yirmi yedi (nida'dan)

1.8K 244 21
                                    

Müstakbel Kocam: O zaman pazartesi öğleye doğru holdinge gelirsin, orada avukatlarla oturur evlilik sözleşmesini oluştururuz 

Siz: Sonrada evlilik için başvuru da bulunuruz

Müstakbel Kocam: Nida, basit bir nikahla geçiştiremeyeceğimizi biliyorsun, değil mi?

Müstakbel Kocam: Aceleye getirmeden gitmemiz daha makul olur

Siz: Bebeğimi kucağıma aldıktan sonra seninle evlenmesem de olur Dimitri

Yazıp yolladığım mesajla eş zamanlı olarak internetimi kapayıp telefonumun güç tuşuna bastım. Ne yazacağını zerre merak etmezken telefonu yatağa gelişigüzel bıraktım ve kafamı yatağın başlığına yaslayıp tavanı seyretmeye başladım. Vera Hanım'ın ısrarları sonucu geceyi burada geçirmek durumunda kalmıştım. Daha önce hiç girmediğim bir odada, üzerimde yeni olduğu belli olan kısa bir bornoz ve nemli saçlarımla öylece uzanıyordum.

Gece boyunca üzerimde olan kıyafetlerimi özenle odadaki koltuğun üstüne yerleştirmiştim. Parmaklarıma taktığım eklem yüzüklerimse yatağın baş ucundaki komodinin üzerindeydi. Benim için getirdiği pijama takımını giyinememiştim. İçim almamıştı. O kadın bana karşı bu kadar iyi niyetliyken benim oğlunu götürüyor olmam adilikten başka bir şey değildi. Burada olduğum her saniye vicdan azabımım katlanıyordu.

Derin bir soluk aldım; hem yanaklarım hem de göğüslerim şişti. Soluğu yanaklarım ağrıyana kadar geri vermeme kararı aldım. Ancak beklemediğim bir şey oldu. Ansızın karnımda bir baskı hissettim. 

Çok hafif bir baskı. Soluğumu bir anda geri verip aşağıya baktığımda gözüme ilk üstümde fazlalık yapan bornozum çarptı. Belimdeki kuşağı çözüp doğrularak kollarını çıkardım. Beyaz, yumuşak ve sıcacık tutan bornozu; üstümden sıyırıp yatağın aşağısına attıktan sonra vücuduma bir ürperti gelse de umursamayarak yatağın başlığına yeniden yaslandım ve ellerimi karnıma sardım. "Bana mı öyle geliyor, yoksa gerçekten benimle iletişime mi geçtin?"

Bir dokunuş bekledim, gelmedi.

"Seni istenmeyen bebek ilan ettiğim için bana kırgın olmalısın," hormonlarım yüzünden mi gözlerim doluyor, bilmiyorum. "Olma." kalbim sıkışırken karnıma hafif hafif dokundum. "Büyüdüğünde beni anlayabileceksin, o yüzden rica ediyorum şimdi bana küsüp mızıkçılık yapma. Karnıma vurabiliyorsan vur. Tanışalım,"

Uzun süre karnımda herhangi bir hareketlilik oluşmadığı için omuzlarımı düşürdüm. Akabinde kapıda hareketlilik oluştu. Kapı kolunun aşağı indiğine dair bir ses kulaklarıma ilişirken kafamı kaldırıp oraya baktım. Kilitliydi. Açılmadı. Fakat kapıdaki kişi kolu bir kere daha indirdi.

Bacaklarımı yataktan aşağı sarkıtıp yerdeki bornozumu uzanıp aldım. Bir yandan ayağa kalktım bir yandan bornozu düzeltmeye başladım. "Hocam, benim." kelimelerine kadar bornozla uğraşmayı sürdürdüm. O kelimeleri duyunca ise bir süre etrafa bakındım. Ardından elimdeki bornozu usulca yere bırakarak kapıya doğru ilerledim.

Henüz Aslan'ı kapıdan döndürecek kadar irade sahibi olamamıştım.

"Açmayacak mısınız?" sorusuyla eş zamanlı olarak kilidi döndürdüm ve kapının arkasına saklandım. Bir kez daha kapı kolunu indirdi. Bu defa kapı tek seferde açıldı. Aslan'ın nefes alışveriş sesini anlık olarak duydum. Kapıyı açıp içeriye girdiği gibi kapıyı üstüne kapadı, anahtarı döndürdü. Ağır ağır bana yöneldiğinde gözüme ilk elinde tuttuğu kase çarptı. İçi çilek doluydu.

bir küçük aids meselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin