Bölüm 38

6.8K 498 124
                                    

Defne Türkeri'nden devam

Ayak bileğimde hissettiğim temasla birlikte ses tellerim koparcasına yüksek bir çığlık atarken bütün binayı inletmiştim. Hızla dizlerimi karnıma çekerken delilecesine ağlıyordum, Çağan hızla bana sarılıp "geçti, geçti..." derken ona sımsıkı karşılık veriyordum.

Güney abim, Çağan'ı çekip bana sarılırken "ne oldu abim, niye bu kadar korktun?" diye sorarken hıçkırıklarımı durdurmaya çalışıyordum. Biraz sakinleşince "bir şey yok, iyiyim" derken Çağan "abilere yalan söylenmez küçük hanım"dedi, ona boş boş bakarken Güney abim "abim haklı güzelim ama seni sıkmak istemiyorum, zaten sen isteyince anlatırsın" dediğinde tekrardan sarılıp kulağına "teşekkürler abi" dedim.

Güne kötü başlamışken kahvaltıda coco pops yiyerek bir doktor dizisi (tercihim hekimoğludur, fakat siz aklınızdakiyle devam edebilirsiniz) izledik. Kısa süren bir bulaşık serüveninden sonra karargaha gitmek için hazırlanmaya başladım, kısa süre içinde hazırken oturma odasına doğru bağırıp "ben çıkıyorum" dedim.

Sporlarımı giyinirken aniden kapıda Güney abimle Çağan belirirken abim "nereye gidiyorsun güzelim?" diye sorarken "karargaha" diye yanıtladım. Abim "Gidemezsin" dediğinde Çağan "benide hastaneye bıraksana?"dedi, Çağan'a "çabuk ol" derken abime dönüp "abi, yaralanmadım işimi icra edebili..." diye açıklama yaparken "biraz dinlenseydin güzelim, hem daha iznin bitmesine var, beraber vakit falan geçiririz" derken derin bir nefes verip"işlerim var abi, bende seninle vakit geçirmek isterim ama gerçekten önemli" dedim.

Abim anlayışla kafasını sallarken birden sesini değiştirip "hanım hanım akşama ne yemek istersin" diye sorunca gür bir kahkaha patlattım. İçerden Çağan gelip sporlarını giyerken "neye gülüyorsunuz siz öyle" diye sorarken abim bu sefer "bey bey akşama ne yemek istersin" diye sorunca tekrar bir kahkaha patlattık.

Çağan'la aynı anda "içli köfte" derken abim anıra anıra gülmeye başladı. Aynı anda konuşmanın verdiği şokla Çağan'a bakarken o da bana bakıyordu, Çağan daha fazla kendini tutamadan kahkaha atarken ben de gülmeye başladım.

Zar zor kapıdan ayrılıp arabayı çalıştırırken yüzümüzde hâlâ küçük bir tebessüm vardı. Çağan'ı hastaneye bırakınca "kolay gelsin" dedim, bana "sanada" derken "akşama eve gelecekmisin?" diye sordum. Başını 'hayır' anlamında sallarken "36 saatlik nöbetim var ayrıca sıra Barlas abimde" derken 'anladım' anlamında kafamı salladım. Çağan ciddileşip "sakın Güney'in yaptığı yemekleri yeme" derken "neden?" diye sordum, yüzü garip bir şekle bürünürken "zehirlenmek istiyorsan ye, sen bilirsin yani" derken yüzümdeki küçük tebessümle "tamam" diyip baş selamı verip karargaha geçtim.

Beni gören her askerin 'geçmiş olsun savcım' demesiyle normalde 2-3 dakikada sürecek yol tam 10 dakika kadar sürmüştü. Odama girerken ilk yaptığım şey camları açmaktı, resmiyette izinli olduğum için bana verilen bütün dosyalarım başka savcılara dağıtıldığından dolayı odamda dev dosya yığınları yoktu.

Rahatça koltuğuma otururken odaya bir çay söyleyip bilgisayardan Halime ninenin dosyasını açtım. Halime ninenin oldukça yaşlı olması ve Şehit eşi için aylık bir maaş bağlanması için ilgili birimlere bir yazı gönderirken kayıp şubeye Halime ninenin ,dosyada bulduğum, oğlunun bir resmini ve olayları kısaca özetleyip attım.

Aklıma gelen flaşla birlikte aklıma dün yüzbaşının getirmesi gerektiği gelince yüzbaşının odasına gittim. Kapıyı çaldıktan sonra ses gelmeyince bu sefer açmayı denedim, kapı açılmayınca arkadan bir asker "Öztürk yüzbaşıyı mı arıyorsunuz savcım?" diye sorarken arkamı dönüp "evet" dedim. Bana "sancak timi dün sabaha karşı göreve gitti savcım" derken teşekkür edip odama geçtim.

Sayın SavcımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin