iki hafta önce -pazar sabahı-

1.1K 181 7
                                    

Derinlerden kulağıma ilişen sesler arttı, üzerimdeki beden varlığını iyice hissettirdi ve bir el karnımda gezdi. Çıplaktı, bunu vücudumun belli bir kısmına direkt temas etmesinden anlayabildim. Yüzünü boynuma gömdüğü için saçlarındaki koku burnuma çalındıkça çalındı. 

O içimi okşayan kokusunu daha iyi soluyabilmek için suratımı saçlarına çevirdim. Karnımdaki elini "Nida," diye homurdanarak göğsüme götürdü. Uykudan nasibimi almamış bir halde  "Şşşt, hocam, diyeceksin." diye fısıldadım. 

Göğsümü hafif sıktıktan sonra yukarı çıktı. Elini, ondan taraf olmayan yanağıma sardı. Boynumu sesli bir şekilde öptü. "Hocamı sikeyim." diye söylendiğinde gözlerimi aralayarak hatırlatmak amaçlı "Onu yapalı uzun zaman oluyor." dedim.

Güldü, güldüm.

Aşinası olduğum bir ses "Anne sakin ol." dedi. Kaşlarım çatıldı.

"Ben zaten sakinim," diyen daha tanıdık sesle korka korka kafamı çevirip yatağın ucundaki kalabalığa baktım. Durumu hazmedemeyen bir ifadeyle bizi izleyen bir abi, durumu sindirmek için bizden başka her bir tarafa bakan bir baba ve yüzüme kitlenmiş bir anne. Aslan'ın ailesi karşımda duruyor.

Aslan'ın ensesine sardığım elimi çekip onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım. "Yanlış anladınız," dedim, bir yandan üstümdeki çarşafla birlikte doğrulmaya çalışırken, "Biz düşündüğünüz gibi bir şey yapmadık,"

Aslan serin kanlılıkla bacağımı tutarak oturduğu yerde dikleşti. Yüzü yüzüme dönüktü. "Neyi yanlış anladılar?" diye mırıldanınca "Biz yatmadık!" diye bağırdım. Haliyle Vera Hanım'ın kaşları kalktı. "Yatmadıysanız ne yaptınız?" bakışları eşliğinde bakınca bacaklarımı yataktan aşağı sürükledim. Zor bela ayağa kalkıp üstümdeki çarşafı iyice bedenime doladım.

"Aslan gece yanıma geldi, kafası iyiydi, ben de gitmesi gerektiğini söyledim ama gitmedi. Sonra biz genel olarak hayattan konuşmaya başladık. Hem benim de konuşmaya ihtiyacım vardı. Yorulunca uyuyakaldık." Vera Hanım'ın önüne kadar yürüdüm. "Sabah uyandığımızda da böyle uyanıverdik. Sanırım gece sıcaklayıp,"

"Artık bizi aptal yerine koymana gerek yok Nida." Cihangir Bey'in çıkışıyla dudağımı dişledim. "Hocam, bence de susun." deyip babasına destek çıktı Yağız. Asıl tepkiyi Vera Hanım'dan beklediğim için konuşmadan ona baktım. Affetmesi için yalvarırcasına.

"Nida," beklediğim kişi yerine bambaşka kişi söze girince yutkundum. "Bu kadar yeter. Belli ki şu an sindirmeye ihtiyaçları var." tıpkı benim gibi yataktan kalktığını işittim. "Onlar sindirince yeniden konuşmaya çalışırız." yanıma doğru gelen adım seslerini duyunca başımı onaylamaz anlamda salladım.

Aslan'a aldırış etmeden Vera Hanım'a "Şimdi konuşalım." dedim.

"Sen bu haldeyken mi?" dedi, evine girip çıktığım kadın, "Saçların dağılmış, dudakların şişmiş, boynun mosmor, bedenin titriyor... Nida, oğlumun altından kalktın."

"Benim de onun altından kalktığım zamanlar oluyor anne."

Bir tek pozisyona takılan Aslan'la suratımı ekşittim. Yağız'sa yanına gidip omzuna bir tane vurarak "Oğlum, vurdurttuğunu her yerde söyleme lan." dedi. 

Konuyu bambaşka yere taşıyan büyük abiyle başımı onaylamaz anlamda salladım. Kendisine göre gülelim diye şaka yapmıştı. Sözde ortamın gerginliğini alacaktı. Yalan yok bu şakasına Cihangir Bey güler gibi oldu. Aslan'sa "Sen şovmen olsana," diye karşılık verip onunla atışmaya başladı.

Vera Hanım, onların bu haline karşın bana yaklaştı. "Aslan daha çocuk. Görmüyor musun?" ortamda yapılan şakanız düzeysizliğinden bahsedince içime kaçan sesimle "Görüyorum." dedim. 

"Gördüğün, bildiğin halde onunla yattın."

Elimi kaldırıp suratımı ovuşturdum. "Vera Hanım,"

"Çık git evimden."

"Anne, saçmalıyorsun." diye araya giren Aslan'a "Sen karışma." dedim. Karşımdaki kadın yeniden "Çık git evimden." deyince etrafa bakınarak kıyafetlerimi aradım. Tekli koltuğun üstündeydiler. 

Derdimi anlayınca sükunetini koruyarak "Beş dakikan var Nida." dedi. "Beş dakikada giyinip evimden gideceksin. Gerçi nasıl toparlanabileceksen? Şu haline bak."

"Çıkalım, Vera." Cihangir Bey, eşini kolundan tutup önce görüş açımdan sonra odadan çıkardı. Arkalarından "Sanırım bu sorunu halledemeyeceğiz." diye diye giden Yağız peşinden kapıyı da kapadı. 

"Sen de çık." dedim, Aslan'a. 

"Herkes ailesiyle gitmiyor muydu?"

Bu saçma söylemeni duymazdan gelerek üzerimdeki çarşafla koltuğa kadar ilerledim. Varınca çarşafı bırakıp iç çamaşırımı aldım ve bacaklarımdan geçirdim. Bacak aramda nem hakim olduğu için duraksadım. Yitip gitmek üzere olan menilerde gözüme çarpınca dayanamayarak "Biz ne yapıyoruz?" dedim.

"Birbirimizi seviyoruz." yanıtıyla gülerek külotumu giyindim ve sütyenimi alarak ona döndüm. "Sence sevgi bu mu," kapıyı işaret ettim, "Seven insan sevdiğini bu şekilde zor durumda bırakır mı?"

"Nida," 

Sütyenimi memelerime oturtup kopçasını takarken "Nida Hocam!" diye düzelttim. "Ben senin hocanım Aslan."

Karnımı gösterip bastıra bastıra "Sen benim bebeğimin annesinin." dedi. "Her şeyi geçtim, seni seviyorum. Bunu görmemekte neden ısrar ediyorsun? Seni, senden daha çok seviyorum. Bizim için çabalıyorum. Öyle birileri gibi ilk köşeye sıkışmada kuyruğu kıstırıp kaçmıyorum!"

Karşıma kadar geldiğinde omuzlarımı dikleştirip işaret parmağımla kendimi gösterdim. "Ben doğru olanı yapıyorum. Senin gibi çocukça düşünüp basılalım diye kilitleri açmıyorum. Senin aksine düşünebiliyorum."

"Düşünebildiğin halin bu mu?"

"Bana bak,"

"Asıl sen bana bak," üstüme doğru bir adım daha attığında aramızdaki mesafe kapandı. "Ben istedim diye basıldık. Sence bunu aklımda hiçbir plan yokken mi yaptım?" aklındaki herhangi bir şeyin bizi kurtarabilecek güçte olamayacağını bildiğimden ötürü dediklerine aldırış etmedim. Bunu bakışlarımdan anlayıp "Nida," dedi.

"Hocam." diye ekledim.

"Nida hocam," bastıra bastıra konuştu. "Siz bu evden gittikten sonra en fazla bir iki güne annem kapınızı çalacak. Endişeniz olmasın. Sizi bana getirecek."

"Senin aklındaki ne?" diye sorduğumda böbürlenerek "İntihar edeceğim." dedi. "Ama şakacıktan."

İrkilerek geri çekildim. "Böyle bir şey yaparsan sittin sene Kaplan'ın yüzünü göremezsin, göstermem." diyerek elbiseme yöneldim. "Şakacıktan." diye tekrarlayınca "Bunu ne sen söyledin ne de ben duydum." dedim.  

Buradan çıktığım ilk an öyle ya da böyle Vera Hanım'ı Aslan konusunda uyarmayı aklımın bir köşesine not ettim. Yoksa asla dur durak bilmeyecekti. Bu gidişle bir gün gerçekten kendini bir hiç uğruna harcayacaktı.

bir küçük aids meselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin