dokuz

2.7K 295 6
                                    

"Happy birthday Bade," ellerimi ellerinin üzerine koyup yavaşça ellerini birbirine çırptım, "Happy birthday Bade," ellerini uzaklaştırıp bir kere daha çırptığımda anlamış gibi kafasını salladı. Böylelikle ben ellerimi geri çektim oysa yine ellerini denk getiremeden alkış yapmaya başladı. "Oluyor mu?" der gibi beklentiyle bana baktığı vakitlerde annesi Vera Hanım'ın gülüşü kulaklarıma doldu.

"Bade," dedi, gülüşlerinin arasında, "Bebeğim, olmuyor."

Üç yaşındaki küçük kız çocuğu alkışlamayı bırakıp dudak büktüğünde ne ara düştüğünü bilmediğim omuzlarımı kaldırarak "Ama bu olmayacağı anlamına gelmiyor!" dedim ve ellerine yeniden uzandım.

Vera Hanım, yemeklerle ilgili son hazırlıkları kontrol ediyor; Eşi Cihangir Beyse balonlar sağlam mı diye analiz yapıyordu. Bade'nin geçen seneki doğum gününde Vera Hanım'la benim o balonlardan birkaç tanesini tırnaklarımızla yanlışlıkla patlattığımızı düşünürsek bu halini çokta garipsemedim. "Happy Birthday Bade," diyerek minik elleri birbirine çarptığım sırada gerimde kalan bar taburesine birinin oturduğunu duyumsadım. Yağız'ın son dakikaya kadar ders çalışacağını düşünürsek bu kişi Aslan'dan başkası olmamalıydı.

Kısık sesle "Hocam benimle konuşmak istemiştiniz," deyince Bade'nin ellerini yavaşça bıraktım. Neşemi hiç bozmadan "Biliyor musun Bade, aslında benim de canım damla çikolatalı kurabiye çekmişti." diye fısıldadığımda Bade'nin gözleri parıldadı. Çirkeflik yapıp herkesten önce yemek isteyen yanına destekçi olarak beni bulmanın verdiği özgüvenle geri çekilirken "Beyde o iş!" diyerek yanımızdan uzaklaştı.

Bir müddet gidişini izledikten sonra dönüp Aslan'a baktım. Mutfaktaydık. Doğum günü burada olacaktı. Bu akşam buraya bir tek ben davetli değildim, benim yanı sıram ailenin birçok dostu da davetliydi. Ancak şunu söyleyebilirdim ki en erken ben gelmiştim. Niçin? Aslan'ı görmek için. Görüyordum da. Merakla bana bakan hareleri bir hayli sabırsızdı. "Aslan," sakin kalmaya çalışırken ellerimi bacaklarımın üstüne yerleştirdim, "Geçen seneki kavgayı hatırlıyor musun?" 

"Unutmak ne mümkün?" anlık boşluğa bakıp o günlere dalıp gitti. Suratı ekşirken "O kavga yüzünden sınıfta kaldım." dedi.

"O kavga yüzünden bir tek sen sınıfta kalmadın, Aslan!" arada mesafe olmasına rağmen muhabbete kulak kesilip dahil olan Vera Hanım'la ürperdim. Kısık sesle konuştuğumuzu zannediyordum. "Toplam yirmi üç kişi sınıfta kaldı. Hadi yirmi ikiniz neyse de Yağız nasıl o kavgaya karışıp kaldı aklım almıyor."

"Annem böyledir, hiç evlat kayırmaz." Aslan'ın homurtuları dudaklarımın kıvrılmasına neden olurken ister istemez konu hakkındaki düşüncemi dile getirdim: "Sence de haklı değil mi? Yağız ve arkadaşının o kavgaya nasıl dahil olduğunu hala ben bile anlayabilmiş değilim."

Yağız, Aslan'dan bir yaş büyüktü. Aslan'ın aksine derslerine düşkündü. Geçen sene dönem ortasında dahil olduğum eğitim kurumunda, geldiğim gibi karşılaştığım netlerle bir hayli dehşete düştüğümü söyleyebilirdim. Listenin başını ise hep aynı isim çekmişti. Diğer öğretmenler gibi ben de Yağız'dan derece yapmasını bekliyordum ama o bizi şaşırtarak oldukça vahşileşen bir kavgaya dahil olup sınıfta kalmayı becermişti. 

