yirmi yedi (aslan'dan)

1.8K 267 34
                                    

"Kaç kişi var, sayabildiniz mi?" 

Mutfaktan çıkmak üzere olan çalışan dahil bütün çalışanlar dönüp bana baktı. Annemin "Mütevazi bir mangal partisi olacak," diye çıktığı yolda işe aldığı yirmiye yakın kişide göz gezdirdim. Her biri ben buraya gelene kadar işini titizlikle yapmıştı. Ben gelince ise sanırım azarlayacağımı düşünüp oldukları yerde gerim gerim gerilerek işlerini iki üç kez düşünüp yapmaya devam etmişlerdi. Amacımın annemin aksine kimseyi germek olmadığı ortamda soru sormamla birlikte oluşan ölüm sessizliği karşısında ne diyeceğimi bilemedim.

En nihayetinde hüküm süren sessizliği sürgülü cam duvarın açıkta bıraktığı yerden içeri giren Yağız bozdu. "Elli üç saydım."

"On dokuz bizim sınıftakiler, desek." Ceyhun hariç hepsini görmüştüm, "Geriye kalan otuz dört kişi de öğretmen mi yoksa sayarken bizi de dahil ettin mi?"

"Ettim ettim." dedi, yanıma yaklaşırken, "İşte sen, ben, Bade, annem, babam, büyükbabam, büyükannem, amcam ve halam dahil elli üç kişi." aile büyüklerinin burada ne işi olduğunu bir türlü anlamasam da üstelemiyordum. Aklıma ilk gelen senaryo halamın anneme gıcık olduğundan ötürü böyle bir şey yapmış olacağıydı. Gerçi diğerleri de istekli gelmiştir ya her neyse.

Yağız, yanımdaki bar taburesini çekip oturduğunda sıkıntıdan döndürüp durduğum telefonumu döndürmeye son verdim. "Annemi ilk defa bu kadar endişeli görüyorum." deyince kaşlarım çatıldı.

"İlk defa mı?" dedim, inanamaz bir edayla, "Annemi ilk defa mı bu kadar endişeli görüyorsun?"

"Pekala, haklısın, bundan daha endişeli olduğu zamanlar oldu. Mesela geçen seneki kavgada," yine aynı mevzuya gireceğini anlayınca "Senin test çözmen gerekmiyor mu?" diye sordum. "Şurada sınavına azıcık kaldı. Hazır öğretmenlerde buradayken kalk diplerine gir, soru sor."

"Yapmaya çalıştım ama annem kızdı." ders konusunda annemin sonuna kadar destekleyip arkasında durduğu oğluna dönüp yeniden baktığımda şaka yapmadığını gördüm. "Bu defa iş ciddi, tıpkı o kavgada olduğu gibi."

Bıkkın bir nefes alıp verirken "Yağız," dedim.

Tek kelime daha etmeme izin vermeden "Hamileymiş." dedi.

Okulun dedikodu ağı göz yaşartacak cinstendi. Yağız'ın her daim kulaklık takılı olan kulaklarına bile gittiğine göre Nida hoca kesinlikle şu an kendini inanılmaz bir baskı altında hissediyordu. Dışarıda ben hariç herkese baktığını düşünürsek muhtemelen buradan çıkınca o adamla nikah dairesine geçmeyi bile hayal ediyor olabilirdi. Ona bakıp fısıldaşan insanları bir odaya kapayıp evi komple ateşe vermek istiyorum. 

"Sana boş hayaller kurmamanı söylemiştim." telefonumun güç tuşuna basıp saate baktım. Ona yirmi üç geçtiğini görünce güç tuşuna yeniden bastım. Ekran karardı. "O hem senden büyüktü hem de öğretmenindi. Hep öyleydi ve hani böyle olacağı da çok belliydi." sustuğunda "Nasihatlerin bitti mi?" diye sordum.

"Onun yüzünden bir yılımızı yaktığına değdi mi?"

Ağzındaki baklayı sonunda çıkarınca gülümseyerek vücudumu komple ona döndüm. "Bir yılımızı çöpe atan annemdi. O böyle bir kararı onaylamasaydı şu an seneyi tekrar ediyor olmazdık."

"Annem okuldan atılmayalım diye onayladı!"

"Annem sadece bize ders vermek için onayladı," oturduğum yerden kalkıp mutfağın bahçeye açılan kısmına yürüdüğümde onun da kalktığını duyumsadım. Cam duvarın çekildiği yerde durup dışarıya göz attım. Nida hoca, açıkçası Nida, tek kişilik bahçe salıncağında oturmuş, sırtını da salıncağın gövdesine yaslamış, gökyüzüne bakıyordu. Onu görünce ister istemez içime huzur çöktü. 

bir küçük aids meselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin