Bölüm 23

9K 614 50
                                    

İşlerimi biraz toparladıktan sonra Caner'den öğrendiğim kadarıyla ben hastanedeyken yeni bir savcı atanmış, savcıyla tanışmak ve hoşgeldin demek için Caner'den odasının nerde olduğunu sorduğumda 'karşı oda' cevabını almıştım.

Yeni savcının kapısını çaldığımda 'gel' komutuyla içeriye geçtiğimde masada bazı evraklara gömülmüş bir adam oturuyordu. Kafasını kaldırıp baktığında "tanışmaya geldim savcım" dediğimde yüzüne ufak bir tebessüm kondurup "buyrun oturun savcım, ne içersiniz" diye sorduğunda masasının önündeki koltuklardan sırtım kapıya dönecek şekilde oturdum ve "çok kalamayacağım savcım, teşekkürler" dedim.

Adam elini uzatıp "Cumhuriyet savcısı Alper Aksel" dediğinde elini sıkıp "Cumhuriyet savcısı Defne Türkeri" dediğimde Alper savcı "geçmiş olsun savcım başınıza gelenleri duydum. Çok tahlihsiz bir kaza olmuş" dediğinde kısaca teşekkür ettim.

"Savcım malum kazayıda biliyorsunuz o zaman işlerimizde hayliyle çok biriktiğini tahmin ediyorsunuzdur. Bir şeye ihtiyacınız olursa karşı odadayım , çekinmeden yanıma gelebilirsiniz. Tekrardan adliyemize hoş geldiniz" dediğimde teşekkür edip aynısının benim içinde geçerli olduğunu söylediğinde numaralarımızı birbirimize verip odadan ayrıldım.

Kendi odama geçmek yerine kantinden iki kahve alıp kâtip odasına geçtiğimde Caner'i  verdiğim dosyaların içinde gömülü bir şekilde gördüm ve hafif tebessümle "Caner" diye seslendiğimde irkilip kafasını kaldırdığında ciddi bir şekilde "savcım bir şeye mi ihtiyacınız var" dedi, elimdeki kahveyi masasına bırakıp "kendime kahve almaya gitmiştim sanada bir tane aldım" dediğimde Caner "keşke zahmet etmeseydiniz savcım" dediğinde onu takmayarak "afiyet olsun ve kolay gelsin" diyerek odama geçtim.

...

Taksiyle eve geçip akşamki yemek için hazırlanmaya başladım. Klasik olarak şık bir takımımı giyip saçlarımı açık bırakıp şekil verdim, yüzüme hafif bir makyaj yapıp saate baktığımda saat 19.49 du. Ev çok sessizdi, her şeye rağmen Gece'nin yokluğu daha ağır basmıştı... 

Yüzbaşıyı aradığımda çok geçmeden telefonu açtığında direk "bir sorun mu var" diye sordu, "Gece'yi ne zaman alabilirim" diye sorduğumda bana şimdi karşı evin en üst katına gelip alabileceğimi söylediğinde telefonu kapatıp çok uzun olmayan topuklu ayakkabımı giyip aşağıya indim.

Telefonuma gelen mesaja baktığımda Barlas'ın bana mekanın konumunu ve saati attığını gördüm. Konum çok uzak bir yer değildi hatta bildiğim ve daha önceden gittiğim Baran'nın mekanıydı, orayla her ne kadar kötü anılarımda olsa mecburen gidecektim.

Binanın kapısı açık olunca yüzbaşının açtığını anlayarak içeriye girdim ve en üst kata çıktım , zaten bina üç katlıydı. İki kapının önüne gelince ayakkabılardan anladığım kadarıyla soldaki evin kapısını çaldım.

Kapıyı yüzbaşı açınca içeri geçtiğimde koltukta oturan Gece gözüme çok tatlı gelince dayanamayıp gidip kucağıma alıp öpüp kokladım, büyümüş olan kedimi. Yüzbaşının 'ne içersin' sorusuna bir şey istemediğimi belirttikten sonra kedimi sevmeye geri döndüm. Benden kaçan hain kediyle etrafı incelemeye başladım. Oturma odası sade ve hoştu. Yüzbaşı elinde bir çanta ve Gece'nin taşıma çantasıyla geri döndüğünde arkasından da Gece geliyordu ve yüzbaşının bacaklarına kendini sürtüyordu.

Gece'yi taşıma çantasına koymak için yaklaşık bir 10dk harcadıktan sonra "her şey için teşekkürler Yüzbaşım" dedim,  yüzbaşı "rica ederim savcım. Siz yokken baya bir birbirimize bağlandık, anlaşılan evi sevmiş" dedikten sonra kapıya doğru yürümeye başladık. Topuklularımı bir ton işgenceyle giydim.

Zaferle çömeldiğim yerden kalkıp yüzbaşıdan Gece'yi ve çantasını aldığımda "tekrardan teşekkürler" dedim ve merdivenlere yöneldiğimde geri yüzbaşıya döndüm, oda kapıda banim inmemi bekliyorken "Yüzbaşım Gece'yi istediğiniz zaman görmeye gelebilirsiniz, yani isterseniz" dediğimde oda benim gibi hafif bir tebessümle "teşekkürler , onun yokluğuna evde alışmak zor gelicek" dediğinde merdivenlerden inmeye başladım.

Sayın SavcımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin