Bölüm 26

7.8K 614 41
                                    

Kafamı kaldırdığımda saat 18.42'ydi bir çay molası vermek için masadan kalkıp kantine indim. Açık ve şekersiz çayımı alıp her zaman ki bankıma oturdum. Hem çayımı içip hem de gökyüzünü izlerken yanımda bir hareketlilik oldu. Gelen kişiyi bildiğim için kafamı döndürme gerkesimi duymadan gökyüzünü seyretmeye devam ettim.

Çayım bitince ayağa kalkıp boş bardağı çöpe attım ve kalktığım yere geri oturdum. Bu sefer gökyüzüne değil yüzbaşıya doğru döndüm ki zaten o da bana bakıyordu. Kısa bir bakışmanın ardından "teşekkür ederim" dediğimde bana anlamsızca baktı, kendimi açıklama gereği duyarak "krem için" dediğimde 'heee omuydu' bakışı atıp "rica ederim" dedi ve ardından "elin nasıl oldu" diye sordu.

Elimi göstererek "sayende daha iyi" dedim hafif tebessümle. Birkaç dk oluşan sessizlikten sonra "kek ve kurabiyeler nasıldı, beğendin mi?" dedim, yüzbaşı yüzündeki garip bir tebessümle "ellerine sağlık, eminim ki çok güzel olmuşlardır" dedi, ona kaşlarımı çatıp bakarken elini boynuna atıp mahçup bir tebessümle "Ali'yle Can mutfağı karıştırırken bulmuşlar birazını yedikten sonra diğerlerinde vermek akıllarına gelince bensiz yemişler" dedi.

Hafif bir tebessümle "evde daha 1 buçuk tepsi kurabiye ve biraz daha kek var istersen yarın getirebilirim" dediğimde yüzündeki tebessüm bir gülümsemeye dönerken "çok iyi olur" dedi, ağzımdan küçük bir kıkırtı çıktığında ayağa kalkıp "yarın görüşürüz yüzbaşım" dediğimde "yarın görüşürüz savcım" dedi kaşları hafif çatılırken. Odama geçip dosyayla ilgilenmeye devam ettim.

Mesai çıkışı eve geçip sıcak bir duş aldım ve patlamış mısır patlatıp dizinin yarım kalan bölümünden devam ettim.

...

Çalan alarmı kapatıp yatmaya devam ederken birden gözlerim fal taşı kadar açıldı çünkü bu ertelediğim 4. alarmdı. Hemen uyuya kaldığım yatakta doğrulup saate baktım keşke bakmaz olaydım saat 6.36'ydı. Hızla ayağa kalkıp hazırlanmaya başlarken bir yandanda kahve için su kaynatmaya çalışıyordum. 

Tam kapıdan çıkacakken aklıma yüzbaşıya vereceğim kurabiyeler ve kek aklıma gelince tekini giydiğim sporu çıkarıp içeri girdim. Elim ayağım birbirine dolaşmak üzereyken 1-2 sn durup sakinleştim ve çok yavaş olmayacak şekilde devam ettim.

Arabaya binip karargaha geçtikten sonra kendimi odama atıp kahvemden büyük bir yudum alıca dilim yandı, sinirden ağlayabilirdim. Günün daha yeni başlamasına rağmen başıma bir sürü aksilik gelmişti, arada bana böyle sakarlıklar tutuyordu ve ben bu zamanlarda yerin dibine girmek istiyordum.

Sakinleşmek adına kendimi yere atıp sırtımı sandalyeye yasladım ve bacaklarımı kendime çektim. Bi 10-15dk yerde öylece oturduktan sonra ayağa kalkıp pencereleri açtım, havalar ısınmaya başlamıştı ama hava hâlâ çok soğuktu.

Ortalığı hızlıca toplayıp soğumuş kahveden bir yudum aldım ve masaya oturup dosyayla ilgili araştırma yapmaya başladım. İlk önce Merve Akça'nın yapılan saldırıyla bir alakası olup olmadığını araştırmalıyımdım.

Saldırı gününe ait ve o günden yaklaşık 2-3 hafta öncesi ve 1hafta sonrasına ait görüntüleri bilgisayara indirdim. Caner'den Merve Akça'ya ait telefon görüşmelerini ve o bölgedeki jandarma komutanının telefon numarasını istedim.

Görüntüleri izlemek çok uzun süreceği için sadece saldırı günü ve o günden önceki günü açıp izlemeye başladım, diğer günlerinde Caner'den izlemesi için rica edip görüntüleri izlemeye başladım.

Saat gecenin 3'ünde daha doğrusu sabahın 3'ünde karşı dağdan çıkan bir mermi ve bir şehit... saldırı böyle başlarken sonrasında askerler her ne kadar onları öldürselerde sürekli takviye ekip gelmesiyle ve sinyal kesici kullanmaları yüzünden ne yardım isteyebilmişler ne de köklerini kazıyabilmişlerdi.

Sayın SavcımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin