiliyim umarım yakın zamanda bu kalkar. Vpnle falan olacak iş değil. Umarım rahatça okuruz ve yazarız. Sizleri seviyorum. Yasak kalkmazsa bile elimden geldiğince yazmaya çalışacağım....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dere Boyu Kavaklar
Hayran KurguYaşadığı olay yüzünden askerliği bırakmak zorunda olan Altay'ı geri dönmesini sağlamak amacıyla ikna etmesi için görevlendirilen Deniz, askeriyede herkesin korktuğu ve korkunç biri olarak anlattığı adamın asıl kişiliğini görür...