Ya atılacaklardı ya da adam olup okuldan öyle mezun olacaklardı. Müdür velilere bu iki öneriyi sunduğunda veliler ikinciyi seçmek zorunda kalmıştı. Çocuklarının bir sene tekrar yapmalarına göz de yummuşlardı diyebilirim. Gerisiyse çok kolaydı, öğrencileri derse almayıp devamsızlıktan bırakmışlardı.

"Hocam sizde mi?" Aslan'ın sızlanmasıyla birlikte silkelenip kendime geldim. 

"Tabii o da!" diye uzaktan konuşan kadınla dudağıma yalandan bir gülümseme kondurdum. Gittikçe geriliyordum. Bunun yegane sebebi birlikte olduğum kişinin üçüncü sınıf olduğunu düşünmemdi. Üçüncü sınıf öğrencisi, on sekiz yaşında ve serseri olan biriyle seviştiğimi kabullenmiyordum. İçim durumu almazken hatıralarıma yine erkekliğinin boyutu geldi. İşte o içime giriş çıkış anını devamlı hatırlamasam benim için her şey daha kolay olabilirdi.

Yutkunup gerime göz attığımda Vera Hanım'ın mutfaktan çıktığını gördüm. Cihangir Bey'se ortalıklarda gözükmüyordu. Bade'ye gelirsek, o ileride çalışanları kurabiye almak için ikna etmeye çalışıyordu. Olabildiğince kısık bir sesle "Bana o kavganın sebebini söyleyebilir misin?" diye sorarken Aslan'a döndüm. Dibime kadar girdiği için anın verdiği gerginlikle geri çekildim. Tabureden kayacak gibi olduğumda iki yanından tutuvermişti.

Ciddiyetle suratımın her bir köşesine bakarken şüpheyle gözlerini kıstı. "O kavganın sebebini anlatacak olsak zamanında müdüre anlatır, yırtardık."

"Ha yani haklıydınız?" 

Başını onaylarcasına salladığında bu konuyu daha fazla uzatmaksızın asıl konuya geçme kararı aldım. Okul içinde çıkan iki ayrı fikri böylesine tartışıp çözen çocukların hiçbir dediğine itimat etmemek gerekirdi. Ama işte el Aslan'a mahkum. "Peki, madem haklıydınız. O zaman beni tehdit eden kişi sizin gruptan değildi. Yani ben cevabı karşı tarafta aramalıyım. Sonuçta sizin aranızda serserisi yok."

Duyduklarıyla sekteye uğrarken geri çekildi. "Tehdit mi ediliyorsunuz?" sorusuyla olumlu mırıltılar çıkardığımda "Hangi konuda?" dedi.

Bunu beklemediğim için duraksadım. Rastgele sıraladığım yalanımı düzgün bir şekilde idame ettirebilmek adına düşünmeye koyulduğum vakitlerde eteğimin çekiştirildiğini hissettim. Yere göz attığımda önce minik ellerin içinde iki tane kurabiye gördüm sonra koskocaman açılmış iki göz. Neşeyle bana bakan bücüre karşın "Sen bir tanesin," deyip elindeki bir kurabiyeye uzandım. Aslan'sa diğer kurabiyeye uzandı. Ancak onun eline yarı yolda bir tane vurduğum için elini geri çekmek zorunda kaldı.

"Bunlar bizim," derken bir hayli ciddiydim. Kurabiyelerden birini alıp ötekini Bade'ye bıraktığımda o da abisine dil çıkararak mutlulukla mutfağın bahçeye açılan cam sürgülü kapısına ilerledi. Şu anda da yarıya kadar açıktı. Sanırım babasının yanına gidiyor.

Büyük kurabiyemi ortadan ikiye kırıp bir parçasını Aslan'a uzattığımda başta şaşırsa da ardından aldı. "Detayları boş versen," kurabiyeden bir ısırık aldım, "Sadece tehdit edildiğimi ve o kişiyi bulmak istediğimi bilsen yeter. Ha birde bana yardımcı olmanı istiyorum."

.

Sınır: Son dokuz bölüme 85'şer beğeni.

bir küçük aids meselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin